Tophane’ye her gidişimde gördüğüm hızlı değişim karşısında şaşırmamak mümkün değil. Özellikle Boğazkesen Caddesi’ndeki dükkanlar müthiş bir dönüşüm yaşıyorlar. Geleneksel mahalle bakkalları, küçük büfeler, berberler gibi eski esnaf yerlerini sanat galerilerine, modern tasarım dükkanlarına ya da şirin kafelere bırakıyor.
O gün Galata’dan Tophane’ye doğru gerçekleştirdiğim sergi turumun ilk durağı Pg Art Gallery’di. Sanatçı Ayşe Wilson “Little Friends” başlıklı sergisi ile bebeklik ve çocukluk, masumiyet ve deneyim üzerine odaklanmış. Küçücük bedenler üzerinde kocaman sevimli kafalar, derin, karanlık ve bazen de boş bakan gözler sanatçının tarzının en belirgin özellikleri. Bu basitçe tasvir edilmiş her bir figürün arkasında farklı ve derin hikayeler olduğu kesin. Arka planı olmayan kompozisyonlar, ya tek bir özneyi ya da bir gurup figürü içeriyor. Wilson’ın resimlerine ilk baktığınızda adeta çizgi roman karakterlerini ve ya bir masal kahramanını görür gibi olursunuz. Buna rağmen sanatçı resimlerinde aslında daha sosyolojik konulara değinir. Örneğin yan yana dizilmiş masum ifadeleri ile gelinlik giymiş kız çocukları, belki de Türkiye’nin içinde bulunduğu katı sosyal olaylardan biri olan ‘çocuk evliliklerine’ dikkat çekmek ister gibidir.
Pg Galeri’nin komşusu olan Daire Galeri’de ise “Son Sürüm” isimli karma sergi yer alıyor. 4 Temmuz’a kadar devam edecek olan sergide Selçuk Arat, Hayal İncedoğan, Ozan Türkkan ve Cemre Yeşil’in eserleri sergileniyordu. İçinde bulunduğumuz teknolojik çağın etkilerini sanatın birçok alanında da doğal olarak görüyoruz. Sanat var oluşundaki temel işlevlerinden birini yerine getirerek, yaşadıklarımıza ayna tutarken dönemimize ait birçok sanatçı teknolojinin etkileşimlerini ürettikleri sanat eserlerinde farklı seviyelerde yansıtıyorlar. Teknolojinin birey, toplum ve yeryüzü üzerindeki etkilerini, yeni medya teknikleri ile bütünsel bir bakış açısıyla ele alan bu sergiyi mutlaka görün derim.
Tophane’de yer alan diğer dinamik mekanlardan bir diğeri ise Mixer. Galerinin “Borders and Boundaries” isimli yeni karma sergisini görmeye gittiğimde etkinliğin henüz başlamamış olduğunu fark ettim. 19 Haziran’da açılacak olan bu karma sergi ise fotoğraf, desen, resim, video, yerleştirme gibi birçok farklı disipli nden işleri bir araya getirecek. Serginin kavramsal çerçevesi ise bireyin kendi kimliğini tanımlarken karşılaştığı politik, yapısal ve sosyal engeller etrafında şekilleniyor.
Turumu sonlandırırken İstanbul Modern’in 2012 yılında The Museum of Modern Art (MoMA) ve MoMA PS1 işbirliğiyle başlattığı YAP İstanbul Modern: Yeni Mimarlık Programı’nın iki yılda bir, yaz aylarında, genç ve yükselen mimarları ağırladığı İstanbul Modern’in bahçesinde yer alan sergiye bir göz atayım istedim. Projenin uluslararası ortakları MoMA PS1, CONSTRUCTO, MAXXI, MMCA ve İstanbul Modern tarafından Yeni Mimarlık Programı’na davet edilen tufinalistlerin projeleri “Katı Olan Her Şey” başlığı ile 2 Ağustos’a dek ziyaret edilebilir.