Sizi bilmem ama ben hayatımda ilk kez bir ayakkabının patladığını duyuyorum.
Topuğun kırılması, tabanın açılması, derisinin yırtılması tamam da ayakkabının patlaması ne demek?
Grizu mu bu?
İşin komik tarafı gecenin sunucusu Çiğdem Tunç’un kendi ayakkabısını çıkartıp Kibariye’ye vermesi.
Şimdi bu ikisinin boy ve endamlarını bir düşünün.
Çiğdem’in ayakkabısının Kibariye’ye büyük geleceğini anlamak için müneccim olmaya gerek yok. Benim takıldığım nokta bu olayın haber olması. Kibariye sahnede ayakkabısız kalsa ne olur?
Kadın rahat etmiştir.
Zaten ayakkabılar onda gereksiz bir aksesuar gibi duruyor.
“Silifke’nin yoğurdu kız seni kimler doğurdu?” diye hoş bir türkü vardır.
Silifke’yi hep onunla anımsardık.
Sonra Atilla Taş diye Ricky Martin çakması bir şarkıcı çıktı, Silifke’nin yöresel oyunu olan “Ham Çökelek” isimli şarkısıyla bir anda şöhreti yakaldı.
Şimdi de Silifke, dünyada bir ayakkabının patladığı ilk yer olarak tarihe geçmiş oldu.
Buna sırf ayakkabı patlaması da denmez.
Bu resmen bir ’Kiboş Patlaması.’ Bence canım Silifkem’in artık il olma zamanı geldi.
Gerdek gecesi
İnanılır gibi değil ama tümüyle gerçek bir hikâye... Kadının biri ilişkisi olduğu adamdan hamile kalmış.
Ancak hamile olduğunu herkesten gizlemiş.
Şişman olduğu için kimse anlamamış.
Bu arada ailesi kadını bir başka adamla evlendirmiş.
Nikahı yapılan kadın gerdek gecesi rahatsızlanmış ve ilişkiye girememiş.
Sabah hastaneye götürmüşler.
Acil serviste beklerken doğum sancıları gelmiş. Bunun üzerine tuvalete gitmiş ve çocuğu orada doğurmuş. Korkudan çocuğu tuvalette bırakıp eşinin yanına gidip iyileştiğini söylemiş.
Birlikte eve dönmüşler.
Durum anlaşılınca bebeğini bırakıp kaçan kadını bulmuşlar.
Eşi, kayınbiraderi ve görümcesiyle birlikte göz altına almışlar. Kadının hamile olduğundan hiçbirinin haberi yokmuş. Bunun üzerine kadın dahil hepsini serbest bırakmışlar.
Şimdi kadını hamile bırakan adamı arıyorlarmış.
Bundan daha absürd bir olay olamaz! Bu kadın ne kadar şişmanmış ki, hamile olduğunu anlamamışlar?
İçinde araba taşıyan tır mı bu?
Karnında hiç mi şişlik olmamış?
Ayrıca doğum sancısının tahammülsüz olduğu söylenir.
Onu da gaz sancısı diye mi yutturdu acaba?
Bebeği tuvalette doğurup oracıkta bırakmış. Üstüne bir sifon çekip hepten kurtulmayı düşünmüş bile olabilir.
Bu ne biçim bir kadın?
Bu ne biçim bir anne?
Bir de serbest bırakmışlar.
“Sen doğurdun, sen bak!” deyip bebeği de verselerdi bari!
Zavallı çocuk ileride nasıl doğduğunu öğrenirse doğum günü de, Anneler Günü de hayatının sonuna kadar kabus gibi olacak. Şimdi polis bu cani ruhlu kadını hamile bırakan adamı arıyormuş. Onun ne suçu var?
Böyle bir kadından çocuk yapmakla tanrı zaten ona en büyük cezayı vermiş. Gerdek gecesi doğum... Yuhunuz ve de çüşünüz! Başka diyecek laf yok.
Venedik
Geçen hafta sonu İtalya’nın romantik ve rüya gibi kenti Venedik’e gittim.
İstanbul’dan THY ile 2 saatin biraz üstünde rahat bir uçuşla oraya vardık.
Venedik, kanalları, gondolları, daracık sokakları, gazinosu, müzeleri, kiliseleri, yüzyıllar öncesinden kalmış binalarıyla tarihi dokusunu korumuş sürreal bir kent.
Rengarenk süslenmiş, nostaljik dekorlu koskoca bir tiyatro sahnesine benziyor.
İnsan her gördüğü şeyin fotoğrafını çekmek istiyor.
Bana da öyle oldu. Japon turistleri gölgede bırakacak kadar çok fotoğraf çektim. Web sitem www.cemceminay.com’da ve Facebook’umda hepsini görebilirsiniz.
Aşırı dozda turistik olmasına rağmen Venedik bana çok sempatik geldi.
Tekneyle Murano’ya da gidip camdan neler yarattıklarına tanık oldum.
Ancak fiyatların kazıklığını görünce doğrusu Paşabahçe daha cazip geldi.
Venedik’de İtalyan’dan çok sanki Amerikalı turist vardı.
Bu arada turlarla gelen Türklerin sayısı da az değildi.
Kentin en büyük meydanındaki orkestralı kafeler çok keyifli oluyor.
İnsanlar müziğe kendilerini kaptırıp sokağın ortasında dans ediyorlar.
Fiyatlar Avrupa standartlarına göre normal sayılır. Aslında en lüzumsuz masraf meşhur gondol gezisi. Zorlama romantizmin haricinde fazla bir esprisi yok. Sokaklarda yürüyerek de kanalların havasını solumak mümkün.
Sevdiğiniz biriyle birkaç günlüğüne giderseniz Venedik’i seversiniz.
Mutlaka görülmesi gereken bir yer.
Ünlüler milli marşımızı okumasın
ABD’de oynanan Türkiye-Çek Cumhuriyeti futbol maçı öncesi milli marşımızı çok kötü bir şekilde yorumlayan Belçika kökenli Eurovision yıldızımız Hadise, büyük tepki çekti.
Bir kere Hadise’nin sesi böyle bir marşı söylemeye müsait değil.
Hangi sivri zekalı onu düşündüyse hata etmiş.
Ayrıca Hadise de reklamı olacak diye bu görevi üstlenmekle yapılan hatanın üstüne tuz, biber ekmiş.
Kaldı ki Hadise’ye gelinceye kadar nice güçlü sesli ünlü şarkıcı milli marşımızı söylerken bocalamıştı.
Sertab Erener, Işın Karaca, Hakan Aysev gibi isimler bile hatırlarsanız kimseyi memnun edememişti.
Bunun nedeni milli marşımızın solo değil koro olarak söylendiği zaman daha etkili olması. Bence Hadise’nin yerine milli takımdaki oyuncularımız hep bir ağızdan marşımızı aslanlar gibi kükreyerek söyleseydi çok anlamlı ve etkili olurdu.
Ünlü şarkıcılarımızdan rica ediyorum, bir daha böyle etkinliklerde milli marşımızı tek başına yorumlamaya lütfen kalkışmasınlar.
Çünkü olmuyor.
’Dağ Başını Duman Almış’ gibi... Marş bunlar, şarkı değil. Hep birlikte söylensin diye yazılmış!
Kiboş patlaması
Ünlü şarkıcı Kibariye’nin Silifke’de bir konser sırasında ayakkabıları patlamış.
Haberin Devamı