Deniz´in dengesi

“Dengem 3 günde bozulmadı“

Haberin Devamı

Eski mankenlerimizden Deniz Akkaya, bir başka kadınla evlenen uzatmalı sevgilisi ve kızının babası Efe Önbilgin ile olan ilişkisini “Dengem 3 günde bozulmadı“ diye özetlemiş. Deniz Hanım yerden göğe kadar haklı. Dengesi elbette 3 günde bozulmadı. Yıllardır dengesini bozmak için elinden geleni yaptı. Çocuk doğurduğu adamla fırtınalı bir beraberlik yaşadı. Adamdan habersiz veya adam istemeden hamile kaldı. Bebek daha doğmadan aralarında bir tatsızlık başladı. Hevessiz baba adayı kendini köşeye sıkıştırılmış hissetti. Çaresizlikten Deniz Hanım’ı alıp Amerikalara doğum yapmaya götürdü. Bu arada Deniz Hanım’ın hamilelik öncesi ve sonrası hormonsal davranış antikalıklarına ve kaprislerine maruz kaldı. Çocuk doğduktan sonra nüfusuna geçirmek için son dakikaya kadar bekledi.
Sonra da gidip başkasıyla evlendi. Böylece dengesiz başlayan olay dengesiz sona erdi. Bundan sonra ne olur bilinmez. Ama Efe Bey’in yeni eşi elini çabuk tutup hamile kalmazsa, Deniz Akkaya eninde sonunda bu savaşı kazanır gibime geliyor. Tabii ortada savaşmaya değer bir şey varsa!

Şaşkın Iverson

Beşiktaş’ın 4 milyon dolara anlaştığı ABD’li basketçi NBA efsanesi Allen Iverson, rötarlı olarak ülkemize geldi.
İddiaya göre Philadelphia’da kendisine verilen veda partisinden sonra uçağı kaçıran Iverson, Atatürk Havaalanı’nda sudan çıkmış balık gibiydi. Boynuna asılı iPod kulaklıklarıyla sersem sepet uçaktan inen ünlü basketçinin çevresini saran kalabalıktan ürktüğü, yüzündeki dehşet ifadesinden açıkça belli oluyordu. Babasız büyüyen Iverson İstanbul’a kendisinin her şeyiyle ilgilenen öğretmeni ile gelmiş. Çok da iyi etmiş. Çünkü kendi başına dünya haritasında canım Türkiyem’in yerini bile bulacağını hiç ihtimal vermiyorum. Gece hayatına olan düşkünlüğüyle bilinen Iverson’un, tamamen Tarzan kalacağı yabancı bir ülkede onu yakından tanıyan bir akıl hocasına şiddetle ihtiyacı var. Beşiktaş’ın cesur yöneticilerini kutluyorum. Iverson’u getirerek risk aldılar ama ülkemizin dünya çapında reklamını yaptılar.

Giysi diyeti

Koton Konsey 2010 araştırmasına göre kıyafet alışverişini en çok seven ülkelerin başında geliyoruz. H&M mağazasının açılışında yaşanan çılgınlık unutulur gibi değildi. Kadınlar ne kadar alırlarsa alsın her defasında “Ne giysem” ya da “Giyecek hiçbir şeyim yok“ sendromunu yaşamaya devam ediyorlar. Kadınların alışveriş ve giyim alışkanlıkları bir giyim diyetine ilham vermiş. Diyet, alışveriş etme demiyor. Lüzumsuz, plansız alışveriş etme, bilinçli ol, tarzını anla öyle alışverişe çık diyor.
6 kıyafet seçiyorsunuz ve
30 gün boyunca sadece o kıyafetleri giyiyorsunuz. Aksesuar ve ayakkabı serbest. Radyo N 101 ve CNBC-E’de ‘Para Durumu’nu sunan dünya tatlısı başarılı iş kadını Özlem Denizmen, modacı Gamze Saraçoğlu’nun yardımıyla bu diyette. Haydi hanımlar. Siz de 6 kıyafet seçip, 30 gün sonunda kıyafetlerinizle olan ilişkinizi yeniden gözden geçirmeye ne dersiniz?

Porto’nun şoförleri...

Geçen hafta Beşiktaş’ın maçı için Porto’daydım. Vodafone’un davetlisi olarak gittim. Porto, 250 bin nüfuslu sempatik bir kent. Çevredeki dünyaca ünlü şarap bağlarına yaptığımız tren yolculuğu ilginçti. Hem en güzel şarapları hem de en leziz yöresel yemekleri tatmak fırsatı bulduk. İçinden nehir geçen şehrin merkezine bakan otelimizin manzarası mükemmeldi. Porto’da taksi şöförleri bizim gruptakilerin dikkatini çekti. Ne İngilizce konuşuyorlar, ne yol biliyorlar. Kullanmasını beceremedikleri için GPS ile bile kayboluyorlar. Nerede bizim leb demeden leblebiyi anlayan uyanık şoförlerimiz? Porto’daki taksi şoförleriyle Portkizlileri AB’ye alıyorlarsa biz hiç girmeyelim. Geziyi Vodafone adına başarıyla düzenleyen Ünite İletişim’den Ercüment Şener ve deneyimli rehberimiz Saffet Emre Tonguç’a teşekkür ediyorum. Yol arkadaşım sevgili Kenan Erçetingöz ile seyahat etmek de çok keyifliydi. İspanya’ya yolunuz düşerse Porto’ya da bir uğrayın derim. Yoksa bize uzak.

Mr. Redrose’un filmi

Eski türkücü yeni sinemacı Mahsun Kırmızıgül ya da isminin İngilizcesi’yle Depressed Redrose, “New York’ta 5 Minare“ diye iddialı bir film yaptı. Proje aşamasından çekimlerin sonuna kadar film hakkında çok konuşuldu. Mr. Redrose, filmi vizyona girmeden önce eleştirmenlere göstermek istemedi. Yani onların filmi beğenmemesinden ve gişeyi olumsuz etkilemesinden çekindi. Sonra film gösterime girdi ve Mr. Redrose’un eleştirmenlere ön gösterimi neden yapmadığı ortaya çıktı. Film beklenildiği gibi değildi. İzleyenler hayal kırıklığına uğradı. Bir kişi hariç. Gazeteci Hıncal Uluç. Hıncal Hocam herkesin yerden yere vurduğu veya acımasızca eleştiride bulunmamak için nazik kelimeler bulmakta zorlandığı Mr. Redrose’un filmini göklere çıkardı. Filmin oyucularından Mustafa Sandal için Hollywood’da rahat iş bulur kehanetinde bulundu. Devamı gelsin dedi. Pes! Hıncal Hocam, “New York’ta 5 Minare”ye peşin hükümsüz gidin diye yazmış. Ama kendisi bu tavsiyeye uymamış.

DİĞER YENİ YAZILAR