Pazar notları

Canım Türkiyem

Haberin Devamı

* Acun’un, ‘Yetenek Sizsiniz’ yarışmasının jürisine reklamcı damat Ali Taran’ın yerine emekli futbolcu ve yorumcu Sergen Yalçın’ı alması hata. Ali Taran, deneyimi ve gözlemleriyle süper bir jüriydi. Armağan Çağlayan’dan beri bu işi en iyi yapan adamdı. Ayrıca Sergen biliyorsunuz futbol oynadığı yıllarda kendi yeteneklerinden habersizdi. O yeteneklerinin kıymetini bilse ve kendine baksa dünyanın en büyük kulüplerine en büyük paralara oynardı. Kendi yeteneğini görmekten bihaber biri başkalarının yeteneğini nasıl keşfedecek?

* Çavuşbaşı Beldesinde Çiftlik Mahallesi"nde Maria’nın cheesecake"ini keşfetmem rejimim açısından hiç iyi olmadı. Bu kadar lezzetlisine Amerika’da bile rastlamamıştım. Önce frambuazlı sonra vişnelisini denedik şimdi sırada çikolatalısı var. Tadı o kadar güzel ve doyurucu ki sahurda bir tane bile yeseniz sizi iftara kadar idare eder.

* Erman Toroğlu’nun Aziz Yıldırım’ı şikayet etmek için emniyete giderken taktığı uzaydan gelme 3D güneş gözlükleri meğer Real Madrid’li ünlü futbolcu Kaka’nın gözlükleriymiş. Yani düşünüyorum da bir ürünü bundan iyi tanımlayan bir isim olamaz. Helal olsun!

* Dalyan, Muğla’yı özledim. Ne Çeşme ne Bodrum. Ben tatile gittiğimde kafamı dinlemek ve doğa ile baş başa olmak istiyorum. Harika bir kumsal ve tertemiz masmavi deniz istiyorum. Aynı İztuzu plajı gibi. Deniz kaplumbağalarıyla yüzmek istiyorum. Kral mezarlıklarını görmek ve tarihi güzellikler içindeki muhteşem butik otel Dalyan Resort’da konaklamak istiyorum.

* Kanaltürk’te "Şen Şakrak" diye bir sabah programı başladı. Şakrak olmasına şakrak da şen bir tarafı yok. Manken Aysun Kayacı ile Almancı fenomen popçu İsmail YK, uyumsuz ve birbirlerine yakışmayan bir çiftin para için nasıl ekranda zoraki program yaptığını gösteriyor. İsmail YK ‘nın şarkıları ve Aysun Kayacı’nın yerinde sallanarak el çırpıp dans etmesi ve dudak kıvırması daha ne kadar devam eder tahmin etmek mümkün değil. Bir hafta bile sanki 4 gün fazlaydı. Eğlenceli mi diye merak ediyorsanız şöyle söyliyeyim; kazayla ayağınızdaki nasırınıza bassalar daha çok eğlenirsiniz.

* Ramazan ayı oruç tutmayanların iftar yemeği verip iftar davetletine oruçlu gibi katıldıkları bir ay olmaya devam ediyor. "Kusura bakmayın, biz oruç tutmuyoruz, ne davet veririz ne davete gideriz" diyecek hali yok kimsenin.

* Şike operasyonu biraz daha uzun sürer ve ligler yine birkaç ay ertelenirse futbolu bile unutabiliriz. Bakın kaç haftadır futbol yok. Lig Tv hariç özleyen mi var?

* Süperstar Ajda Pekkan aleyhinde bilmeden etmeden onu hiç tanımadan atıp tutanlar, bol keseden sallayanlar ve banal yorumlar yapanlar onun ebedi gençliğini ve yaşam enerjisini kıskananlardır. Ajda’yı boşuna yermeyin. Onu örnek alın. Daha kazançlı çıkarsınız.

* Hülya Avşar’ın yeni albümü için verdiği pozda bacaklarının yine aşırı fotoşoplu olduğu iddia ediliyor. Palavra! Hülya Hanım’ın bacaklarını daha birkaç ay önce programına konuk olarak gittiğimde yakından ve tam karşıdan gördüm. Kadının bacakları güzel. Fotoşopsuz daha güzel. Ama tanıtım için stüdyoda fotoğraf çektirmenin bir raconu var. Fotoşop yaptırmayan ünlüyü dövüyorlar. Yoksa Hülya Hanım’ın doğal güzelliği yeter. Ben zevkli adamımdır. Bana güvenin.

Kim kimin çocuğu?

Erol Köse, popçu Hakan Peker’in, Erol Büyükburç’un oğlu olduğunu müjdeledi. Erol Bey de bunun üzerine Erol Köse’nin de kendisinin büyük oğlu olduğunu; ama annesine benzediğini tatlı bir dille açıkladı.
Peki ünlüler arasında başka kim kimin çocuğu? İşte daha önce duyulmamış bombaları teker teker açıklıyorum:
Lady Gaga, aslında bizim Yıldız Tilbe’nin kızı. Yıldız Hanım daha çok gençken Bodrum’da bir İngiliz’le kısa süren bir yaz aşkı yaşamış. Daha sonra hamile olduğunu öğrenince Londra’ya gidip doğum yapmış ve "Al, yaptığın gibi bak. Ben uğraşamam. Daha çok gencim" deyip kızı babasına bırakmış.
Kızı rahibeler büyütmüş. Daha çok küçük olduğundan adını sorduklarında ‘Gaga Gugu’ diyormuş. Rahibeler de Gugu diye isim olmaz diye adını Lady Gaga koymuşlar. Gel zaman git zaman kız büyümüş ve muhteşem bir sese ve müzik yeteneğine sahip olduğunu keşfetmiş. Sonra kiliseden kaçmış ve baskı altında büyüdüğünden açılıp saçılmaya tuhaf tuhaf giyinmeye başlamış...
Sinema yazarı ve hayvan hakları aktivisti Ömür Gedik de Panter Emel’in kızı. Tıpkı annesine benzemiş. Aşırı hayvansever. Galatasaray’ın eski amigolarından Karıncaezmez Şevki’nin de torunu olduğu söyleniyor. Annesi Panter Emel gibi sokaktan topladığı kedi köpekleri besliyor. Hayat arkadaşı şarkıcı Ferhat Göçer alıngan olmadığı için her fırsatta "Arkadaşım Eşek" diyor. Ünlü komedyen Şahan Gökbakar da aslında sinemamızın ünlü şişmanı Necdet Tosun’un torunu oluyor. Babası Erdal Tosun’un hık demiş burnundan düşmüş. Erdal Tosun, Şahan doğduğunda ‘Mine’ filmine başladığı ve çok genç olduğundan Şahan’ı İzmirli bir aileye evlatlık vermiş. Şahan da büyüdüğünde hem dedesi hem de babası gibi kilolu ama onlardan daha ünlü ve zengin olmuş.
Ne yani. Olamaz mı? Ortak bir noktaları mı var? Atış serbest o zaman. Bunun sonu yok!

Aman dikkat!

Gazeteci ve yazar Vivet Kanetti Uluç, demirbaş ekran şekeri Ece Erken’in Karadenizli türkücü nişanlısı Davut Güloğlu’nun kendisine nişan hediyesi olarak bir mermi verdiğini söylemesini eleştirerek Ece Erken’e ‘Mercimek beyinli’ yakıştırması yapmış. Vivet Hanım, "Eksik olsun böyle adam böyle nişan. Böyle rezalet mi olur? Budala budala konuşacağına otur evinde kim bunlar?" demiş. Demirbaş ekran şekeri Ece Erken laf altında kalacağına TIR altında kalmayı tercih ettiğinden Vivet Hanım’a "Asıl mercimek beyinli kendisidir" diyerek acayip yaratıcı bir cevap vermiş.
Düşünüyorum da mercimek beyinli olmak nasıl bir şey acaba? Sonuçta baklagillerdensin. Kafanın ortasında içinden damarlar geçen bembeyaz kocaman bir et parçası taşıyorsun ama işe yarar tarafı topu topu bir mercimek büyüklüğünde. Bence mercimek beyinli olmak sanıldığı kadar kötü değil. Fazla düşünmediğin için dünyadaki olaylara kafanı takmazsın. Siyasi, askeri, ekonomik kriz , hava kirlenmesi, küresel ısınmadan sana ne. Anladığın, bildiğin,ilgilendiğin konular değil ki. Zaten olamaz. Çünkü beyinde o kadar yer yok. Her gün lay lay lom hayat geçiyor. Beş, on tweet, yüz- iki yüz, sms mesajı atıyorsun zaman akıp gidiyor. İftarda kavga sahurda barışma Ramazan göz açıp bitene kadar bitecek. Şike operasyonu, Ergenekon, Balyoz senin neyine? Oturup anlatsalar anlamazsın ki. Dinlemez sıkılırsın zaten. Gazetelerin ikinci sayfasını okuyup bırakırsın. Gerisini okumaya kalkarsan beynin yorulur. Hiç de fena bir hayat değil. Etraftaki sorunlar seni ilgilendirmiyor . Çünkü mercimek beyinlisin. Arada bir canın sıkılınca kendi kendine sorun çıkartıp çözüyorsun işte. Genelde sorunlar da basit ve yersiz kıskançlık kavgaları oluyor. Var mı bundan alası? Bütün bunlar iyi güzel de Vivet Kanetti bir konuda fena halde yanılıyor. Bizim memlekette budala, budala konuşanlar evde oturmuyor. Hepsi televizyonda program yapıyor!
Keşke ben de mercimek beyinli olsam. Parsayı toplamıştım. Bu arada kim kimin çocuğuna taktık ya bu hafta. Vivet Hanım da sakın Hıncal Uluç’un kızı olmasın? İkisi de gazeteci ve
yazar ya!

DİĞER YENİ YAZILAR