Kerevizin gücü

Kereviz erkeklerde sperm miktarını artırıyormuş

Haberin Devamı

Kerevizin içinde, insan terinde bulunan ve erkekleri daha çekici kılan seks kokusu üreten “androsteron” hormonu varmış. Androsteron dedikleri hormon testosteronun sülalesinden olmalı.

Yani erkeklik gücünü yükselten bir şey. Amerikalı doktorlar bu yüzden kerevize doğal Viagra demeye başlamışlar.

Ne yani şimdi cinsel gücümüz artsın diye kereviz mi yemek zorundayız? Hem neden şu cinsel gücü artıran hormonlar hep yemesi tatsız şeylerde var da ne bileyim mesela döner kebapta, sucuklu yumurtada, su böreğinde yok? Bu salak hormon içine girecek kerevizden daha lezzetli bir şey bulamadı mı? Pilavın, makarnanın içi dolu muydu? Kaymaklı baklavanın içine sızsa olmaz mıydı? Pastırmalı paçanga böreğin cinsel gücü artırdığını söyleseler dünyanın sonu mu gelir? Erkekler çok şanssız. Şimdi ya yine o mavi hapı yutacaklar ya da ellerinde kereviz sapıyla gezecekler.

Ben onlarIn yerinde olsam...

* Bu sezon Fenerbahçe formasıyla Guiza kadar sahada kalsam ve hiç koşmayıp sadece kale önünde beleş beklesem ondan fazla gol atardım.

* Frank Rejkaard yerine Galatasaray’ın teknik direktörlüğünü yapsam ve maça bile gitmeyip futbolcuları kendi hallerine bıraksam, Cimbom şampiyon olurdu.

* Beşiktaş’ın başında olsam Ertuğrul Sağlam’ı tekrar takımın başına getirirdim.

* Televizyondaki “Aşk-ı-Memnu” dizisinin yapımcısı olsam altın yumurtlayan tavuğu öldüreceğime ilave senaryolarla besler, en az bir sezon daha uzatırdım.

* Kanal yöneticisi olsam bayat programlar yerine ikoncanların hayatını ekrana getiren bir reality şova yer verirdim. Eda Taşpınar, Ivana Sert, Deniz Berdan ve familyasının güllük gülistanlık medyatik yaşantısını gözler önüne sererdim.

* Kurultayın yerinde olsam CHP’nin adını DBP olarak değiştirir, Deniz Baykal Partisi yapardım.

* Deniz Akkaya’nın yerinde olsam işi sallantıda bırakmamak için aynı adamdan bir çocuk daha doğururdum.

* Ajda Pekkan’ın yerinde olsam denize filan girmeyi beklemez sahneye bikinimle çıkardım.

* Okan Bayülgen’in yerinde olsam konuk çağırmaz kendi kendime konuşurdum.

* Beyaz’ın yerinde olsam gerçek aşkımı reklam malzemesi yapmazdım.

* Kemal Kılıçdaroğlu’nun yerinde olsam acilen Amerika’daki imaj uzmanlarından en iyisini getirir, Gandi imajından kurtulur, kendime modern bir hava verirdim...

* Candan Erçetin’in yerinde olsam Rita Hayworth havamla nostaljik takılırdım.

* Ben bir dondurma markasının reklamını yapacak olsam Benicio del Toro’yu oynatmak aklımın ucundan bile geçmezdi...

* Ben Ali Koç’un yerinde olsam hasta taraftarı olduğum kulübün yöneticiliğini yapmazdım.

Küçük yalanlar büyük adamlar

Kanada’nın Toronto Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre; küçük yalanlar söyleyen çocuklar geleceğin büyük adamları oluyormuş. Yani yüksek mevkilere gelme ihtimalleri yüksekmiş. Yaşları 2-17 arasında değişen 1200 çocuk üzerinde yapılan araştırmada yalan kurgulamanın çocuğun anlama gelişimini olumlu etkilediği ortaya çıkmış. Anlama gelişimi dedikleri hayatın gerçekleri olsa gerek. Kanadalıların işi gücü kalmadı herhalde.

Sıkıntıdan saçma sapan araştırmalar uyduruyorlar. Benim bildiğim yalanın küçüğü büyüğü olmaz. Tuvalet ihtiyacı mı bu? Küçükken küçük yalan söyleyen, büyüdüğünde büyük yalan söyler. Hem bu araştırmayı yaptıkları çocuklar daha büyümemişler ki. Nereden biliyorlar yüksek bir mevkiye geleceklerini? Belki de yalan söyleyen çocuklara ileride ne olmak istediklerini sordular.

Onlar da “politikacı” dedi. Başka izahı olamaz. Sözüm meclisten dışarı. Zaten canım Türkiyem’de yalan söyleyen politikacı yok arkadaşlar. Çünkü onlar söylediklerine kendileri de inanıyor, sonrası fos çıkıyor.

PAZAR NEŞESİ

Psikoloğa giden adam; Geceleri uyuyamıyorum efendim demiş, sürekli yatağın altında biri var gibi geliyor. Yatağın altına girip orada uyumayı deniyorum. Bu defa da yatağın üstünde biri var gibi geliyor... Adamı dikkatle dinleyen psikolog “Hallederiz bu saplantıyı” demiş. “Bana haftada iki kere geleceksiniz. 6 aylık bir tedavi sonunda sizi iyileştireceğimi umuyorum.”

“Her viziteye ne kadar ödeyeceğim?”

“Her vizite 100 TL, buna göre 6 ayda 4 bin 800 TL ödeyeceksiniz.” Adam gitmiş, gidiş o gidiş... Psikolog, birkaç ay sonra adama sokakta rastlamış:

“Ne oldu, hastalığınız?”

“2.5 TL’ye hallettim...”

“Nasıl oldu?”

“Sizden çıktıktan sonra, ilerideki bara uğradım. Biramı içerken barmene hastalığımı anlattım. ’Karyolanın ayaklarını kes’ dedi... Kestim; mesele halloldu...”

Vodafone ile Hamburg

Geçen hafta Vodafone’un davetlisi olarak bir grup Vodafone müşterisiyle Hamburg’daki UEFA finalini izlemeye gittik. Vodafone sadece numara taşımada değil konuklarını ağırlamakta da bir numara olduğunu bu gezide bize kanıtladı.

Seçkin bir davetli grubunu Hamburg’a en güzel şekilde götürüp getirdiler. Hamburg güzel bir liman kenti ama nedense Almanya bana depresif geliyor.Belki de kuru, soğuk ve karanlık havasından. İstanbul’da hava sıcaklığı 30 derece iken Hamburg 8 derecelerde sürünüyordu. Ancak uçağımız, otelimiz, restoranlarımız ve stattaki yerimiz kısaca gezimizdeki her şey mükemmeldi. Atletico Madrid ile Fulham arasındaki maç da heyecanlı geçti. Grubumuz çok uyumluydu ve herkes geziden son derece memnun ayrıldı. Hatta kendimize “Grup Hamburg” diye bir isim bile taktık. Teşekkürler Vodafone!

DİĞER YENİ YAZILAR