- ALİ KAZMA Arter Zamancı 30 Ocak / 5 NisanAli Kazma, 2005’ten bu yana ürettiği işler arasından seçilmiş ve pek çoğu Türkiye’de ilk kez gösterilen 22 videoyu bir araya getiren “Zamancı” adlı sergisi ile Arter’de. Sanatçının işlerine bütünsel bir bakış niteliği taşıyan serginin küratörlüğünü ise Emre Baykal üstleniyor. Mekanın girişinde izleyiciyi karşılayan “Saat Ustası” (2006) adlı video yerleştirme, Ali Kazma’nın 2005 yılında üretmeye başladığı “Engellemeler” serisinin ilk işlerinden biri. Ali Kazma, “Engellemeler”de insanın dağılmaya, yitip gitmeye eğilimli bir dünyayı bir arada tutma çabasını ve bunu başarmak için geliştirdiği fiziksel üretimin çeşitliliğini, insan doğası içinde bu üretimin ne ifade ettiğini araştırıyor. Ali Kazma’nın bugüne kadarki en geniş kapsamlı olan kişisel sergisi, “Engellemeler” serisinin yanı sıra “Rezistans” isimli seriden işlere de yer veriyor.Sergide beni en çok etkileyen işler “Rezistans” serisinden Laboratuvar, Dövme ve Memur isimli video çalışmaları oldu.5 Nisan’a kadar sürecek olan bu sergi için mutlaka bir gününüzü ayırın derim.- EROL ESKİCİ Sanatorium Nostomania 24 Şubat /28 MartErol Eskici’nin Sanatorium’daki ilk kişisel sergisi “Nostomania”, genç sanatçının son iki yıllık çalışmalarını bir araya getiriyor. Sergide yer alan, akrilik ile çalışılmış portre işler oldukça ilgi çekici. Üzerlerindeki yırtılmış görüntü sebebiyle birbiri üzerinde kat kat görünen siyah beyaz vesikalık portrelerle, sanatçı çocukluk dünyası ile ideolojinin aygıtlarının hüküm sürdüğü yetişkin dünyasını karşı karşıya getiriyor. Anlam olarak şiddetli bir eve dönme arzusuna işaret eden ‘Nostomania’ başlıklı sergide sanatçının 2011 yılında ürettiği “Nesil İnşası” isimli çalışması da yer alıyor. Nesil inşası serisi ile sanatçı izleyenleri sanatsal ve toplumsal bir gerçeklik okumasına davet ediyor. Sergide yer alan diğer bir seri ise Eskici’nin resimlerinde büyük önem taşıyan ve mevcut iktidar yapılarını deşifre etmekte yararlandığı mimari öğeler barındıran işleri. Genç sanatçının bu akıl almaz detaydaki eserlerini 28 Mart tarihine dek yakından incelemenizi tavsiye ederim.- GUIDO CASARETTO Galeri Zilberman Sinestezi-14 Mart-2 Mayıs14 Mart’ta izleyici ile buluşacak olan Guido Casaretto’nun Sinestezi isimli sergisi merakla beklediğim etkinliklerden bir diğeri. Antik Yunan’da birleşik duyu anlamına gelen bir terimden adını alan Sinestezi, bir duyunun başka bir duyuyu tetikleyerek birden fazla algı modu yaratmasına neden olan bir olgu. Çalışmalarında doğanın algılanma biçimlerini odağına alan ve bunu dijital yöntemlerle yeniden üreten Casaretto da, son dönem çalışmalarından oluşan bu yeni sergisiyle duyumsama olgusuna yoğunlaşıyor. Elektronik bilginin, farklı malzemelerin ve sanat tarihsel referansların iç içe geçtiği bu sergide, sanatçı, malzemenin fiziksel niteliği ve sanat tarihsel bağlamdaki algılanma şekilleriyle ilgili farklı duyumsamaları üst üste çakıştırıyor. Casaretto’nun sergisi Sinestezi 2 Mayıs tarihine kadar Zilberman Galeri’de görmeniz mümkün.
Çöküş yaşayan petrol fiyatları, zayıf Ruble ve yavaşlayan Çin ekonomisinden etkilenmemişe benzeyen sanat pazarı geçtiğimiz hafta yeni bir zirveye daha ulaştı...Geçtiğimiz günlerde dünya sanat piyasasında konuşulan en büyük satış dedikodusu üç yüz milyon dolara satılan Paul Gauguin’in “When Will You Marry” adlı tablosu oldu. Katar Müzesi’ne gittiğine dair çıkan haberde, tablonun ünlü İsviçreli koleksiyoner Rudolf Staechelin’e ait olduğu açıklandı. Koleksiyonunda Gauguin’in yanı sıra Van Gogh, Pissarro ve Cezanne gibi isimleri de barındıran Rudolf, bu eşsiz eserleri zaman zaman İsviçre Müzesi’ne sergilemek üzere ödünç veriyor. Bir sanat eserine verilen bu yüksek rakam tüm sanat eserleri dahilinde yeni bir rekor olarak algılanabilir.Çöküş yaşayan petrol fiyatları, zayıf ruble ve yavaşlayan Çin ekonomisinden etkilenmemişe benzeyen sanat pazarı geçtiğimiz hafta yeni bir zirveye daha ulaştı. Dünyaca ünlü Sotheby’s Müzayede Evi, gerçekleştirdiği “empresyonist ve modern” konseptli eserlerin satışından 186.44 milyon Pound’luk bir rakam elde etti ve bu satışla Londra’daki tüm müzayedeler arasında bir rekora imza attı. İyi hazırlanılmış ve donanımlı bu katalog, içinde yer alan beş adet Moneteseri ile “kuvvetli bir duvar gücüne” sahip.Satışlardan bazı notlar ise şöyle; New York Modern Sanat Müzesi tarafından elden çıkartılan Monet’nin “Les Peupliers a Giverny” isimli tablosu 10.8 milyon Pound’a, Matisse’in “Odalisqueau Fauteuil” adlı tablosu ise 15.8 milyon Pound’a satıldı. Öte yandan her ne kadar Sotheby’s ile aşık atamamış olsa da Christie’s Müzayede Evi sürrealist bölümümdeki mezatta yüksek bir satış grafiği çizdi ve müzayede sonunda 147 milyon Pound toplamayı başardı. Miro’nun “Kadınlar, Ay ve Kuşlar” (1959) isimli eseri 15.5 milyon Pound’a, Cezanne’ın “L’Estaque” adlı yapıtı da 13.5 milyon Pound’a satıldı.Christie’s’in New York’taki “OldMasters” satışları da bir o kadar sönük geçti...Okyanusun öbür tarafında ise, Christie’s’in New York’taki “OldMasters” satışları da bir o kadar sönük geçti. Beklentiler ve rezervler istenileni vermedi. Bununla birlikte skor satışların az olduğu, tahminlerin altında giden pek çok önemli eserlerin beklentileri karşılayamaması hayal kırıklığı yarattı. Önemli sanatçılardan biri olan Willem Van de Velde’ye ait olan bir yapıt tahmini fiyatın üstünde 5.4 milyon dolara alıcı bulurken en çok hevesle beklenen John Constable’ın “Meadows’daki Salisbury Katedral’i’’ (1831) isimli tablosu tahmini fiyatın üstünde 5.2 milyon dolara satıldı. Sonuç olarak donanımlı bir katalog ve iyi sunulmuş eserler alıcının hevesini arttıracak önemli detaylardı.Dünya sanat piyasasında konuşulan diğer bir önemli haber de Almanya’dan geldi. Essen ketinde aralarında Malevich, Goncharova, Rodchenko, Popova ve Kandinsky’nin de bulunduğu Rus avant-garde sanatçıların eserlerini içeren yüzlerce sahte eser ortaya çıkarıldı. Yedi yıldan fazla süredir sahteleri üreterek milyonlarca euro kazanan çetenin üç üyesi önümüzdeki günlerde sanık sandalyesine oturacak. İddialara göre bu eserler Wiesbaden’daki SNZ Galeri’si üzerinden müzayedelerde satılmışlar. Birçok eve ve ofise düzenlenen baskınlarda bin adet tabloya el konuldu ve yüzden fazla soruşturma başlatıldı. Söz konusu soruşturma İsrail, İsviçre ve Rusya’ya da yayılmış. Diğer ülkelerden gelecek olan eserler de uzmanlar tarafından incelenecek ve bu uzmanlar da davada tanık olarak dinlenecekler.
Koleksiyonunda Rembrandt, Rubens, Caneletto, Gainsborough ve Tudor zamanından 19'uncu yüzyıla kadar Britanya portreleri barındıran, Londra’nın en eski kamusal sanat galerisi Dulwich, eserlerinden birini, Çin’den gelen bir kopyası ile değiştiriyor. Orijinal eser çerçevesinden ayrılacak ve “sahte olan eseri bulmak üzere” ziyaretçiler galeriye davet edilecek. Nisan ayında galeri kopya olanı açıklayacak ve incelenmesi için orijinal eserin yanına asacak.Çin’in Xiamen şehrindeki “Meishing” isimli yağlı boya üretim şirketi, tedarikçilerine on-line servis vererek Batı’ya ait başyapıt eserlerini tekrar üretiyor. Bu yeniden üretilen sanat eserleri, hızla artan bir biçimde Çin pazarı içindeki yerlerini alıyor. Bu bölgede yılda beş milyon kopya üretiliyor. İşin en şaşırtıcı tarafı ise tüm işlemlerin e-posta üzerinden yapılıyor olması. Müşteriler resimlerin ölçülerini hatta boya katmanlarını dahi kendileri seçebiliyorlar. Müze kalitesinde çıkan eserlerin fiyatları da sadece 120 dolar. “Made in China” olarak bilinen çalışmalar batı kültürünün nesneleştirilmesine kılavuzluk eder gibi. Peki bu reprodüksiyonlar eski ustaların eserlerinin yanına konulduğunda, sanata bakış açımız da değişecek mi? Otantik baş yapıt nedir ve onu nasıl tanıyabiliriz? Ne kadar gerçekçi olsa bile bir kopyanın sunamayacağı ama orijinal bir eserin sunabileceği şeyler nelerdir gibi sorular akla ilk gelenler.Aslında kopyanın tarihçesi, Romalı sanatçıların Yunan heykellerinin kalıplarını çıkarmasıyla başlıyor. 16’ncı ve 17’nci yüzyıl’da replikalar çok popülerdi örneğin, Rönesans sanatçısı Titian’ın “Venüs ve Adonis” heykelinin pek çok kopyaları yapılmış ve günümüze ulaşabilmiştir. Yine bu yüzyılda kolesiyonerler ressamlara veya onların asistanlarına, başarılı kompozisyonları yeniden üretmeleri üzerine sipariş verirlerdi. O dönemde bağımsız kopyacılar tarafından yapılan replikalar da en az orijinalleri kadar popülerdi. El Greco’nun stüdyosu bu anlamda birçok resim üretmiştir. Görünen o ki eski ustaların eserlerini kopyalamak sanatsal eğilimin her zaman bir parçası olmuş.Eserdeki sihir ve büyüDulwich’teki ziyaretçilerin çoğunun uzman olmadığı düşünülürse galerideki kopyayı tanıyamayacakları muhtemel. Ancak, izleyenin sahte ile gerçeği ayırt edebilmesi için, eserdeki o eşsiz “sihiri ve büyüyü” son derece derinlikli bir bakış açısı ile değerlendirmeli. Projenin asıl amacı insanları kalıcı koleksiyona her zamankinden daha fazla titizlikle bakmalarını sağlamak. Londra Kraliyet Akademisi Başkan’ı Charles Saumenez bir röportajında halkı eski ustaların eserlerine ilgi göstermeye itmek konusunda güçlük yaşadıklarını, insanların çağdaş sanata daha çok ilgi duyduğunu ve sanat tarihi konusunda pek de fazla bilgileri olmadığını vurguluyor.Kanımca ustalardan biz insanlığa aktarılan tüm bilgiler çok değerli. Eski eserlere olan ilgiyi canlı tutmak adına gerçekleştirilen bu etkinlik bizlere her zaman ışık tutmuş olan ustalara karşı heyecanımızı pekiştirecek gibi görünüyor.
Avrupa’nın üç büyük şehri; Londra, Viyana ve Paris bu yıl yine sanat dolu. Diego Velasquez, Rubens gibi usta isimlerin yanı sıra Tracey Emin, Egon Schilele ve birbirinden parlak pek çok sanatçı, sergileriile izleyenlere görsel bir şölen yaşatacak.- Saatchi Gallery- Post Pop, East Meets West-Londra26 Kasım 2014’te açılan sergi Pop Art’ın mirasını kutlayan kapsamlı bir araştırmayla, Çin, Sovyetler Birliği, Tayvan, İngiltere ve ABD’den 110 sanatçının 250 eserini bir araya getiriyor. Pop Art’ın güzel örneklerini görebileceğiniz bu sergi 3 Mart’a kadar izleyenlerini bekliyor olacak. - Marlene Dumas- Tate Modern-Londra Güney Afrikalı, ünlü kadın sanatçı Marlene Dumas’ın 5 Şubat’ta Londra-Tate Modern’de açılan sergisi dünya basınında büyük ses getirdi. Sanatçının duygu yüklü çalışmalarını içeren sergisi 10 Mayıs tarihine dek sürüyor. olacak.- Rubens and His Legacy- Royal Acedemy Of Art-Londra“Ressamların prensi” olarak tarihe geçen Rubens’in en geniş kapsamlı sergisi Nisan ayında Royal Acedemy Of Art’ta açılıyor. Pek çok sanatçıyı etkilemiş olan büyük ustanın eserlerinin yanı sıra Picasso, Rembrandt, Constable, Gainsborough gibi daha birçok usta ismin eserleri de bu sergide yer alacak.- Tracey Emin ve Egon Schilele- Leopold Museum-ViyanaAvusturya’da dışavurumcu resmin önde gelen isimlerinden Egon Schiele ve sansasyonel kişiliği ile tanıdığımız Tracey Emin’in ortak seçkilerinden oluşan sergisi Viyana Leopold Müzesi’nde 24 Nisan’da tüm sanatseverlere kapılarını açıyor.- Diego Velasquez- Grand Palais-Paris Barok döneminin usta isimlerinden Diego Velasquez’in eserleri Paris’e geliyor. Ünlü İspanyol sanatçının erken dönem yapıtlarını kapsayacak olan sergi Grad Palais’te kapılarını 25 Mart’ta açacak. 13 Temmuz’a kadar görülebilir. - Anish Kapoor- Chateau de Versailles-ParisHaziran’da açılacak sergi 2015’e damgasını vuracak. Doğu ile Batı arasındaki bağı eserlerinde derin bir şekilde dile getiren sanatçı, mekana, havaya, doğaya, taşa olan müdahaleleri ile düzeni alt üst ediyor. - Sargent- National Portrait Gallery-LondraJohn Singer Sargent, zamanının en iyi portre ressamlarından biri. Aynı zamanda bir gezgin. Sergi, sanatçının Paris, Londra ve Boston çevresinden yaptığı 70 porteyi bir araya getiriyor.- Luc Tuymans-David Zwirner-LondraGenellikle fotoğraflar üzerinden çalışan, detaydan çok kitlesel bütünlüğe vurgu yapan resimleriyle insana zaman zaman soyut bir şeye bakıyormuş hissi verebilen sanatçılardan Luc Tuymans’ın sergisi 2 Nisan tarihine dek David Zwirner Galeri, Londra’da izleyenlerini bekliyor.Rashid Johnson-Hauser & Wirth-Londra Johnson’ın Londra’daki ilk solo sergisi olan “Smile” geçtiğimiz ay sanatseverlerle buluştu. Genç sanatçının siyah boyalar ile çalıştığı ekspresif resimleri 7 Mart tarihine dek izleyenlerini bekliyor olacak.
Sanatçı Handan Figen yarattığı teknikle, “Su akar yolunu bulur”misali suyu kendi doğasına bırakıp, ortaya çıkacak lekeyi tesadüflerin ellerine emanet ediyor.15 Ocak’ta, Sanatorium Galeri’de ikinci kişisel sergisini açan genç sanatçı Handan Figen’in eserleri şaşırtıcı şekilde etkileyici. Lyon’da çalışmalarını sürdüren Figen’in sulu boya ve kara kalem tekniği ile ürettiği eserleri, genellikle doğa ve insan kavramı üzerine yoğunlaşıyor. Kağıt üzerine akıtılan boya ve su ile, tamamen rastlantısal olarak ortaya çıkan şekillerden ilham alarak kara kalem ile tamamladığı resimlerinde sanatçının imge dünyasından çıka gelen insan veya hayvan figürleri, eserlerin en can alıcı noktası. Suda dağılan bu renk bloklarına, sanatçının bilinç dışı dünyasından aktardığı çizimleri, renklerin kendileri kadar hayranlık uyandırıcı. Bu imgeler bize aynı zamanda sanatçının çevresine olan duyarlılığını gösteriyor. Eserlere daha detaylı bir şekilde bakıldığında renkler ve çizimlerin birlikteliğinden oluşan gerçek üstü formları görmek mümkün.“Su akar yolunu bulur” misali sanatçı suyu kendi doğasına bırakıp, ortaya çıkacak lekeyi tesadüflerin ellerine emanet eder. Figen yarattığı bu teknikle, izleyicinin hayal dünyasını olabildiğince zorlamayı amaçlıyor. Kompozisyonlarında sıklıkla karşılaştığımız insan ve hayvan figürleri de onun kozmoloji evren bilimeolan yoğun ilgisini bizlere gösteriyor.Mekanın alt katında yer alan, sulu boya ve renkli mürekkeple oluşturduğu lekelere, kara kalem tekniği ile müdahale ettiği her bir çalışmanın başlangıç noktasını ve yapım aşamalarını gösteren videoyu da, izleyenler adına oldukça açıklayıcı buldum.Figen’in ilgi çekici resimlerinin yanı sıra sergideki en çarpıcı eser, hiç kuşkusuz sık ve dikey olarak tavandan zemine kadar inen iplerden oluşan “Çile” isimli yerleştirmesiydi. Bu üç boyutlu çizgilerin arasında beliren koridorda dolaşırken, mekanın tüm yoğunluğunu ve ağırlığını sırtımda hissediyor gibiydim. O an adeta zaman katmanlarının arasında kaybolmuştum. Figen, çizimlerinden yola çıkarak kurguladığı bu eseriyle, problemleri çözmek yerine var olan problemlere dikkat çekmeyi ve aydınlığa ulaşabilmek için sabırla beklemeyi öneriyor. Deneysel sanat alanında güzel bir örnek olduğunu düşündüğüm bu eser kesinlikle izleyene farklı bir tecrübe yaşatıyor. Farklı tekniklerParsons Paris Tasarım ve Sanat Okulu’nda eğitimini tamamlamış olan sanatçı, resim, çizim, heykel, seramik, gravür, illüstrasyon, litoğrafi ve fotoğraf gibi pek çok farklı disiplinde eserler üretmiş. Figen’in işleri, daha çok kimlik arayışı, sanat tarihi, aile ve yuva kavramları, tesadüfi ve kendiliğinden beliren lekeler üzerine yoğunlaşıyor. Son zamanlarda gezdiklerim arasında çok başarılı bulduğum, genç sanatçımız Figen’in “Tesadüf Eseri” isimli kişisel sergisi 14 Şubat 2015 tarihine kadar Sanatorium Galeri’de izleyenlerini bekliyor olacak.