Meçtiğimiz hafta sonu Beyrut’a uçtum. Bundan birkaç yıl önce Beyrut’a kısa bir seyahat yapmıştım. O günlerde şehrin enteresan yapısına hayretle bakıp, binalardaki kurşun izleri arasında dolaştığım o şaşkın hallerim, bu seyahatimde de devam etti. Beyrut, klasik bir söylemle, Arap ülkelerin Paris’i olarak geçiyor... Bunun sebebini tahmin etmek de güç değil. Sanki hayat onlar için yarın bitecekmişçesine, her an eğlenmeye hazır bir şehir Beyrut. Unutmaya çalıştıkları bir şeyler varmışçasına... Etrafta, halkın arasında sanki şehrin bir parçasıymış gibi duran askerler... Yıkılmaya yüz tutmuş camlarından sarkan güneşliklerin olduğu binalar... Ve bunların içinde kocaman gökdelenleri görünce şaşırıyorsunuz. Her yerde yeniden yapılan inşaatlar ile karşılaşıyorsunuz. Yaşadıkları süreç ile barışmışlar, buna alışmışlar gibi.
Koca binalar ve her sokak başında inşa edilen binalar arasında kafeler,
kulüpler... Hiç beklemediğiniz, kaybolduğunuzu düşündüğünüz bir sokakta, dünyanın en şık markalarının satıldığı, en havalı mağazalar ile karşı karşıya buluyorsunuz kendinizi.
Televizyon kanallarında esen Türk fırtınasına da şaşırmamakta elde değil.
Kanalların tanıtım filmlerinde Türk dizileri büyük patlama yapmış durumda. Kanallar arasında zap yaparken karşınıza birden bire Kıvanç Tatlıtuğ, Özcan Deniz, Fahriye Evcan, Meryem Uzerli çıkıveriyor. En havalısı da dünya starlarının oynadığı filmler ve dizilerin içinde Türk oyuncuların da fragmanda yer alması. Reklamlarda bile onlar var. Türk kanallarından aşina olduğumuz bir sabun markasının yüzü olan Beren Saat, Arapça dublaj ile saçlarını oradan oraya atıyor. Ülkemize bu kadar Arap turist gelmesinde sanki bu dizlerin etkisinin de olduğunu düşünmemek imkansız gibi.
Korsan DVD’leri bile izliyiciyle buluşmuş
Uzun yürüyüşlerimizden birinde, Beyoğlu’nun İstiklal Caddesi kıvamındaki Hamra sokaklarında karşımıza çıkan bir gazete bayisine gözümüz takıldı... O ne? Tezgahında bir sürü Türk dizisi. Paketlenmiş, tezgaha yerleşmiş. Öyle şaşkınlıkla ve tepkiyle yaklaşmışız ki elimize aldığımız dizilerin fotoğraflarını çekerken azar işitiyoruz. İzin yok. Çünkü bu DVD’ler yasal değil. Doğal olarak hemencecik uzaklaşıyoruz. Abi biraz sert! Beyrut maceramı anlattığım arkadaşım dizi sektörü içinden. “Şaşırma o kadar. Bir dönem
bizde de furyası süren Brezilya dizilerinin akıbeti aynı olmuştu. Şimdi de Arap ülkelerinde, Türk dizilerinin başından aynı şeyler geçiyor. Diziler paket halinde bu ülkelere satılıyor. Yapımcı cebini doldururken, oyuncuların bu konuda herhangi bir kazancı yok. Oralarda şöhret oluyorlar ama, bunu o ülkelerde paraya çevirebilen, bol bol oralara davet edilen, sadece
Kıvanç Tatlıtuğ oldu” diyor.