Kur ve faiz haftanın sonuna doğru tekrar kıpırdadı. Sepet kur Çarşamba’ya göre 2 kuruş. artarak 2.24 TL’ye yükseldi. Gösterge tahvil faizi yüzde 9.4’e tırmandı. Mali piyasalarda tedirginliğin sürdüğüne işarettir. Kapasite kullanım oranı Temmuz’da geçen yıla göre yükseldi. Mevsim etkisi arındırılmış oran Haziran’a göre sabit kaldı. Reel kesim güven endeksi de Temmuz’da geçen yılın az da olsa üzerinde çıktı. Büyüme için olumlu haberdir.Kimin olduğu farkeder mi?Datça çarşısında brandacı Ali ile kur muhabbetine devam ediyorum. Hatırlatayım. “Dolar yükselir, çünkü Türkiye’nin dış borcu çok yüksek” demişti. Borcun özel kesimden kaynaklanmasını önemsemiyor, Hazine garantisi taşıdığını düşünüyordu.Okuyucularımdan çok sayıda mesaj geldi. Mali kriz halinde Hazine’nin garantisiz özel dış borçları da yüklenmek zorunda kalacağı vurgulanıyor. İspanya ve İrlanda örneklerine atıf yapılıyor.Sanırım mantığına aşinasınız. Kur patlayınca dövizle borçlu reel sektör firmaları iflas eder. Batık krediler mali kesimi zora sokar. Bankaları kurtarmak için özel borçlar kamulaştırılır. Yani Hazine’ye geçer. Vergiler artar. Vatandaşın reel geliri düşer. Borç yiyen kesesindenİki emniyet sübabı önem kazanıyor. Bir: bankaların sermaye yapısı güçlüdür. Hazine desteğine gerek kalmaz. BDDK’nın görevidir. İki: kredi riski fazla büyümeden balon söndürülür. Mali istikrarın tanımıdır. Para otoritesi sorumludur.Diyelim ki bunlar yapıldı. Borç özel kesimde kaldı. Gene de düzeltme süreci zor ve sancılıdır. İç piyasaya üretim yapan firmalar yatırımlarını durdurur. Bankalar kredi musluklarını kısar. Neticede içi talep daralır. Ekonomi küçülür. İşsizlik artar.Ne değişti? Tamam, vergiler artmadı. Ama vatandaşın gelirini bu kez resesyon ve işsizlik düşürdü. Velhasıl geçmiş politika hatalarının faturasını başka yoldan da olsa neticede vatandaşa çıktı. Maalesef kolay çözüm yoktur. Borç yiyen kesesinden...
Para Politikası Kurulu pek şaşırtmadı. Sadece gecelik fonlama faizinde 0,75 puan artışa gitti. Diğerlerine dokunmadı. Benim önerdiğim yarım puan daha makuldü. Ek çeyrek puanın ne sağladığını anlamakta zorlanıyorum.Doğal olarak “sıcak paracılar” faiz artışını yetersiz, “kurcular” ise gereksiz buldu. Piyasalar ise fazla etkilenmedi. Son baktığımda sepet kur 2.22 TL’nin bir gıdım altına inmişti. Gösterge tahvil faizi yüzde 8,9’da dolanıyordu. Datça çarşısındaDatça Aktur’da koyları dolaştığımız şişme botun tentesinde küçük bir delik gördük. Büyümeden tamir için Datça’ya götürdük. Ufak tefek başka işler de vardı. Çarşıda dolaştık. Esnafla sohbet fırsatını buldum. Ekodiyalog biteli dört yıl oldu. Ona rağmen vatandaşın sima ve sese hâlâ aşina olduğu ortaya çıktı. Tam hatırlamasa da televizyon ve ekonomi ile hemen bağlantı kuruyor. Gururumun okşandığını kabul etmeliyim.En uzun brandacı Ali’nin dükkânında kaldık. Tamiri beklerken ekonomiyi konuştuk. Konuyu tahmin ediyorsunuz. Döviz kuru ne olur? Ancak bu kez ben atik davrandım. Sırayı ters yüz edip Ali’den kur tahmini istedim.Dolar yukarı giderÖnce direndi. Sayı vermekten kaçındı. Sonra “dolar daha yükselir” dedi. Pes etmedim. Nokta tahmine zorladım. Lafı epey dolaştırdıktan sonra baklayı ağzından çıkardı. Doların kısa sürede 2 lirayı aşacağını söyledi. Çay ve sigara ikramından sonra nedenlerine geçtik. Sorunu dış açık ve dış borcun ulaştığı düzeyde görüyordu. “Türkiye’nin 60 milyar dolar dış açığı, 400 milyar dolar dış borcu var; bu koşullarda kur artmayacak da ne olacak?” dedi.Ayrıntıya girmiyorum. İlginç bir optik yanılgı var. Son dönemde sık rastlıyorum. Vatandaş özel kesimin dış borcunu da Hazine garantili zannediyor. Faturanın sonunda vergi mükellefine (yani kendisine) çıkmasından korkuyor. Bilginize...
Bir aydır Paul Krugman’ın blog yazılarını ihmal etmiştim. Hafta sonu yazlığın sükûnetinden yararlandım. Tek nefeste okumak hoşuma gitti. Sağ kesim iktisatçılarla damardan polemik yapıyor. Üslubunu kıskandığımı itiraf etmeliyim.İktisat politikası kutuplaşması her yerde benziyor. Tutucular mali istikrar adına sıkı maliye ve para politikası istiyor. Bizim “sıcak paracı” tarz-ı iktisattır. Keynesçiler istihdam ve büyüme için gevşek maliye ve para politikası öneriyor. Bizim “kurcular” muadilidir.Türkiye’de dış açıkİktisat politikası kavgaları karmaşık bir süreci yansıtır. Maddi çıkarlara indirgemek yanlıştır. Zihniyetler, yani ideolojik ve teorik aidiyetler belirleyici rol oynar. Farklar özellikle politika önceliklerinde somutlaşır.ABD’de ayrışma istikrar ve işsizlik açmazında belirginleşiyor. Sağ kesim sağlam para ve denk bütçeyi savunuyor. İşsizliği ve büyümeyi ikincil görüyor. Önerilerini ortodoks iktisat teorisine temellendiriyor. Krugman “kemer sıkmacılar” diyor.Türkiye’de ise ayrışmayı dış açık karşısındaki tavır belirliyor. Ortodoks iktisada yakın kesim önceliği dış açığın finansmanına veriyor. TL’nin baskılanması için yüksek faiz istiyor. Mali piyasaların da desteğini alıyor. “Sıcak paracılar” diyorum.Kritik toplantıBugün Para Politikası Kurulu toplanıyor. Başkan Başçı daha önce fonlama faizi artışına yeşil ışık yaktı. Ne kadar? Piyasa güçlü artış arzuluyor. Sözcüleri “yoksa döviz fırlar” diye abanın altından sopa gösteriyor.Ya ekonomi yönetimi? Tutarsız ve kararsız tavır hemen hissediliyor. Başbakan Erdoğan hayali düşmanlarla gölge boksu yapıyor. Başbakan Yardımcısı Babacan “ne şiş yansın ne kebap” misali orta yol arıyor.Geriye haklı bir soru kalıyor. Ben ne diyorum? Başçı söz verdiğine göre fonlama faizinde artış gerekiyor. Ancak sembolik düzeyde, örneğin yarım puanda tutulmalıdır. Üstü tek kelime ile yanlıştır. 2012 başındaki hatanın tekrarlanmasıdır. Benden söylemesi...
İçeride ve dışarıda olumsuz gelişmeler 2013 tahminlerine yansımaya başladı. Yazlıkta ben de kapsamlı bir revizyona giderim. Bu yıl araya seyahatler girdi. Ayrıntılı hesapları daha bitiremedim. Gene de genel bir çerçeve ortaya çıktı. “Eastern Europe Consensus Forecasts” her ay Londra’da yayınlanıyor. Türkiye için benim de aralarında bulunduğum 10-15 arasında profesyonelin öngörüleri yer alıyor. Temmuz sayısı bu hafta geldi. 2013 tahminlerine bakıyorum. Büyüme aşağı doğruBüyüme tahmini yıla yüzde 3.8’le başladı. Şubat’ta yüzde 3.9’a yükseldi. Haziran’a kadar bu düzeyi korudu. Ama Temmuz’da nisbeten sert bir düşüş yaşandı. Yüzde 3.6’ya düştü. Benim tahminim yüzde 3.5 oldu.Talebin bileşenleri de aşağı yönlü revizyon gördü. Özel tüketim harcama artışı daha önce yüzde 3.4 bekleniyordu. Temmuz’da yüzde 3.1’e indi. Ben yüzde 3.5’la daha iyimserim. Bu tahminin Başbakan’ın kredi kartı kullanmayın çağrısından önce olduğunu hatırlatalım.Yatırım harcamalarında artış yılbaşından itibaren yüzde 5’in üzerinde öngörülüyordu. Haziran’da bile yüzde 5.1 olmuştu. Bu ay yüzde 4.3’e geriledi. Ben yüzde 2 ile daha karamsarım. Geçen yıl yüzde 2.9 daraldığını hatırlatalım. Dış dengeye yansıyorDış dengeye dönelim. Daha yavaş büyüme öngörülmesi doğal olarak ithalat tahminlerini az da olsa aşağıya çekiyor. Mal ticaretinde ödemeler dengesi tanımı kullanılıyor. Yılbaşında 245 milyar dolardan Temmuz’da 243 milyar dolara indi.İhracat tahminini ise Euro Bölgesi’nde olumsuz ekonomik koşulların sürmesi etkiliyor. Yılbaşında 168 milyar dolardı. Temmuz’da 167 milyar dolara düştü. Böylece cari işlemler açığı beklentisi de yılbaşına göre 1 milyar dolar azalarak 57 milyar dolara indi.Bu tahminler döviz kurunda son kıpırdamayı kapsıyor mu? Sanmıyorum. Yılın ikinci yarısında döviz sepetinin 2.20 TL civarında kalması halinde dış açıkta (ve büyümede) daha düşük sayılar beklenmelidir.
Bernanke’nin konuşması mali piyasaları rahatlattı. Aslında eskisinden farklı bir hikâye anlatmadı. Ama bu kez olumlu etki yaptı. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu! Hep söylerim. Mali piyasaları anlamak zordur.Başçı’nın açıklaması ile birleşince sepet kur 2.21 TL’ye, gösterge faiz yüzde 8,7’ye yöneldi. Para Politikası Kurulu toplantısına kadar (23 Temmuz) böyle gider. Kurda gevşeme sürdüğü takdirde faiz artırımı da gündemden düşebilir.Bütçe fazla veriyorMaliye Bakanlığı haziran bütçe sonuçlarını yayınladı. Küresel ekonomiye belirsizlik hâkim olunca maliye politikasının sorumluluğu artıyor. Ekonomik istikrarın temel çapası hâline dönüşüyor.Bütçe dengesi bir rekor kırdı. İlk yarıda 3.1 milyar TL fazla verdi. Geçen yıl 6.7 milyar TL açık vermişti. Yani 10 milyar TL’ye yakın bir düzelme gerçekleşti. Benim bildiğim en başarılı ilk yarı performansıdır.Bunu sağlayan faiz-dışı fazlanın artmasıdır. Geçen yıl ilk yarıda 19.9 milyar TL iken bu yıl 26.4 milyar TL fazla verdi.Yani faiz-dışı fazla 7 milyar TL’ye yakın yükseldi. Düzelmenin geri kalan 3 milyar TL’si faiz harcamasındaki düşüşten geliyor.İstikrarın çapasıMali disiplinin aritmetiği basittir. Harcamanın gelirden yavaş artmasıdır. Yani hükümetin ayağı ile yorganını denkleştirmesidir. Nitekim 12 aylık bazda gelir artışı (yüzde 15,9) faiz-dışı harcama artışının (yüzde 13,5) üzerindedir.Bütçe disiplini faiz gelişmeleri ile birebir bağlantılıdır. Çünkü para politikası ve maliye politikası bir bütündür.Ceteris paribus, sıkı maliye politikası Merkez Bankası’na faizi daha düşük belirleme hatta negatife çekme fırsatı verir...Benzer mekanizma döviz piyasasında çalışır. Sıkı maliye politikası ve o sayede oluşan düşük borç oranı kur hareketini yumuşatır ve bir tavan oluşturur. Olumsuz iç ve dış koşullara rağmen istikrarın sürmesinin sırrı bütçe sonuçlarındadır.
Nisan istihdam verileri açıklandı. Bir yılda 1 milyonun üzerinde istihdam yaratılmasına rağmen işsizlik oranı yüzde 9,3’e yükseldi. Çünkü iş gücüne katılım artıyor. Mevsim etkisi arındırılmış işsizlik oranı yüzde 9,4 çıktı. Martla aynıdır.Bugün bütçenin ilk yarı gerçekleşmesine bakmak istiyordum. Ama yazıya oturduğumda Maliye Bakanlığı sitesine konmamıştı. Son iç ve dış olumsuz gelişmeler maliye politikasını ekonominin temel çapasına dönüştürdü.Başçı’nın açıklamasıMali piyasalar haftaya gergin başlıyordu. Döviz satışının yarattığı TL likiditesi sıkıntısının tahvil piyasasına olumsuz etkisi medyada seslendirildi. Mekanizmanın nasıl çalıştığını yeni anlattım.Ancak Merkez Bankası dün vites değiştirdi. Sabah internet sitesine Başkan Başçı’nın bir açıklaması konuldu. Temmuz Para Politikası Kurulunda gecelik fonlama faizinin yükselebileceği işareti geldi. Sık rastlanan bir olay değildir.Piyasalar hemen tepki verdi. Ben yazıya oturduğumda (öğle saatleri) sepet kur 2.24 TL’nin, gösterge tahvil faizi yüzde 9’un altına gerilemişti. Yani korkulan olmadı. Nispeten daha sakin bir ortama geçiş sağlandı.Zor dengeNasıl tefsir edeceğiz? Bir kesim kura döviz satışı ile müdahaleyi hatalı buluyor. Sorunun ancak sert faiz artışı ile çözüleceğini savunuyor. “Sıcak paracı” dediğim “tarz-ı iktisat”tır. Son karar için “hem geç kaldı hem yetersiz” eleştirisini bekliyorum.Katılmadığım biliniyor. 2012 başında denendi. O günün farklı koşullarında bile reel ekonomiye bedeli yüksek oldu. Gereksiz yere TL baskılandı. Ekonominin büyüme dinamiği kırıldı. Ne oldu? Çözüm sadece geleceğe atıldı. Şimdi o gün geldi.Merkez Bankası zor bir dengeyi tutturmaya çalışıyor. Faizi çok yükseltirse sıcak para girişi canlanır. TL gene değer kazanır. Yükseltmezse kur fazla tırmanır. Fiyat istikrarı riske girer. Fonlama faizinde ılımlı bir artış bu dengeyi kurabilir mi? Göreceğiz.
Cari işlemler açığı Mayıs’ta piyasa beklentisinin üzerinde, 7.5 milyar dolar çıktı. Fark yurtdışına temetttü ödemesinde ani artıştan kaynaklanıyor. Yabancı yatırımların bir de kar transferi boyutu olduğunu hatırlattı.Döviz piyasasında gerginlik sürüyor. Sepet kur haftayı 2.25 TL’den kapattı. Cuma gün içinde bir ara onu da aşmıştı. Gösterge tahvil faizi de yüzde 9’un üstünde kalmaya devam ediyor. Bakalım, bu hafta nasıl geçecek.Köfteden al haberiThe Economist artık Big Mac kurlarını yılda iki kez hesaplıyor. Ocak sonuçlarına bakmıştım (12 Şubat). TL aşırı değerli paralar arasında çıkmıştı. Temmuz sonuçları yeni yayınlandı.Yöntemi hatırlatalım. Her ülke için yerli para ile Big Mac fiyatları alınıyor. Geçerli kurdan dolara çevriliyor. ABD fiyatı ile bölününce hangi oranda ucuz ya da pahalı olduğu ortaya çıkıyor. “Köfte reel kuru” da denebilir.Hesapta dolar kuru 1.96 TL kullanılıyor. Yani TL’nin son değer kaybını yansıtıyor. Ocak’da Big Mac Türkiye’de 4.78 dolar, ABD’de 4.38 dolardı. Temmuz’da ise bizde 4.34 dolara inerken ABD’de 4.58 dolara yükseliyor.Hâlâ aşırı değerliYakın geçmişte TL’nin aşırı değerli olduğunu yazmaktan yoruldum. IMF’in, OECD’nin, Williamson’un, vs. hesaplarından örnekler verdim. Kurdaki son hareketin de bu durumu değiştirmediği açıktır.The Economist’in verilerine internetten ulaşılıyor. Big Mac’in başka ülkelerdeki dolar fiyatını Türkiye ile karşılaştırdım. Fiili yada muhtemel rakiplere baktım. Big Mac’in daha ucuza satıldığı ülkeler arasında şunları saptadım (yüzde oran parantez içinde):Polonya (37); Macaristan (14); Kore (21); Güney Afrika (58); Endonezya (35); Malezya (47); Meksika (34); Yunanistan (23); Portekiz (13); vs. Lafı dolaştırmaya hiç gerek yoktur. Mevcut kurda bile TL hâlâ aşırı değerlidir.
Mayıs dış ticaret endeksleri TÜİK tarafından açıklandı. Petrol ve altına paralel ithalat fiyatları geriliyor. Takvim ve mevsim etkisi arındırılınca miktar endeksleri ihracatta artış, ithalatta düşüş gösteriyor.Mayıs ödemeler dengesi bugün açıklanıyor. Aslında eski önemi kalmadı. TL’nin değer kaybı tanım gereği dış açığı küçültecektir. Ama sermaye hareketlerindeki gelişmeler herkesin ilgisini çekiyor.Göreceğiz.Kuru kim belirler?Kur-faiz muhabbetinden ben de sıkıldım ama yazmayınca olmuyor. Malum, Türkiye döviz kuruna aşırı duyarlıdır. Biraz hareketlenince sinirler gerilir. Felaket senaryoları yazılır. “Faiz lobisi” tam saha prese başlar. Gene öyle oluyor.“Faizi kim belirler?” sorusunu yeni cevapladım (30 Haziran). Para piyasasında Merkez Bankası’nın mutlak hâkimiyetini vurguladım. Analiz döviz kuru için de geçerlidir. Kısa dönem gene Merkez Bankası’nın denetimindedir.Araçları da o seçer. Son dalgada döviz satarak müdahaleyi tercih etti. Fiilen para piyasasından TL likiditesi çekmesi anlamına gelir. Mali sistemin TL için kendisine bağımlılığı artar. Para piyasasında eli güçlenir.Kur ve gösterge faizMüdahale sonrasında döviz sepeti 2.23 TL civarında istikrar kazandı. Ama gösterge faiz dün yüzde 9’u gördü. Yani politika faizi ve faiz koridoru değişmediği hâlde kurla birlikte gösterge tahvil faizleri de yükseldi.Neden? Derslerimde döviz piyasasının aynı zamanda TL piyasası olduğunu mutlaka vurgularım. Çünkü döviz ancak karşılığı TL’yi bulduktan sonra satın alınabilir. Bu da doğrudan ya da dolaylı tahvil satışı getirir. Tahvil arzı artınca faizi de yükselir. özetleyelim: Döviz satışı ile TL likiditesi sıkıldı. Kur hareketi sakinleşti. Gösterge faiz yükseldi. Fakat politika faizlerinde değişikliğe gidilmedi. Yani “sıcak paraya” soğuk davranıldı. Yeni politika anlayışının temel farkı budur. Alışmak gerekiyor.