McQueen’in vahşi güzelliği

22 Mayıs 2015

Tasarım dünyasının fenomeni Alexander McQueen’in tüm kariyerini kapsayan retrospektif sergisini Londra Victoria & Albert Müzesi’nde görme şansını elde ettim.Aşk gözle değil ruhla görülür…Ani ölümüyle moda dünyasını yasa boğan ünlü tasarımcı Alexander McQueen’in tüm kariyerini kapsayan retrospektif sergisini geçen hafta Londra Victoria & Albert Müzesi’nde görme şansını elde ettim. Vahşi güzellik isimli bu sergi daha önce gördüğüm moda şovlarına hiç benzemiyordu. İskoçya milliyetçi ruhunu yansıtan ekose kumaşla kaplanmış ahşap paneller de, kuru kafalar ve kemiklerle bezenmiş ilkel Afrika kabile esintilerini taşıyan duvarlar da, yüzleri fetiş deri maskelerle kaplı mankenlerin bulunduğu gotik odalarda dolaşırken adeta bir büyünün etkisine kapılmış, neredeyse kendimden geçmiş haldeydim. Temalı odalarda yer alan birbirinden değerli ve eşsiz güzellikteki parçalar ustaca ışıklandırılmış ve konumlandırılmışlar. Ama işlerin künyelerini içeren etiketlerin güçlükle okunması izleyenlere zaman zaman zor anlar yaşattı. Girişte McQueen’in portesinin yanında biyografisine yer verilmemesi de sergide gözlemlediğim en büyük eksiklerden bir tanesiydi.Heykel gibi tasarlanmış ceketler, kalıp şeklinde deri korseler, ayağı felç edici armadillo ayakkabılar, modacının yaratıcı dünyasının sonsuz sınırlarının en güzel örnekleri. Onun tasarımları moda tutkusunun da ötesinde ele aldığı farklı konuları ile adeta sanat tarihine birer referans niteliğinde. İlham aldığı kadın tiplemesi, alışagelmiş klasik bir güzellikten ziyade Marie Antoinette, Joan of Arc, Büyük Catherine gibi dünya tarihine damga vurmuş kadınları kapsıyor. Tasarımcının tüm çalışmalarının ardında gizemli bir hikaye, güzellik ve bu güzelliğin insan belleğinde bıraktığı etkileri konu alan felsefi ve şiirsel bir yönelim gözlemlemek mümkün. Aslında tüm bu özellikler onu diğer meslektaşlarından keskin bir şekilde ayırmaya yetiyor. Koleksiyonlarındaki farklılık ve çeşitlilik, muhteşem el işçiliği, detaycı anlayışı, tekniği ve tasarımlarına yüklediği zenginlik ve şöhret olgusu inanılmaz.Hangi tasarımcı cesaret edebilir ki deniz midyesinden bir elbise, kontraplak malzemeden bir etek ya da şahin tüyünden bir tuvalet yaratmaya... Ama o sıra dışı olan tüm bu güzellikleri ile moda dünyasına adını altın harflerle kazımış bir isim. Bu sergi bir moda ürününün sanat eserine dönüşebileceğinin adeta bir kanıtı.Sergi ilk bakışta her ne kadar vahşi gözükse de, tasarımcı ölümünden öncesine kadar kendisini çoğunlukla romantik olarak tanımlardı. Sağ kolunda barındırdığı Shakespeare’in “Bir Yaz Gecesi Rüyası“ndan alınmış bu dizeleri de “Love looks not with the eyes but with the mind.” (Aşk gözle değil ruhla görülür.) onun ne kadar romantik bir yaklaşımı olduğunu açıklamaya yetiyor bence. Sergide dikkatimi çeken bölümlerden biri de modacının “Melekler ve Şeytanlar” adlı koleksiyonundan elbiseler oldu. Bu seri kelimenin tam anlamıyla metaforik olarak her kadını uçurtabilecek nitelikteydi. Diğer önemli bir yerleştirme ise “Meraklar Dolabı” isimli oda. Philip Tracey’nin McQeen için tasarladığı şapkalar, 2008 yılındaki ünlü Le Dame Bleue şovundan “Kelebek saç süsü”, muhteşem el işçiliği ve boncuklar ile süslenmiş matador ceketi aklımda kalanlar.Güzelliği melankolide arayan, kuralları yıkmayı seven, geleneksel değerlere bağlı olan bu İskoçyalı marjinal modacının sergisini Londra’ya yolunuz düşerse mutlaka görün.

Devamını Oku

Dünyadan sanat haberleri

8 Mayıs 2015

Geçtiğimiz Nisan ayında Michelle Obama’nın da katılımlarıyla New York şehrinde açılışı gerçekleşen yeni Whitney Müzesi, devamlı koleksiyonunda bulunan 21 bin adet eser arasından 600’ünü kapsayan “America is Hard to See” adlı sergi ile kapılarını açtı. Mimar Renzo Piano tarafından tasarlanan yeni bina müzenin kendi koleksiyonundan seçilen Amerikan Modern ve Çağdaş Sanatının önemli örneklerini bir araya getiriyor.Gagosian Galeri West Hollywood'taTakashi Murakami, Prince, Jeff Koons, Ed Ruscha gibi dünya starlarını temsil eden, dünyanın farklı şehirlerinde 14 adet şubesi bulunan Gagosian galeri geçtiğimiz yılda dünya genelindeki tüm galeri satışlarından toplam 925 milyon dolar kazanç elde etti. Dünya çağdaş sanatına adını altın harflerle yazdıran galeri bu günlerde Los Angles’ın West Hollywood bölgesinde ikinci şubesini açmaya hazırlanıyor.Nazi Müzesi'nde yüzleşme30 Nisan 2015’te Adolf Hitler’in intiharının 70'inci yıl dönümünde açılan Almanya’nın ilk Nazi Müzesi adeta Alman milletinin karanlık mazisi ile yüzleşmesine tanıklık ettiriyor izleyenleri. Almanya’nın Münih kentinde açılan müze Nasyonal Sosyalizm’in geniş kapsamlı bir dökümantasyonunu gözler önüne seriyor.Gerilla Kızlar cinsiyetçiliğe karşı1985 yılından bu yana kadın haklarını savunmak adına çeşitli etkinlikler yapan Feminist -Aktivist sanatçı grubu “Guerrilla Girls” (Gerilla Kızları) bu günlerde New York’ta gerçekleştirdikleri iki haftalık pop- up sergileri ile gündemde. Yedi kadın sanatçıdan oluşan grup New York sokaklarının belli bölgelerine yapıştırdıkları posterlerle sanat dünyasındaki ‘cinsiyetçilik’ kavramına karşı kampanya başlattı. Grup üyeleri bu son projeleri ile çağdaş sanat dünyasında büyük paralar kazanan erkek sanatçılara dikkatleri çekerken kadın sanatçıların az oluşuna vurgu yapmayı hedefliyor. Bu adaletsizliği gösteren sergi aynı zamanda bugünün sanat dünyasındaki yavanlığa ve yozlaşmaya dikkat çekmeyi hedefliyor.Guggenheim Müzesi'nde ilginç bir protestoGeçtiğimiz 4 Mayıs günü Guggenheim Müzesi’nde ilginç bir protesto gerçekleştirildi. Bir grup aktivist ve sanatçı Abu Dhabi’de açılacak olan Frank Ghery tasarımlı yeni Guggenheim Müzesi’nde çalışan işçilerin haklarını savunmak üzere bir araya geldi. Gösteri nedeniyle saatlerce ziyaretçilere kapalı kalan müzenin giriş katına binanın kubbesinden binlerce “daha yüksek ücret ve daha iyi çalışma koşullarını” talep eden broşürler atıldı.Prada Vakfı'nın yeni mekanı9 Mayıs’ta Milano’da Prada Vakfı’na ait görkemli bir mekan daha açılıyor. Üç yeni yapıyı daha önce alanda bulunan diğer mimari yapılarla birleştiren mekanın tasarımı Rem Koolhaas liderliğinde OMA mimarlık firması tarafından gerçekleştirildi. Prada Vakfı mekanın açılışı için tasarlanan sanatsal faaliyetleri geniş bir yelpazede sunacak. Açılışta Robert Gober ve Thomas Demand’ın endüstriyel mimari ve yeni alanları diyalog içinde gösteren enstalasyonlarının yanı sıra ünlü Fransız yönetmen Roman Polanski’nin sanatsal üretimlerin arkasındaki ilham kaynağını araştıran yeni belgesel filmi yer alacak.

Devamını Oku

Savaşa karşı anıt müze

1 Mayıs 2015

Nitsch, savaşta kaybedenin nihayetinde insanlar olduğunu çok iyi biliyordu.Çanakkale Savaşları’nın 100. yılı etkinlikleri kapsamında Avusturyalı Sanatçı Hermann Nitsch’in, “Savaşa Karşı Anıt” adlı sergisi geçtiğimiz günlerde Çanakkale’de açıldı. Nitsch’in bir yıl boyunca Çanakkale savaşlarının 100’üncü yıl dönümü için özel olarak hazırladığı 27 adet eseri, Fevzipaşa Mahallesi Nalbantlar Caddesi’ndeki Eski Palamut Deposunda izleyenlerini bekliyor. Bu, Anıt Müze projesi savaşın kötü ve soğuk yüzünü gösterirken yaşanan acı tecrübelerden ibret alınarak barış mesajları vermeyi hedefliyor. 18 Nisan 2015 tarihinde açılan bu anlamlı mekan hakkında, 1994-1999 yılları arasında Frankfurt Staedel Schule’de Nitsch’in öğrencisi olma şansını elde eden değerli sanatçılarımızdan Ekrem Yalçındağ ile yaptığımız konuşmayı sizlerle de paylaşmak istedim.Çanakkale’de Hermann Nitsch’e bir “Anıt-Müze” açma fikri nasıl gelişti Nitsch bu fikre nasıl ikna edildi?Hermann Nitsch bildiğiniz gibi İstanbul’da Dirimart ile birlikte çalışıyor. Bu nedenle zaman zaman Türkiye’ye gelerek sergiler ve projeler yapmaya devam ediyor. En son olarak 2013 yılında Contemporary İstanbul’da 66. boya aksiyonunu gerçekleştirdi. Bu ziyaretler ve projeleri doğrultusunda Hermann Nitsch Türkiye’de sanat izleyicisinin yabancı olmadığı bir isim.Çanakkale valisi Sayın Ahmet Çınar Çanakkale savaşının 100. yılı dolayısıyla çeşitli fikirler geliştirdi. Bir anlamda kendisinden sonra şehre katkısı bulunacak izler bırakmak istiyordu. Vali ve Dirimart Galeri’nin görüşmeleri sonucunda Nitsch’in eserlerinin şehrin tarihine ve coğrafyasına (Truva) çok uygun düşeceği ön görüldü. Galeri ve Sayın Vali arasında gelişen bu fikir çok geçmeden Nitsch’le de paylaşıldı. Bu anlamlı proje için Çanakkale’ye davet edilen sanatçı, kendisine uygun bulduğu iki mekanı seçtikten sonra anıt-müze yapılmak üzere satın alınan mekanlarda çalışmalara başlamış bulundu.Nitsch bu mekan için ne tür işler gerçekleştirdi ve çıkış noktasında neler vardı?Bilindiği gibi Hermann Nitsch’in kendi adına iki tane müzesi daha var. Bunlardan birincisi doğduğu bölgedeki Mistelbach’da (Avusturya) bulunuyor. Bu müze biyografik bir müze ve sanatçının tüm dönemlerini kapsayan retrospekif bir karekter taşıyor. Öteki ise Napoli’de, Fondazione Morra-Nitsch Museum. Bu vakıf-müze, Nitsch’in arşivinin de yapıldığı bir yer.Nitsch Çanakkale’de gerçekleştireceği Anıt Müze projesi için çalışmaya başladığında, daha önceki bu iki mekandan farklı olmasını istiyordu. Bu nedenle kendi içerisinde bütünlüğü olan yirmi yedi parçalık tek bir iş üzerinde odaklandı. Nitsch, savaşta kaybedenin nihayetinde insanlar olduğunu çok iyi biliyordu ve bu projeyle henüz çocukken ikinci dünya savaşı sırasında yaşadığı bombardımanları tekrar tekrar anımsıyordu. Nitsch’in kendi deyimiyle, bu eser bir anlamda Picasso’nun 1937 yılında yaptığı ‘Guernica’ gibi sembolik değerleri yüksek olan bir iş olarak tasarlanmış ve gerçekleştirilmiştir.Nitsch herhangi bir savaş ayrımı gözetmeksizin iyi savaşların olamayacağını dile getiren eserine ‘Savaşa Karşı Anıt’ ismini vermiş ve kendisi tarafından Çanakkale şehrine bağışlanmıştır.

Devamını Oku

Sanatın yeni tohumları

24 Nisan 2015

Bu haftaki yazımı, Türk Çağdaş Sanatı’nda, umut vadettiğine inandığım genç isimlere ayırmak istedim. Yıldızları henüz yeni yeni parlamaya başlayan, hem takip etmekten hem de izlemekten zevk aldığım bu yetenekli isimleri sizlere de tanıtmak istiyorum.Yağız Özgen Sanatorium Galeri’deki üçüncü kişisel sergisi ile gündemde olan isimlerden bir tanesi. Sanatçı “Metadata” isimli yeni sergisinde yer alan çalışmaları ile sanatın zamansal tarihine değil, kavramsal tarihine göndermeler yapıyor. Çalışmalarında kavramsal boyutu ön plana çıkartan Özgen’in eserlerindeki ustalık ve titizlik de onun başarısını destekleyen diğer olgular.Soyulmuş şehir siluetlerini resmettiği eserleri ile son senelerin aranılan sanatçısı haline gelen Ahmet Doğu İpek aslında sanayi kentlerinin adeta çıplak birer manzarasını gösteriyor izleyenlere. Kasvetli ama haz uyandıran bu eserlerdeki titiz, detaycı ve çizgisel anlayış adeta sanatçının imzası niteliğinde. Son günlerde Kasa Galeri’de kolektif bir çalışmada yer alan sanatçının her zamankinden farklı bir disiplinde ürettiği yerleştirmesi 24 Mayıs tarihinde dek görülebilir.Deneysel teknikleri, Nostomania, Nesil inşası serileri ve mimari ile iktidar ilişkilerini ele alan konularıyla Erol Eskici son senelerde ön plana çıkan genç sanatçılar arasında. Felsefi bir düşünce ile oluşturduğu fikirlerini eşsiz bir biçimde hayata geçirebilen sanatçının özellikle Sanatorium’da gerçekleştirdiği son sergisinde yer alan; delinmiş, yırtılmış, yıpranmış portre işleri adeta bellekle tarihin yollarını yitirdiği ve diğer yüzlere işlenmiş boşluklara açılan girdapları gösteriyor.Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesinde lisans eğitimini tamamladıktan sonra Sabancı Üniversitesi Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı bölümünde yüksek lisans ardındanda Goldsmiths Üniversitesi’nde mastırını gerçekleştirerek çok iyi bir sanat eğitimi almış olan genç sanatçı Burcu Yağcıoğlu resim, fotoğraf, video, yerleştirme gibi pek çok farklı disiplinde eserler üreterek başarılı bir sanatçı olma yolunda ilerleyen diğer bir genç sanatçımız.Daire Galeri tarafından temsil edilen 1985 doğumlu Funda Alkan, toplumun kadına ve bedenine dayattığı güzellik kavramlarını mercek altına alarak, kadını ötekileştiren, kendinden bağımsız bir kimlik olarak kurgulayan toplumsal baskıları ve güzellik kıskacına sıkışmış kadın bedenini kesme, yapıştırma ve nakış tekniği kullanarak başarılı bir şekilde çalışmalarında yansıtan eserleri ile son dönmelere öne çıkan isimler arasında.Bu sene Mamut Art Project’de eserlerine ilk kez rastladığım genç sanatçılardan Candan İşcan’ın desen çalışmaları oldukça yalın ve aynı zamanda oldukça fantastik bir dile sahip. Genç sanatçının hikayeci anlatımı ile kağıda aktardığı çizimleri izleyenleri adeta onun hayal dünyasına davet eder nitelikte.En son sergisini Öktem&Aykut Galeri’de gerçekleştiren 1982 doğumlu sanatçı Bora Başkan’ın grafiksel ve organik formlarla yarattığı çizimleri izleyenlere canlı organizmaların dönüşüm süreçlerini, bedensel varlıkların oluşumlarını, topoğrafik kesitlerin değişimlerini gösteriyor. Başarılı sanatçının yeni sergilerini görmeyi merakla bekliyoruz.

Devamını Oku

Sanat dünyasında bahar hareketi

10 Nisan 2015

Başka Bir Dünya VarAli Emir TapanGalerist27 Mart/25 NisanGalerist, Nisan ayında Ali Emir Tapan’ın üçüncü kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor.Sergi bir yandan yüceltilmiş kavramların tekinsizliği ile oynarken, bir yandan da hayali ve fiziki formların kesiştiği noktalarda farklı malzemeler üzerinden gerçeklik kırılmaları yaratıyor. ‘Başka Bir Dünya Var’ ile Tapan, nesnelere farklı anlamlar yüklerken, izleyicinin tamamlayabileceği hikayeler sunuyor. Serginin girişinde karşımıza çıkan ve duyulmayan bir şarkının ritmiyle hareket eden metronom, Tapan’ın sunduğu olası bir evrenin kalp atışını simgeliyor. Başka Bir Dünya Var isimli sergi 25 Nisan’a dek tüm izleyenlerini bekliyor olacak.Buluşma ReunionKarma SergiSSM9 Nisan/26 TemmuzBuluşma isimli sergi Sabancı Üniversitesi Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı programının ilk dersinin üzerinden geçen 15 senede, mezunların profesyonel sanatçılar olarak ürettikleri eserleri ilk defa bir araya getiriyor. 19 sanatçının farklı disipline ait çalışmalarını bir araya getiren “Reunion / Buluşma” sergisi Sakıp Sabancı Müzesi ’de 26 Temmuz’a kadar izlenebilir.DictionariumKemal TufanPg Art Gallery4/30 NisanPg Art Gallery, 4 Nisan’da Kemal Tufan’ın kalem formundaki heykellerinden oluşan ‘Dictionarium’ adlı kişisel sergisini izleyici ile buluşturdu. Sanatçı, farklı malzeme ve üsluplarla gerçekleştirdiği; uzamı sadece dışardan kaplayan değil, içini de işlevsel olarak kullanan kafes heykellerini yeni bir bağlamda sunuyor.VivoKolektif SergiKasa Galeri1 Nisan/24 MayısAhmet Doğu İpek, Erinç Seymen ve Kerem Ozan Bayraktar’ın kolektif çalışmaları ile ortaya çıkan Vivo isimli sergi anı, ölüm, yas ve yaşam gibi olguları ele alıyor. 1 Nisan tarihinde izleyici ile buluşan sergi Latince “Yaşıyorum” anlamına gelen Vivo başlığını, Gustav Meyrink’in “J. H. Obereit'ın Zaman Sülüklerini Ziyareti” isimli öyküsünde geçen bir mezar taşından alıyor. Sergide sanatçıların kolektif çalışmaları ile mekanın zeminine yapmış olduğu müdahale oldukça ilginç, hayranlık uyandırıcı ve düşündürücü. Bu yerleştirme aynı zamanda serginin ortak zeminini de çağrıştırıyor. Yerleştirmeyi, Erinç Seymen’in Londra’daki bir mezarlık üzerine yaptığı araştırmalardan ortaya çıkan resmi ile Kerem Ozan Bayraktar ve Ahmet Doğu İpek’in gündelik mobilyaları referans alarak ürettikleri nesne düzenlemeleri tamamlıyor.

Devamını Oku

Mamut Art Project Top 10

3 Nisan 2015

Mamut Art Project, 26-29 Mart tarihleri arasında genç sanatçıları Maçka Küçük Çiftlik Park’ta koleksiyonerler, kültür-sanat kurumları ve sanatseverlerle buluşturdu.İstanbul Bilgi Üniversitesi, Görsel İletişim Tasarımı Bölümünde eğitim alan Büşra Tunç’un sergide yer alan ışık enstalasyonları oldukça göz kamaştırıcıydı. Hareketli ışık parçaları ve malzemeyi farklı kullanımı ile sanatçı dijital düzlemde yepyeni bir dünya yaratmış. Özlem Aleçakır ’ın “Boş İşler” isimli video çalışmaları sergide yer alan en performatif eserlerdendi. Genç sanatçı vücuduna dolanmış bir halattan kurtulmaya çalıştığı anı gösteren video işiyle izleyenleri de bu sıkıntılı sürece dahil ediyor.Kocaeli Üniversitesi, Görsel İletişim Tasarımı Bölümü mezunu Zeynep Pabuçcu’nun standında yer alan siyah beyaz fotoğrafları, “Muamele” isimli video performansı ve “Mukaddime” isimli video işi birbirleri ile müthiş bir diyalog halindeydi. Genç sanatçının bütünlüklü işlerinin yer aldığı stand en dikkat çekici olanlardan bir tanesiydi.Etkileyici heykellerSiavash Kheirkhah’ın Behşet-i Zehra isimli fotoğraf serisi Tarhan’ın güneyinde 2009 ve 2011 yılları arasında çekilmiş mezar fotoğraflarından oluşuyordu. 1,5 milyon mezarın bulunduğu Tahran’ın en büyük mezarlığı olan Behşet-i Zehra sanatçının gözünden muazzam bir biçimde sergilenmişti.İstanbul Queer Art Collective’in 50.000 isimli işi 11 saat 26 dakikalık bir performans videosu ve bu performans sonucunda ortaya çıkan 70x70 cm ebatlarında çivi kaplı beş adet ahşap levhadan oluşan eserleri oldukça aktivist ve performatifti.Marmara Üniversitesi, Heykel bölümünde eğitimini tamamlamış olan genç sanatçı Işık Özçelik’in nerdeyse yıkılacakmış gibi duran narin ve minimalist taş ve bronz heykelleri çok etkileyiciydi. “Eğretilemeler” serisinden taş ve bronzları üst üste koyarak oluşturduğu kule biçimli heykeli en beğendiğim işler arasındaydı.İdeal güzellik karşıtıCandan İşcan ’ın sergide yer alan desen çalışmaları oldukça yalın ve aynı zamanda oldukça fantastik bir dile sahipti. Genç sanatçının hikayeci anlatımı ile kağıda aktardığı çizimleri izleyenleri adeta onun hayal dünyasına davet ediyordu.Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde Resim eğitimi almış olan Nur Gürel’in dergiler vasıtasıyla insanlara sunulan ideal güzelliğe karşı ürettiği eserleri epey etkileyiciydi. Dergi sayfalarında yer alan zayıf figürlere boya ile müdahale ederek deforme ettiği bedenlerleizleyenlere farklı bir estetik algısı sunuyordu.1984 doğumluİran’lı genç sanatçı Ebrahim Mohammadian sergide yer alan kağıt üzerine yağlıboya ile ürettiği eserleri siyah beyaz veya monokrom renklerde veflu görüntüleri ile oldukça çarpıcıydı. Merdivenler isimli eseri geometrik yapısı ile öne çıkıyordu.Mimar Sinan Üniversitesi’nde Mimarlık üzerine eğitim almış olan Can Dağarslanı “Kimlikler” serisinden birkaç fotoğrafı ile sergideki yerini alıyordu. Sanatçının Instagram’dan bildiğim fotoğrafları garip simetrisi, soft renkleri ve androjen yapıları ile oldukça özgün bir dile sahip.

Devamını Oku

Genç sanatçılara alternatif destekler

19 Mart 2015

Son senelerde genç sanatçıları desteklemek amaçlı kurulan oluşumlar, düzenlenen yarışma, sergi gibi etkinlikler gençlerin çağdaş sanat piyasasında daha etkin bir rol oynamalarını sağlıyor. Özel şirketler tarafından sanata yapılan bu destekler hiç şüphesiz Türkiye’de kültür ve sanatın gelişmesinde önemli bir rol oynarken sanatçılara ciddi bir görünürlük de kazandırıyor.Mart ayında Akkök Holding’in destekleriyle üçüncü kez düzenlenen Mamut Art Project ve Ekim ayında ilk kez gerçekleşecek olan, B-Start isimli proje sergisi, sanata ve sanatçılara sağladığı tüm destekleriyle piyasadaki güçlü yerlerini şimdiden aldılar. Mamut Art isimli proje, bundan üç sene önce, ulaşılabilir sanat alternatifi olarak yola çıkan ve her yıl yeni sanatçıların üretimleriyle gelişen bir sistem ile devam ediyor. Proje, sanatçıların büyük kitlelere göstereceği ilk eserlerini simgeliyor.Mamut Art ProjectMamut Art Project’in bu yıl jürisinde yer alan isimler ise kendi alanlarında uzman olan, Agah Uğur, Başak Şenova, Eda Kehale Argun, İnci Eviner ve Osman Erden. 26-29 Mart 2015 tarihleri arasında Seren Kohen’in girişimi ve Tuba Kocakaya’nın sanat direktörlüğünde Küçük Çiftlik Park’ta gerçekleşecek olan sergide, başvuruda bulunan 1000’e yakın portfolyo arasından yurtiçi ve dışından seçilen toplam 56 genç sanatçının 400 adet eseri izleyenlerini bekliyor olacak. B-Start teşvik ediyorKar amacı gütmeyen “İstanbul Bağımsız Sanat Derneği”nin projesi B-Start ise bu yıl Ocak ayında başlayan başvuruları ile Türkiye’deki sanat ortamına yeni bir ivme kazandırmak ve yeni üretimleri desteklemek amacıyla kurulmuş bir diğer oluşum. B-Start, proje boyunca düzenleyeceği sergi, panel, çalıştay ve atelyeler sayesinde güncel sanatı deneyimlemek, sanatçıları üretime teşvik etmek, sanatla ilgili kimseleri aynı çatı altında toplamak, daha katılımcı bir diyaloğa yönelik yeni platformlar oluşturmak gibi misyonlar ediniyor.

Devamını Oku

Sultanların dünyası

13 Mart 2015

27Şubat’ta Belçika’nın Brüksel şehrinde sanatseverlerle buluşan sergi Osmanlı kültürünün ve padişahlarının ihtişamlı hayatlarını, Gentille Bellini, Albrecht Durer, Hans Memling ve Jacopo Tintoretto gibi sanatçıların gözünden aktarıyor. Brüksel’in Güzel Sanatlar Merkezi’nde gerçekleşen etkinliğin küratörü Guido Messling, bu sergide daha öncekilerin aksine Avrupa’nın doğu ülkelerinden gelen sanat eserlerine yer verdiklerine dikkatleri çekiyor. Geçmişte düzenledikleri pek çok etkinlikte çoğunlukla İtalya, Hollanda ve Almanya gibi ülkelerden gelen sanat eserlerine odaklanılmışken, bu sergi Polonya ve Macaristan’dan gelen sanat eserlerini de kapsıyor.Görsel imaj açığı1453 yılında Konstantinopolis'i ele geçirip Osmanlı İmparatorluğu'nu bir süper güce çeviren Fatih Sultan Mehmet, Rönesans Dönemi Avrupa'sında herkesin korktuğu bir figür haline gelmişti. Bu dönemde, baskı henüz icat edilmemiş olduğundan insanların yazılı bilgiye ve özellikle görsel imajlara büyük bir açlığı vardı. Bu noktada ressamlara büyük iş düşüyordu. Kafalardaki en büyük soru işareti bu büyük Fatih’in neye benziyor olduğuydu.Bellini İstanbul’daFatih Sultan Mehmet’in İstanbul'u fethettiği dönemde kentte büyük bir Venedikli toplumu yaşıyordu. İstanbul'un Osmanlıların eline geçmesi Venedik'e büyük bir zarar vermişti. Bu sebeple 1453-1479 yılları arasında Venedik ile Osmanlılar arasında birçok çatışmalar yaşandı. Sonunda Venedik Senatosu'nun Osmanlıların yaptığı barış önerisini kabul etmesiyle bu çatışmalar sona ermiş oldu. Barış anlaşması Venedik'in Osmanlılara büyük bir miktarda ödeme yapmasını öngörmesinin yanı sıra olağanüstü başka bir koşul daha içeriyordu. Anlaşmada, Fatih Sultan Mehmet portresini yapmak üzere Venedik'in en yetenekli ressamlarından birinin İstanbul'a gönderilmesini talep ediyordu. İşte o meşhur portre 1479 yılında Venedikli sanatçı Bellini’nin bu koşullar altında İstanbul'a gelip, kaldığı 16 ay boyunca Fatih Sultan Mehmet'in ünlü portresinin yanı sıra birçok tablolar ve çizimler yapmasına vesile olmuştu.Açık görüşlü padişah FatihGentile Bellini'nin Fatih tablosu sanatçının en önemli tablolarından biridir. Tablonun sağ alt köşesinde Latin harfleriyle 25 Kasım 1480 tarihi atılmıştır. Tablonun olağan üstü gerçekçiliği oldukça dikkat çekicidir. Fatih'in Bellini'ye portresini yaptırtması onun zamanına göre çok açık görüşlü bir insan olduğunu da gösterir. Bellini tarafından yapılmış olan bu tablo günümüzde National Gallery’nin koleksiyonuna aittir.160 adet sanat eseri sergileniyorOsmanlı kültürünün batılı sanatçılar üzerinde bıraktığı etkiye ışık tutan sergide Fatih Sultan Mehmet’in portesinin yanı sıra Sultan Süleyman’ın farklı sanatçılar tarafından kadraja alınmış portreleri, Paolo Veronese tarafından yapılmış “1'nci Beyazıt”ın portresi, Osmanlı padişahları ve kültürüne ait çeşitli ülkelerden gelen gravürler, dokumalar, halılar ve silahlar gibi değerli eşyalara ve 160 adet sanat eserine yer veriliyor. Sultan’ın Dünyası sergisi 31 Mayıs 2015 tarihine kadar Brüksel’de ziyaretçilerini bekliyor.

Devamını Oku