Oya Germen, HTV kanalında başladığı
“Oya ile Hayata Güzel Bak” programında kaliteli yaşamın sırlarını anlatıyor. Germen ile kadın-erkek ilişkilerini ve hayatla nasıl başa çıktığını konuştum. Germen, “Ruhsal doyum olmadan, bedensel tatminin yeterli olmadığını düşünüyorum” diyor.
TV TÜRKİYE’de nasıl bir programa başlıyorsun?
“Oya ile Hayata Güzel Bak” hayalini kurduğum bir projeydi. Türkiye’nin ilk sağlıklı yaşam kanalı olan HTV’de, şahane bir ekiple yola çıktık. Konuklarımızla hayatın şifrelerini, yaşadıkları acı tecrübelerden öğrendiklerini, sağlıklı ve genç yaşamayı nasıl başardıklarını, kaliteli yaşamanın sırlarını konuşuyoruz.
Sen hayata nasıl bakıyorsun?
Hayat muhteşem bir okul. Mezun olmak büyük bir nefis mücadelesi ve arınma gerektiriyor. Burada torpil yok. Öğrendiğiniz bilgilerin ne kadarını yaşıyorsunuz, kilit noktası burası... Zor çok zor. Ama ben bu zorlu mücadeleyi seviyorum çünkü imkansız değil. Her sorunun içinde, olgunlaşabilmemiz için bir fırsat yattığını düşünüyorum. Fırsatları yakalama çabası ile düşe kalka yol almaya çalışmak, eğlenceli hale bile gelmeye başladı. Yeni bir şey olduğunda; Noel baba kapımı çaldı, bakalım ne hediye getirdi diyorum.
‘Ayrılık egomu
ağır yaraladı ama sınavdan geçer not almayı başardım’
Ayrılık egonu zedeledi mi?
Ego öyle korkunç bir şey değil. Egomuzu yönetebiliyorsak, bizim ilerlememiz için itici bir güç. Hatta bir imkandır egonun varlığı. Ayrılıklarda elbette derin bir yara alınır. Ayrılığı nasıl taşıdığınız ise ayrı bir önem kazanır. Geçmişi kirletmeden, intikam planları yapmadan, karşınızdakini suçlamadan, saygın bir duruşla yaşayabilirseniz ayrılığı, egonuzu yönetebilmeyi başarmışsınız demektir. Ayrılık; bir yönüyle de benim o güne kadar öğrendiklerimi ne derece uyguladığımı gösteren bir sınavdı. Sanıyorum geçerli not alabildim...
‘Kızlarıma dair pişmanlıklarım var’
Kızlarınla ilişkin nasıl, genç anne olmanın avantajları ya da dezavantajları nedir?
Kızlarımla her şey güzel ve keyifli. Onlar Allah’ın bize verdiği en değerli hediyeler. Ben de onlarla büyüdüm. Geriye dönüp baktığımda pişmanlıklarım, keşkelerim var. Belki daha olgun bir yaşta anne olsaydım o hataları yapmazdım.
Kızlarının ablası gibisin. Senin yaşınla hiç alakan yok Oya’cım...
Senin var mı? Yaş almakla yaşlı olmak farklı şeylerdir. Öyle olmasaydı etrafımızda bu kadar çok genç yaşlılar olmazdı, öyle değil mi?
Dibi gördüm ve kendime bir yolculuk yaptım
Bir kadın için çok zordu yaşadıkların, o devri nasıl atlattın?
Kabullenene kadar geçen süreç berbattı. Yalnızlığa alışmak da zor. Uzun bir süre sonra daha iyi ve mutlu olduğumu hissettim. Hatta bir kitap yazmaya başladım. O kitabı bir türlü tamamlayamadım, öylece kaldı. Elim gitmedi, bu defa başka nedenlerden kendimi toparlayamaz oldum. Değerli dostum Rıfat Ababay o dönemde bana hızır gibi yetişti. Posta Gazetesi’ndeki köşeme gösterilen ilgiden sonra televizyon hayatım başladı. Ayşe’cim, iyi olmaya ve iyi düşünmeye çalışmak, gönüllere değer vermek, seçimlere saygı duymak, yaşadıklarımızın mesajını almaya ve eksik yönlerimizi bulmaya gayret etmek için çok emek verdim, mücadele ettim, ediyorum. Sanıyorum, buralardaki çabamdan, emeğimden dolayı, en zor anlarımda sırtımda koruyucu bir elin varlığını hissettim. Yüreğimi bilen, beni her an izleyen en büyük gücün beni bırakmayacağını biliyorum. Bu arada yaşadığım sürece, sınanmaların bitmeyeceğinden de eminim.
Sende farklı bir şeyler olduğunu hissediyorum, yenilenmiş gibisin...
Yenilendim doğru. Ciddi bir değişim süreci yaşadım.
Nasıl oldu bu değişim?
Dönem dönem hepimizin hayatında sarsıntılar oluyor. Zaten değişmek ihtiyacı da buralara geldikten sonra ortaya çıkıyor. Kendini, yaşadıklarını sorguluyorsun. Radikal bir değişim ise dibi görmeden olmuyor. Ya dipte kalırsın ya da var gücünle yere basar çıkarsın. Ben ikinci yolu seçtim. Kendimden uzaklaşmıştım, kendime doğru sessiz bir yolculuk yaptım.
‘Benim için en büyük aşk hayatın kendisi’
Kendine doğru nasıl bir yolculuk yaptın?
İçsel bir yolculuk diyebilirim. Kendimi daha iyi tanıyabilmek, duygularımın derinine inebilmek için çıktığım bu yolculukta, içimdeki farklı Oya’larla tanıştım. Onları sevdim, sevmedim, kızdım, eleştirdim... Sessiz, hırçın, yumuşak, protest, fedakar, isyankar, sabırlı, mücadeleyi bırakmayan, “yeter” diye çığlık atan, şaşırtacak kadar güçlü, bir o kadar kırılgan, hem yalnızlığını seven, hem yalnız olmak istemeyen, vermeyi çok seven, hatırlanmak da isteyen, sevgisini akıtan, hapseden, çok farklı kadınlar vardı içim de... Onları anlamaya, çelişkilerinin nedenlerini bulmaya çalıştım. Ortak isteklerinin, yeterince sevilmek olduğunu gördüm. Belki de hepimizin derinde yatan arzusu aynı... Yanlışımız istediğimiz kişilerin bizi sevmesini beklememiz. Bu ihtiyaçtan kurtulduğunuz da sizi besleyen onlarca güzelliğin ve kendi değerinizin farkına varıyorsunuz... Yolculuğum bana iyi geldi, taşlar yerine oturmaya başladı, düşüncelerimi doğru yönetebilmem, enerjimi pozitif anlamda değiştirdi. Sonra hayat da değişmeye başladı.
Aşk da var mı bu değişimin içinde?
Beğenilmek, ilgi görmek her insanı mutlu eder. Ancak benim için en büyük aşk ve sevgili hayatın kendisi. Küserim, kızarım ama değerini bilirim ve ondan vazgeçmem. Uzun süredir aramız açıktı. Neyse ki artık liseli aşıklar gibiyiz.
Aldatılmayı kabullenene kadar geçen süreç berbattı. Yalnızlığa alışmak da zor. Uzun bir süre sonra daha iyi ve mutlu olduğumu hissettim.
‘Emek verilmeyen ilişki hiç bana göre değil’
Hayatına girecek erkekte ne gibi özellikler ararsın?
Cevabı sorunun için de var Ayşe’cim... Hayatım da gerçekten var olduğunu her haliyle hissettirmeli, farkıma varabilmeli, hayatın bütün renklerini paylaşabilmeliyim. Biz olabilmeliyiz... “İyi ki varsın” diyebilmeliyim. Öylesine takılmak, içi boş olan, emek verilmeyen bir ilişki yaşamak bana göre değil. Çünkü öyle bir beraberliğin içerisinde bana verilen bir yer, bir değer, özel bir konumlandırma olamaz ki... Yani gerçekte “ben” yokum, hiç de olmadım demektir.
Kadın erkek arasında seks uyumu önemli midir sana göre?
Tabii ki önemli... Normal bir kadın, duygularını okşamayan, sevildiğini hissetmediği bir erkekle seks yapmak istemez. Ruhsal doyum olmadan, bedensel tatminin yeterli olmadığını düşünüyorum. İkisi bir arada olduğu zaman, anlamlı, cazip ve yeterli olabilir. Tenlerden önce duygulara dokunmak lazım yani duygularımız sevişebilmeli... Birlikte olmanın öncesi ve sonrası da çok mühim bana göre.
Biraz açabilir misin?
Özenle hazırlanmamış, cazibesi olmayan bir sofrada, şahane lezzette olan bir yemeğin, tencere ile masanın ortasına konulduğunu düşün... Tabağını uzatıp yemekten alırsın ama sadece açlığını gidermek için. Çünkü yemekten başka, sana özel hiçbir şey yoktur o masada...
Halbuki; sevgilinin senin için hazırladığı şık bir sofraya oturduğunda, farklı bir haz alırsın. Yemeğin güzel ve özenli servis edilmesi iştahını açar, her lokma ayrı bir lezzettir. Birbirinizi tamamlayan bir sohbetin eşliğinde yediğiniz yemeğin finalinde, hafif bir tatlı veya mis kokulu bir kahve de oldumu tadına doyulmaz. Bilmem anlatabildim mi?
‘Erkekler ambalajın büyüsüne kapılmamalı’
İlişkileri eskiten özensizlik mi
oluyor sence?
Tam üstüne bastın. Çiftleri yıllar değil, emek vermemek ayrılık noktasına getiriyor. Hayatı zevkle, arzuyla yaşatan güzellikler detaylarda gizlidir. Onları ince düşünceyle, heyecanla ve emek vererek hayatına katabilirsin. Tabii hiçbir şey tek taraflı olmuyor.
Erkekler neden güzel kadın peşinde koşarlar?
Akılları fazla çalıştığından. Dış güzellik tabii ki önemli ancak akıllı adam; hayatını güzelleştirecek kadın aramalı ve ona bu imkanı verebilmeli. Ambalajın büyüsüne kapılmak yerine, içinden ne çıktığına bakmak gerekmez mi? “İlle de ambalaj” diyorlarsa, onların sorunu...
Sence güzellik nedir?
Güzellik bir bütündür. Güzel insan olmadan bütünlük sağlanamaz. Bebek gibi bir kadın öyle çiğ bir davranış sergiler, öyle bir laf eder ki bir anda bütün cazibesini kaybeder. Aynı şey erkek için de geçerli.
‘Kendimi değerli bulduğum için bakımlıyım’
Her zaman bakımlı ve güzelsin. Nasıl yaşarsın, neler yaparsın?
Bedensel, ruhsal ve zihinsel olarak sağlıklı yaşamaya gayret ediyorum. Biri eksik olursa denge sağlanamıyor. Gece hayatım, zararlı alışkanlıklarım yok. Evim cennetimdir... Kendimi değerli bulduğum için her zaman bakımlı ve özenliyim...
Cildinde çok güzel, sürekli bakar mısın cildine?
İşte bu çok önemli. Dışardan yapılan müdahalelerle, estetikle cildinizin yaşlanması önlenemez. Bunu sadece siz yapabilirsiniz...
Sen nasıl yapıyorsun bunu?
Cildimi içerden ve dışardan doğru besliyorum. Su ve nem ihtiyacını karşılıyorum. En önemlisi de teknolojiyi ve kullandığım ürünlerin içindeki etken maddeleri takip ediyorum. Dr. Rinaldi’nin formülünü keşfettim.
Tenlerden önce duygulara dokunmalı
Haberin Devamı