Önce küresel kriz, ardından dış açıkla mücadele arayışı iktisat politikası çerçevesinde köklü değişime yol açtı. “Yeni normal” dedim. Maalesef mali piyasalar bu gerçeği kabullenmekte çok zorlanıyor.
Bir gösterge negatif reel faizdir. Kısa süre öncesine kadar düşünülemezdi. Diğeri oynaklığın faizde azalıp kurda artmasıdır. Döviz kurunun makro dengesizliklerin düzeltilmesi işlevine kavuşmasıdır. Normalleşme işaretidir.
Son günlere bakalım. Önce Merkez Bankası faizi sabit tutacağını açıkladı. Ardından enflasyon yüksek çıktı. Ne oldu? Gösterge faiz yüzde 8,2’ye adeta yapışıp kaldı. Ama döviz sepeti 2.39 TL’ye kadar tırmandı.
Beklentiler bozulursa
Enflasyon beklentileri bozuluyor mu? Bozulursa ne olur? Ekimde enflasyon yüksek çıkınca bu tür sorular yeniden gündeme taşındı. İlk kez olmuyor. 2010 ilkbaharında (15 Nisan) ayrıntısına girmiştim.
Mali piyasa ile başlayalım. İlişki doğrudandır. Para politikası kritiktir. Para politikası bozulmaya tepki verirse faiz ve kur oynamaz. Aksi hâlde bozulma faiz ve kura derhal yansır. Faiz yükselir; kur düşer.
Fiyatlama davranışları
Reel ekonomide durum farklıdır. Üretici fiyat saptarken elbette enflasyon beklentisini de hesaba katar. Ancak talebin gücü gibi makro, rekabet koşulları ve maliyet yapısı gibi mikro unsurlar devreye girer. Tümüne “fiyatlama davranışları” denir.
Örneğe devam edelim. Enflasyon beklentisi bozuluyor, faiz ve kur kıpırdıyor. Reel sektör üreticisi için kötü haberdir. İkisi de ürününe talebi azaltır. Kurun iki etkisi daha vardır. İthal girdi maliyetini artırır. Üreticinin reel gelirini düşürür.
Ne yapacak? Azalan talep fiyat artışını sınırlar. Maliyet ve gelir etkisi ise fiyat artırmaya iter. Zor karardır. Neticede beklentiden fiyatlamaya giden yol dolaylıdır. Makro ve mikro koşullara bağlıdır. Yani beklenti bozulunca ürün fiyatı pekâlâ düşebilir.
Kirayı ve berber fiyatını bundan severim: İthal girdi yok; rekabet yoğun. Fiyatı makro koşullar belirliyor. Hatırlatma: Ekimde ikisinin de yıllık enflasyonu geriledi.
Beklentiler ve enflasyon
Haberin Devamı