İstanbul Open Tenis Turnuvası’na bu yıl erkek raketler de katılıyor.
TEB BNP Paribas, ATP turunu ilk kez ülkemize getiriyor.
Zirvedeki tenisçiler arasında en çok kimi görmek istersiniz diye sormuşlar.
İsviçreli tenisçi Roger Federer açık ara önde çıkmış.
Nedeni çok basit.
Federer belki şu anda dünyanın bir numarası değil.
Belki bundan sonra hiçbir Grand Slam kazanamayacak.
Ancak duruşu asil.
Centilmen, sevecen, iki ikiz çocuk babası ideal bir aile reisi ve örnek bir sporcu.
Kazandığı zaferlerle tenis dünyasında tarih yazan Federer’i İstanbul’da izlemek güzel olacak.
Katılması için açıktan kaç para verdiler bilmiyorum.
Ama değmiş.
Federer tamamdır!
Kadınlar ve bitmeyen sırlar
İngiltere’de yapılan bir araştırmada kadınların ‘sır tutma süresi’ ortaya çıkmış.
Buna göre kadınlar sır niteliğinde saklamaları gereken bir haberi ortalama 47 saat 15 dakika tutabiliyorlarmış.
Yani 2 gün bile değil.
Çocuktan al haberi derler.
Çocuklar bazen unutabilir.
Demek kadınlar asla unutmuyor.
En fazla 48 saat içinde gördüklerini, duyduklarını hemen paylaşmaya başlıyor.
Sosyal medya ve cep telefonları çıktıktan sonra o kadar dayanmaları bile başarı.
Aslında iki kişinin bildiğine sır demezler.
O ikiliden biri kadınsa ‘sır’ kalması imkansız.
Ona göre.
İlle de sırrınızı bir kadınla paylaşmak zorundaysanız.
Annenizden başka kimseye sakın güvenmeyin!
Kimse muhatabı olamaz
Fenerbahçeli futbolcu Mehmet Topal ile eşi Selda bir AVM’de alışveriş yaparken magazincilerin objektifine takılmış.
Sadece resimlerini çekmekle kalmamışlar.
Malzeme çıksın diye Selda Hanım’a bir de kışkırtıcı soru sormuşlar.
Asena Erkin’in ismini vermeden onun attığı “Taklit etme demiyorum, çaba göster diyorum” twit’ini hatırlatmışlar.
Selda Topal da “O yazdıklarının muhatabı ben değilim” deyip kestirip atmış.
Çok doğru söylemiş.
Eksantrik, uçuk, çizgi dışı, herkesden farklı olma gayreti içinde giyinen Asena’yı taklit etmek imkansız.
Çünkü onun üstüne, başına, saçına yaptıklarını hiçbir kadın kendi üstüne, başına ve saçına yapmaya cesaret edemez.
Nev-i şahsına özgü çılgın tarzı olan Asena taklit edilemez.
Kimse de bu konuda bir çaba gösterme gayretine girmez.
Asena’nın muhtabı kendisi.
Başkaları değil!
Vahşi batı filmine gerek yok
Wilma Elles 12 yaşından beri oyunculuk dersi alıyormuş.
Ailesi doktor olmasını istiyormuş.
Ancak hayallerinden vazgeçmemiş.
Son olarak ‘Katran’ adında korku dalında çekilen ama komedi türünde çıkan bir filmde rol alan Wilma, rolüne aşk şiirleri okuyarak hazırlanmış.
Belki de ondan film yumuşadı korkudan komediye döndü.
Wilma’ya özellikle yer almak istediği bir yapım türü var mı diye sormuşlar.
Vahşi batı veya bilim kurgu tarzı bir filmde oynamak istediğini söylemiş.
Bilim kurguyu bilemem ama vahşi batıda bir rol arıyorsa filme gerek yok.
İstanbul’da tek başına çıkıp etrafı şöyle bir dolaşsın yeter.
Sokaklarda atlı, silahlı, kovboylar yerine arabalı, silahlı magandalar kol geziyor.
Üstelik hepsi de son derece sinirli ve gergin.
Vahşi batı canım İstanbul’un yanında artık medeni kalır medeni!
Neden saçların beyazlamış?
Rahmeti sanatçı Adnan Şenses’in “Neden saçların beyazlaşmış arkadaş” diye güzel bir şarkısı vardır.
“Sana da benim gibi çektiren mi var?” diye devam eder.
Eski şarkıcılarımızdan Mahsun Kırmızgül sahneyi bırakıp gönül verdiği sinema için “Uğruna saçlarımı ağarttım” demiş.
Tek bir filmin yıllar aldığını, az para kazandığını ama mutlu olduğunu söylemiş.
İyi de insanın saçları işine verdiği emekle beyazlaşmıyor.
Mahsun gibi 46 yaşına geldiğinde ağarmaya
başlıyor.
Kader utansın ne yapalım!