Bugün saat 16.00’da Ekodiyalog ekibi CNBC-e kanalında buluşuyor. Servet Yıldırım’ın misafiriyiz. 2014 konjonktürünü tartışacağız. Tahmin tablosunu gelecek yazımda sizlerle paylaşacağım.
Erdoğan-cemaat kavgasının yarattığı siyasi belirsizliği ekonomiye tercüme etmeye çalışıyorum. İki temel soru öne çıkıyor. İktisat politikası tavrına nasıl yansır? İçeride ve dışarıda algılar ne kadar bozulur? Cevapları bilsem!
Sürdürülebilir dış açık
Ekonominin temel kırılganlık kaynağı kamu ve bankalar değildir. Dış açığın ulaştığı düzeydir. Nitekim iki yıldır “yumuşak iniş” deneniyor. Büyümeden vazgeçildi. Ama altın hariç cari açık milli gelirin ancak yüzde 6,5’una indirilebildi.
Uzun dönemde sürdürülemeyeceği biliniyor. Üstüne küresel likiditenin kısılması eklendi. Kısa dönem umutları da söndü. İki gelişme ekonomi yönetiminin de artık kabullendiğini gösteriyor. Kuru baskılama azaldı. Vergi artışı ile maliye politikası sıkıldı.
Kritik soruya geldik. Hangi dış açık oranı sürdürülebilir? Siyasi kriz öncesinde de rivayet muhtelifti. “İki tarz-ı iktisat” diyorum. Yönetim için yüzde 5 makuldü. Merkez Bankası’nın reel kur hesabına yansıdı. Ben daha düşük (yüzde 2-3) hesaplıyorum.
Denge döviz kuru
Yönetimin yüzde 5 hedefine odaklanalım. Gerisinde üç kritik varsayım yatıyor: Siyasi istikrar, bütçe disiplini ve hızlı büyüme. Ekonominin temelleri deniyor. Bunları sağlayınca dış açığı finanse edecek proje kredileri ve yabancı yatırımlar geliyor.
Siyasi kavga nasıl etkiliyor? İkisine doğrudan yansıyor. Tanım gereği siyasi istikrarsızlık gündeme giriyor. Büyüme tökezliyor. Üçüncüsü dolaylı: Mali disiplinin bozulması riski artıyor. Neticede sürdürülebilir açık küçülüyor.
Lafı dolaştırmayalım. Siyasi kavga denge döviz kurunu yükseltir. Yani düzeltmeyi sertleştirir. Nedensellik akışını tekrarlayalım. Siyasetten ekonomik temellere, ondan sürdürülebilir açığa, ondan döviz kuruna gidiyor. Bilginize...
Siyaset ve dış açık
Haberin Devamı