İktisatçılar arasında fikir birliği enderdir. Birinin ak dediğine mutlaka kara diyen çıkar. Ona rağmen bazı gerçekler zamanla kabul ediliyor. Süregelen dış açıkların Türkiye ekonomisinin temel kırılganlık nedeni olduğu bunlardan biridir.
Dış açık bir akımdır. Cari işlemler hesabında tutulur. Birikerek ülkenin net dış yükümlülüklerini gösteren bir stoğa dönüşür. Uluslararası yatırım pozisyonunu denir. Aynı olayın iki farklı cephesini yansıtır.
İlginç sayılar
Türkiye’nin net dış yükümlülüklerinin hızla arttığı biliniyor. 2008 sonunda 200 milyar dolardı. 2012’de 420 milyar dolara tırmandı. Milli gelirden daha hızlı büyüdüğü için oranı da kritik yüzde 50 eşiğini aştı. Tehlikeye daha önce uyardım.
Olayın bir başka cephesine bakalım. Bu durumda Türkiye’nin net finans giderlerinin yükselmesi gerekir. Cari işlemler dengesinde izlenir. Ama öyle olmuyor. Hatta tersine, 2008’den bu yana finans giderlerinde belirgin düşüş görülüyor.
Net finans gideri 2008’de 8.4 milyar dolardı. 2012’de 6.7 milyar dolara geriledi. Dikkatinizi çekerim. Finans giderine yol açan yükümlülük iki
katına çıkıyor. Ama fiili gider yüzde 20 azalıyor!
Kim bu enayiler?
Şimdi net finans giderini uluslararası yatırım pozisyonuna bölelim. Yabancıların Türkiye’deki varlıklarından sağladıkları net getiriyi gösterir. Karşımıza daha da ilginç bir manzara çıkıyor.
Çünkü yabancılar inanılmaz düşük bir getiri elde ediyor: 2012’de yüzde 1,6. Doğru okudunuz; yüzde 2 bile değil. Üstelik nominaldir. Kim bu enayiler? Bu getiriye neden razı oluyorlar? Hayret!
Verilerde bir sorun olduğu açıktır. İpucu: Net finans giderleri eksik hesaplanıyor. Dış açığı da küçültüyor.
Neyse, ağustosun ikinci yarısında yokum. Her yıl yaptığım gibi yazılarıma iki hafta ara veriyorum.
Eylül başında görüşmek üzere...
Finans giderleri bilmecesi
Haberin Devamı