Julio Iglesias'ın cenneti!

Julio Iglesias'ın Karaib Adaları'ndaki Dominik Cumhuriyeti'nde yaptırdığı evi, şöyle sağdan soldan, güneyden batıdan kavrayamazsınız. Neden? Çünkü muhakkak helikopterden çekilmiş görüntülere bakacak, sonra durumu kavrayacaksınız

Haberin Devamı

Julio Iglesias'ın Karaib Adaları'ndaki Dominik Cumhuriyeti'nde yaptırdığı evi, şöyle sağdan soldan, güneyden batıdan kavrayamazsınız. Neden? Çünkü muhakkak helikopterden çekilmiş görüntülere bakacak, sonra durumu kavrayacaksınız.

Başarılı sanatçı demiş ki: "Bu ev benim için cennet!"

Ben de diyorum ki: "Ne cenneti Julio? Ne cenneti? Cennette böyle bir mekân bulmak mümkün olamaz! Senin söylediklerine inananlar, böyle mekânlar beklerler sonra ve bulamazlar."

Zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış, gerçekten inanılmaz bir yaşam alanı yaratılmış bu mekân ve civarında. Bir kere ana eve ilaveten, "Balinez tipi" bir çok ilave evler yapılmış. Ortada havuz değil, bir göl var, göl! İki adım ötede deniz kıyısı. Golf sahası, çocuklara okul, kayıt stüdyosu v.s.

Bir resimde ev müstahdeminin mutfağı görünüyor. Vallahi, tallahi Sayın Sakıp Sabancı'nın mutfağının bu müstahdem mutfağı gibi mükemmel olduğunu sanmam!

İki odada iki adet Dadı Yatağı var ki, hanginize nasip olur bilemem. Bir kere, dünyanın dört bir yanından getirilmiş özel ağaçlarla inşa edilmiş tüm eşyalar.

Yani Karaib Adaları'nın yetiştirdiği ağaçlar yetmemiş, yetmez şekerim! Bazı kütükler Finlandiya olacak, bazaları ise Filipin, diğerleri Oregon! Halılar Afgan, heykeller Hindistan!

"Yok, yok değerli Juliocuğum, sen bu konforu ve güzelliği cennette bekleme, bu standardı cennete tutturmak zordur. İnan bana, burada keyfini sür ama diğer tarafta bekleme!"

Helal olsun vallahi Julio Iglesias! Kızı yaşındaki beraber yaşadığı sevgilisi Miranda ile (dört bebek doğurdu) neden evlenmediği sorulduğunda da, "Miranda benimle evlenmek istemiyor. İki evli insandan farkımız yok ki? Birbirimizi daha çok sevemeyiz. Miranda, ikiz kızlarımızın evlilik töreninde arkamızdan yürüyecek kadar büyümelerini bekliyor" diyor.

Ne kadar gerçekçi bir sebep değil mi? Bravo Miranda! Ama asıl tebriklerim İspanya'da futbol oynarken bir kaza sonucunda şarkıcılık mesleğine geçen Julio'ya yöneliktir. Eminim çok tutumlu bir yaşam sürerek bu cennet mekânı kendisine ve ailesine yaratmıştır. Güle güle otursunlar diyorum!




Voleybol takımındaki güzel kızlarımız...
Avrupa ikinciliğini tümüyle haketmiş bu muhteşem takımın her üyesini gözlerinden ve yanaklarından öpüyor, bizlere yaşattıkları heyecanlı dakikalara, pınarlarımızdan akıttıkları sevinç gözyaşlarına çok teşekkür ediyorum.

Polonya'nın da muhteşem bir oyun çıkardığını kabul etmek gerek. Zaten işe heyecan katan da bu oldu! Eleştirilere hiç katılmıyorum. "Birincilik elden gitti" gibi değerlendirmeler hiç hoşuma gitmiyor, Süreyya başta olmak üzere arkadan voleybol başarısı, geçen akşam da Beşiktaş'ın 2-0'lık skoru, şu anda unuttuğum başka basanlara imza atanlar da dahil, bu gençlerimiz Türkiye'nin dünya spor platformunun üst sıralarında kalmasına yardım ediyorlar.

Bunun önemini bilen bir kişiyim. Tüm ekipleri tekrar tebrik ediyorum. Tenis, buz pateni ve kayak konusunda da gençlerimizin sivrilmesini bekliyorum.



"Piyanist" filmi ve Adrian Brody
TRT 1'de izledim bu filmi. Oscar'a layık bulunmuş Adrian Brody'in oyun gücü bu ödülü hakediyor muydu? Konu bildiğimiz Nazi/Musevi hikâyesi üzerine kurulmuş. Polanski'nin yapıtı. Spielberg'un Schindler's List eserini andıran sahnelerle yüklü. Brody'ye Oscar? Bence hikâyeye Oscar verirken ateşe gelip, Brody'ye de vermişler. Gittikçe beyazlaşan pudra ile sıvanan bir çehre, uzayan kirli saç ve sakallar, karaciğer büyümesinden mütevellit, 2 dakikalık bir titreme ve inleme sahnesi. Piyanonun tuşlarında gezen eller tabii ki Brody'nin değil. Olmasını da beklemem. Ancak olağanüstü, Oscar'lık bir oyun gücü? No, sir! Ama konu gündemde kalıyor mu? Hem de nasıl!

DİĞER YENİ YAZILAR