İki kadın

Canım Türkiyem

Haberin Devamı

İki genç ve güzel kadın düşünün. İkisi de Amerikalı. İkisi de aynı yaşta. İkisi de son derece havalı. İkisi de çok varlıklı. İkisi de ailelerinin veliahtı. İkisi de dünyaca ünlü ve her gittikleri yerde dikkatleri üstünde toplamayı başarıyor. Biri 19 yaşındayken diğerinin babasının bir şirketinde çalışmış.
Son ortak noktaları ise ikisi de geçtiğimiz günlerde aynı anda İstanbul’daydı. Söz konusu iki kadın arasındaki benzerlik burada bitiyor.
İsimlerini andığınız anda hayat felsefesi, misyonu, duruşu ve imajı tamamen birbirine zıt olan iki apayrı karakter karşınıza çıkıyor.
Kim mi bunlar ?
Biri Paris Whitney Hilton diğeri Ivanka Trump!
Hilton otellerinin varisi Paris Hilton, sosyetik, aktris, şarkıcı, model ve moda tasarımcısı olarak kendini tanıtıyor. Oysa biz onu 7 yıl önce Rick Solomon adındaki bir erkek arkadaşının çektiği ve ‘One Night in Paris’ adını verdiği porno filmle tanıdık.
Daha sonra Paris’in çeşitli sansasyonlarına, çılgın yaşamına, partilerde dağıtmasına ve önce alkollü sonra da ehliyetsiz araç kullanmaktan dolayı 45 gün hapise girmesine tanık olduk. Ayrıca, Paris Hilton, 19 yaşındayken Ivanka’nın dünyaca ünlü narsist babası New York’un emlak kralı Donald Trump’ın mankenlik ajansında da çalışmış. Ivanka Marie Trump, sosyetik, iş kadını ve annesi Ivana gibi bir manken.
İyi okullarda okumuş. Başarılı bir eğitim hayatı var. Birkaç kez televizyona çıkmanın dışında ortalıkta fazla görünmedi. Sansasyondan her zaman uzak durdu. 2 yıl önce evlendi. Arabella Rose adında bir kızı var. Ayrıca yine 2 yıl kadar önce ‘The Trump Card’ isimli bir kitap yazdı. Ivanka, babasının şirketinde üst düzey yöneticilik yapıyor.
Sizin bir kızınız olsa hangisi gibi olmasını tercih ederdiniz? Ben de bir kız babası olarak Ivanka dediğinizi duyar gibiyim. İkisi de aynı anda memleketimize geldiğinde bir şey dikkatimi çekti.
Paris Hilton haber ve fotoğrafları gazetelerin ve magazinlerin ilk sayfasını süslüyordu. Ivanka’nınki ise iş ve ekonomi sayfalarında yer alıyordu. Bu küçük ayrıntı bile iki kadın arasındaki en büyük farkı çok anlamlı bir şekilde özetliyordu. Ancak ne olursa olsun ister Paris gibi olsun ister Ivanka, dünyanın neresinde olursanız olun kızlar her zaman babalarının gözbebeği olacak. Tıpkı benim Cemilem gibi. O hangisine mi benziyor? Çalışırken Ivanka’ya eğlenirken Paris’e!

Bravo Ferhat

Yüz binin üzerinde takipçisi olan ünlü şarkıcı Ferhat Göçer, Twitter’da sadece hayat arkadaşı ve güzel sevgilisi sinema eleştirmeni, hayvan hakları aktivisti ve şarkıcı Ömür Gedik’i takip ediyormuş. Bunun nedeni ‘narsistlik’ diyenler oldu. Ben de karşı çıktım. Ferhat, son derece alçak gönüllü, kibar, düşünceli, ayakları yere basan samimi ve içten biridir. Narsistlikle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Ferhat’a narsist diyenler hayatlarında narsist görmemişler. Ferhat, narsist değil benim ve dünyadaki tüm akıllı erkekler gibi biraz kılıbıktır. Ömür’ü çok sevdiği ve ondan başkasını takip ederse yanlış anlaşılacağı için eminim böyle davranıyordur. ‘’Kim bu takip ettiğin kadın, neden takip ediyorsun bu kadınları?’’ gibi cevap veremeyeceği, verirse de başına daha büyük işler açacağı sorularla muhatap olmak istememekte haklıdır. Belki bu sorularla hiç muhatap olmak zorunda kalmayacaktır. Ama zorunda kalmasa bile her kılıbık erkek gibi Ferhat da üstünde bir baskı hissediyordur. İmalı, iğneli bir söz ya da kalkık kaşla atılan bir bakışın huzurunu kaçırmasını istemiyordur. Ben şahsen Ferhat’ın Ömür’den başkasını takip etmemesini takdir ettim. Hatta bu satırları okuduktan sonra eşim de aynı şekilde düşünecek diye takipçilerimi şimdiden silmeye başladım. ‘’Sen de kılıbıksın‘’ diye düşünenlerinize şunu hatırlatmak istiyorum. Kılıbıklığın yararları zararlarından daha fazla olmasa dünyada hiç kılıbık erkek olmazdı. Kadınını üzmez, kırmaz ve sayarsan o da seni mutlu etmek için elinden geleni yapar. Yoksa evde, sokakta, telefonda dırdır işitip asık surat görmekten hayatın zehir olur.
Bravo Ferhat’a... Twitter’da üç ,beş takipçi edinmek uğruna dertsiz başına ne dert açacak? Neme lazım!

Ah bu erkekler!

Canım Türkiyem geçtiğimiz Salı akşamı yine bir ilke imza attı. Şükrü Saraçoğlu Stadı’nda oynanan ve 1-1 biten Fenerbahçe-Manisaspor maçını 50 bine yakın kadın ve çocuk izledi. Tribünlerdeki manzara mükemmeldi. Televizyondan maçı büyük bir keyifle izledim. Renkli ve güzel kadın futbolseverlerle minik taraftarları bir arada görmek çok hoşuma gitti. Ancak gecenin sonuna damgasını vuran bir hakem hatası yüzünden bu tarihi olayın tadı damağımızda kaldı. Maçın son saniyesinde Fenerbahçeli Semih’in nizami golünü hakem ofsayt gerekçesiyle geçerli saymadı. Allah"tan kadınlar oldum olasıya ofsayt olayını pek anlamazlar. Onun için maçın bitiminde olay çıkarmadılar. Hepsi oldukları yerde resmen dondu kaldı. Hevesleri kursaklarında kalmış gibi üzgün ve tatminsiz bir görüntü sergilediler. Yani işin özeti 10 bini çocuk desek, 40 bin kadının son saniye zevkini yine bir erkek mahvetti!

DİĞER YENİ YAZILAR