Pazar akşamı Bodrum’da sakin sakin oturmuş kitap okurken Gülben (Ergen) aradı. ‘Bodrum’a geldim, ‘Sen’ şarkısına klip çekeceğim gelmek ister misin?’ dedi. ‘Ne demek gelmek ister misin, bayılırım!’ dedim. Düşünsenize, çok sevdiğim iki arkadaşım Nihat (Odabaşı) ve Gülben ile vakit geçirecek, bir klibin çekimine şahit olacak ve de nefes kesecek kadar yakışıklı James’i görecektim. Daha iyisi Şam’da kayısı bir durumu tabii ki kaçıramazdım.
Ertesi sabah klip çekimi için ilk durak olan Bodrum Maça Kızı’na gittim. O sırada ekip kahvaltı ediyordu. Ben de onlara katıldım. Ölümüne rejimde olan Gülben odada hazırlık yapıyormuş. Biz ekiple müthiş dedikodu ve geyik yapıp kahvaltı ettik. Nihat, asistanları Onur ve Cihan, James, stil danışmanları Vanessa, Reissa ve Murat Gürsoy, makyöz ve tabii ki Gülben’in asistanı Nilay... Hepsi şahane insanlar. Müthiş bir ekip ruhuyla çalışıyorlar ve de en mühimi müthiş matraklar. Herkes birbirinin hatasını ti’ye alıp hemen düzeltmesine yardım ediyor. Yani birbirine çelme takmak, hatasını patronun gözüne sokmak gibi kompleksleri yok. Her neyse, kahvaltıdan sonra kiraladıkları odaya gidip çekimlere başladık.
Allah’ım bu James denilen yaratığı özenmiş bezenmiş boş bir vaktinde yaratmış. Yüz, vücut yıkılıyor, bir de çocukta inanılmaz bir tevazu var, bu da onu iyice yakışıklı yapıyor. Türkçe şarkı söylemeye çalışırken de bir hayli komikleşiyor. Gülben deseniz yeni imajı, saçları, enerjisiyle bence uzun yıllardır olmadığı kadar iyi gözüküyor. Bu afacan görüntülü saçlar bence onun içinde hep yaşayan çocuğu da ortaya çıkarmış. Çekim başlıyor, tabii ki işinde çok titizlenen Nihat’ın gerginliği ve titizliği bütün sete yansıyor. “Sigarayı yeni bıraktım, kimse sigara içmesin”, “Aranızda konuşmayın!”, “Dikkatimi dağıtmayın!” lafları sette büyük bir suskunluk yaratıyor. Size şöyle söyleyeyim, Gülben bile resmen Nihat’tan korkuyor. Sette zaten Nihat’tan korkmayan kimse yok.
O tempoda çocuklarının her şeyinden haberdar
Gülben’in ekip ruhu çok etkileyici. Güvendiği insanlara teslimiyetini ilk kez bu kadar yakından gözlemledim. Öğrendim ki ekibiyle çekim öncesi mutlaka bir toplantı yapar ve içinde bulunmayı planladığı tarzını anlatıyormuş. Ekip üzerinde düşünür ve çekim günü sadece Nihat’ın onayına sunulurmuş. Gülben, “Beni zaten tanıyorlar. Sınırlarımı biliyorlar. Kullanmadığım renk ve tarzları da... Öyleyse onların işlerine karışmama gerek yok” diyor. Ekibinde kolay değişiklik yapmıyor. Her türlü şeyden
altı yıllık asistanı Nilay haberdar. Whatsapp, instagram ve twitter’ı olağanüstü profesyonel kullanıyor.
Yakınından hiç eksik etmediği telefonu onun artık bir parçası haline gelmiş. Set aralarında ekibiyle, onunla fotoğraf çektirmek isteyenlerle ilişkisi çok sıcak ve gerçek. En olmadık zamanda bile soru sorana cevap veriyor, fotoğraf çektiriyor. Nihat’dan “Hadi artık” talimatı gelene kadar tabii. O zaman akan sular duruyor... Müzik ve yönetmeninin haricinde eminim yıldırım düşse Gülben objektiften gözlerini ayırmaz ve “stop” sesini duyana dek işini yapmaya devam eder...
Türk kahvesi ve elinde iPad’i... Zaman zaman maillerini cevaplıyor. Düşkünü olduğu iki oyunu var. O sıcakta, o tempoda çocuklarının ne yediğinden, ne giydiklerine kadar hakim. Bu arada “Hayday” oyununda çiftliginde mısırlarını ekip, elma toplamayı da ihmal etmemesi gerçekten beni hayrete düşürdü. Bir de CandyCrush varmış. Bu kızın içindeki durdurulamaz yaşama sevinci insanı kendisine hayran bırakıyor.
Meğersem bu işi çok kolay zannediyormuşum
Klip için tekne kiraladılar ve gerçekten ciddi bir fırtına çıktı. Tüm ekip panik olurken Gülben herkesi teselli etmekle meşgul. Tekne sallanıyor. O sallanmadan yönetmenine oyun veriyor. Bu arada dışarıdan tekneyi çekmek isteyen Nihat yan tekneye geçiyor, ‘Sizi görmeyeyim, yok olun!’ diye Gülben ve James dışındakilere sesleniyor ve hepimiz teknede sallanan mülteciler gibi
yerleye yatıyoruz. Ben bu klip işini kolay bir şey zannederdim, meğer ne meşakatli bir işmiş.
Gülben ise sanki fırtına yokmuş, göl üzerinde çekim yapılıyormuş gibi sakin ve çok dikkatli. Vücudunun hatalı yerlerini kapatmakta usta. Ayrıca onunla ilgili bir gözlemim de; ekibine olan tutumu. Ekibine teşekkür etmekte, herkesin yemeğini yiyip yemediğinden emin olmakta, araba, taksi, yol masraflarının tüm detaylarını asistanından öğrenmesi cabası...
‘Yıllardır bu ekiple beraber çalışıyor gibiyim’
Klipte çok yakışıklı Jammy Lee Taylor, Gülben’e eşlik etti. Nihat Odabaşı’nın keşfi olan Jammy ile yollarının nasıl kesiştiğini konuştuk.
Kimdir Jammy?
Aslında ismim James Lee Taylor. Nasıl oldu bilmiyorum, Jammy takma adı geldi üzerime yapıştı. İngiltere’nin küçük bir adası olan Canvey’de doğdum büyüdüm. 15 yaşımdan beri modellik yapıyorum. Kendime ait bir blog’um var. Bu blog Bridget Jones’un erkek versiyonu gibi. Çok dürüst, komik, rahat şeyler yazıyorum. Şu anda da oyunculuk kariyerine başlamış bulunuyorum. Yeni New York şehrinde mühim bir rol olan Nicolas Tesla’nın hayatını oynadım. Hayatım da yaptığım en zor işti ama çok sevdim.
Peki biz seni nasıl bulduk?
Valla çok komik, tamamen sosyal medyadan. Bir gün Londra’dan eve dönüyordum. Uçağı kaçırmak üzereydim. O sırada Nihat bana tweet attı; ‘Boşver uçağı kaçırırsan atlar Türkiye’ye gelirsin’ dedi. Nihat’ı da büyük bir televizyon reklamının elemelerinde tanımıştım. Yani Gülben ile karşılaşmam Nihat vasıtasıyla oldu. Nihat New York’a geldiğinde benim şovum olan Tesla’yı gördü ve beni çok başarılı bulduğunu söyledi. Bir klipte oynayıp oynayamayacağımı sordu, ben de kabul ettim.
Gülben ile çalışmak nasıldı?
Onunla çalışmak bir kere çok büyük bir keyifti. Çok yumuşak, ilgili, işine çok titiz ve dikkatli. Onunla çalışırken insana büyük bir rahatlık veriyor, öyle ki kendinizi yıllardır onunla çalışıyormuş gibi hissediyorsunuz.
Şahane bir vücudun var...
İlk önce şunu söyleyeyim, gerçekten yemek yemeyi seviyorum ama hayatta her şey bir denge. Yemek yemeyi seviyorsan spor yapmak zorundasın. Bu nedenle yemek yediğim zamanlar ciddi spor yapıyorum.
Bodrum’u nasıl buldun?
Şahane... Diyecek kelime bulamıyorum. Enfes bir iklim, gördüğüm en güzel deniz, sıcak insanlar, herkese buraya gelmelerini tavsiye edeceğim...
Arkadaş Gülben...
Gülben profesyonel hayatının yanında çok iyi de bir dosttur. Mesela babamın ameliyatlarında her an yanımızda olmuş, sadece babama değil, o kattaki bütün hastaların odalarını gezip moral hocası olmuştur. Bizim sabah kahvelerimiz, kısır partilerimiz, kız gecelerimiz çok eğlencelidir. Dost Gülben sadece bize değil aynı zamanda bütün çocuklara da dost olduğunu ‘Çocuklar Gülsün Diye’ projesiyle ispatladı.
Nihat Odabaşı
‘Aynı şarkıda başka bir romantizm gösterdik’
Nihat Odabaşı tüm ekibin baş komutanı gibi... Gülben’in her adımına dikkat ediyor ve daha iyisi için çabalıyor. Gülben ve model Jammy’i nasıl bir araya getirdiğini şöyle anlatıyor;
“Tesadüflere hâlâ inanmak bence muhteşem... Twitter’da tanıştık James ile. Çok ender yazarım insanlara sosyal medyadan ama dedikleri gibi olacağı varsa oluyor. James ile çok kısa zamanda iyi arkadaş olduk ve iyi işler çıkardık. O benim objektifimde başka bir adam olarak çıktığını, kimsenin onu benim gibi çekemediğini düşünüyor. Bu ikimiz içinde keyifli bir oyun ve çalışmaya döndü. Gülben ile de senelerdir böyle çalıştığımız için klip fikri ortaya çıktığında hemen ikisini bir araya getirmeye karar verdim. Uyumlu bir ikili olacaklarından çok emindim. Hemen çok sevdiler birbirlerini. Klipte de bu enerji çok ortaya çıktı ve herkese geçti. O yüzden Jammy’nin hayran sayısı instagram’da 1700’lerden 3500’lere çıktı hızla.
İkinci klipte de birlikte olmalarının sebebi ise aynı şarkıda başka bir romantizim göstermek yerine, aynı aşkın akustik yüzünü göstermekti. Daha tanıdık daha inandırıcı... Bakalım bu sefer izleyiciler ne diyecek.”
Kadınsılık göğüs dekoltelerinden ibaret değil
Gülben Ergen yepyeni bir imaj ile hayranlarının karşısına geçti. Ben de ister istemez “İmaj değiştirmek klip için mi yapıldı ya da nasıl karar verdin?” diye sordum. Bu arada bence şahane olmuş. İşte Gülben’in cevabı:
“Kendimi yeniledikçe kendime olan saygım da artıyor. Saçı uzatmak değil, kestirmek asıl mesele bence. Kestim işte... Kesince zayıflamak şart oldu. Zayıflıyorum. Alaturka bir kadın olmayı sevmiyorum, saymıyorum. Kendimi modern beğeniyorum. Azalmayı seviyorum. Takım, makyajım, simler, pullar hepsi azaldıkça ortaya ben çıkıyorum. Kadınsılık ille de fışkıran göğüs dekoltelerinden, parlayan dudaklardan ibaret değil. Dudağımı mat seviyorum mesela... Saçım neredeyse fön çekmeden, 6-7 dakika da hazır olabiliyor. Sadece şekil verici ile el yordamı ile hazır. Kilo vermek, dertlerden vermek... Vücuduma ait olmayan yüklerden kurtuldukça cildimin ve göz bebeklerimin parladığını görüyorum.”
Bir klip çekiminin içine düştüm
Haberin Devamı