Gerçek hükümet kadın

Oyuncu Demet Akbağ’ın ‘Hükümet Kadın’ isimli filmi gösterime girdi.

Demet Akbağ, her zamanki gibi ‘hükümet kadın’rolünü de başarıyla üstlenmiş.

Film icabı, senaryo gereği rolünün hakkını fazlasıyla veriyor.

Peki beyazperdede değil de gerçek hayattaki hükümet kadın sizce kim olabilir?

Hükümet Kadın denildiğinde benim aklıma ilk ve tek olarak canım Türkiyem’in rakipsiz divası Bülent Ersoy, kısaca Bülent Abla ya da nam-ı diğer ‘Babla’ geliyor.

Heybetli endamı, şatafatlı gösterişi, prensipleri, hali,tavrı ve otoriter davranışları ile dünya tatlısı Bablamız gerçek bir hükümet kadın.

Hatta birkaç hükümetin biraraya gelmesinden oluşan bir birlik.

Avrupa Birliği gibi.

Babla Birliği!

Ne dersiniz?

'The Donald' Orangutan mı?



Kendisiyle dalga geçenler tarafından ‘The Donald’ diye anılan New York’un son derece medyatik ve saçları antipatik emlak kralı Donald Trump yine gündemde.

Amerikalı ünlü sunucu ve komedyen Bill Maher, ‘The Donald’ için ‘’Annesi orangutanla çifleştikten sonra dünyaya gelmiş. Aksini kanıtlarsa ona 5 milyon dolar vereceğim’’ demiş.

Espriyi komik bulmadığını söyleyen The Donald, babasının Fred Trump yani bir insan olduğunu kanıtlayan doğum belgeleriyle mahkemeye gitmiş.

Sizin anlayacağınız The Donald DNA testi sonucu gerçek babasının orangutan değil insan olduğunu kanıtlarsa 5 milyon dolarlık tazminat kazanacak.

Ancak bu olayda asıl kazanan yine komedyen Bill Baher olacak.

Dünyanın en egosu şişik, şöhretli ve parasıyla her şeyi satın alabileceğine inanan işadamı, orangutan olmadığına dair duruşmada ifade verecek ve İncil’e el basıp yemin edecek.

Bu sahneyi yaşamanın keyfini parayla ölçemezsiniz.

Kendini beğenmiş bir zengini tuzağına düşürdüğü için... Bill Maher’e bravo!

Telefondaki elemana dikkat!

İş yerleri telefona bakacak eleman alırken çok dikkatli davranmak zorunda. Çünkü o eleman arayanlara o şirketi temsil ediyor ve imajlarını yansıtıyor. Bizde maalesef bu konuda yeterince özen gösterilmiyor. Asgari ücret ödenen, eğitimsiz santral elemanları isteksiz oluyor. İşini sevmeden yaptıkları için yararı dokunacağına müşteri kaçırıyor. Sonuçta iki kuruş tasarruf için bindiği dalı kesen firmalar kaybediyor!

İsviçreli de böyle yaparsa...


cem


İsviçre Konsolosu Florian Köppel’in eşi Andrea Köppel İstanbul Bebek’te cipiyle motorsikletli bir çifte çarptıktan sonra olay yerinden kaçmış.

Bir vatandaş kaza sonrası durmayan cipin önüne geçmeye çalışmış ancak ezilme tehlikesi atlattığı için aracın plakasını almakla yetinmiş. Polis daha sonra Andrea Köppel’i arayıp karakola davet etmiş. Avukatıyla gelen Andrea Hanım paniklediği için kaçtığını söylemiş. Bunun üzerine alkol muayenesi için Adli Tıp Kurumu’na götürmüşler.

Aradan saatler geçtikten sonra yapılan alkol muayenesi ne işe yarar? Sen çarp, kaç sonra ayılınca git alkol testi yaptırt. Sorumsuz davranışının hiçbir mazereti yok. Koskoca İsviçre Konsolosu’nun eşinin arabasının şoförü mü yok? Bunların bir de diplomatik dokunulmazlıları vardır. Yani ayıkla pirincin taşını gibi bir durum söz konusu.

Konsolos derhal istifa etmeli, pılısını, pırtısını ve ne yaptığını bilmeyen karısını alıp memleketine dönmeli.

İsviçre Hükümeti mağdur olan çifte gereken maddi, manevi tazminatı ödemeli.

İsviçre gibi medeniyetiyle nam salmış bir ülkeyi temsil eden biri bunu yapıyorsa artık bu dünyada utanma, sıkılma ve insanlık diye bir şey kalmamış.

Eğlence düşkünleri

Ayın 13 gününü eğlenceye ayıran Türkler en çok eğlenen ülkeler listesinde 3’üncü sıradaymış.
Bizden önce Arjantin ve Meksika var.
Yani bir tangocu bir de takocu.
Onlar bizim gibi eğlenmesini nerdeen bilecek?
Biz eğlenince acayip dağıtırız, iki üç gün kendimize gelemeyiz.
Yani eğlenmemiz 13 gün sürüyorsa ayılmamız da 17 gün!