Ekonomik krizle birlikte Avrupa’da iktidarda olanlar teker teker değişiyor. Haftasonu da Yunanistan ve Fransa’da seçimler vardı. Piyasalar için Fransa’daki seçim büyük öneme sahip. Hem Fransa, hem de Yunanistan’daki seçim belirsizliği ile euronun bu hafta başında öncelikle 1.3030 seviyelerini test etme olasılığı yüksek. Ardından da 1.2950 ve sonrasında da 1.2650 görülebilir.
İrlanda, Yunanistan, İspanya, İtalya derken sıra Fransa’ya da geldi. Kriz patladığında iktidarda olan ve krizi ‘çıkaranlar’ olarak suçlanan politikacılar birer birer iktidarlarını kaybediyorlar. Halk; uygulamaya konan kriz reçetesi olarak sunulan politikalar başarısız oldukça faturayı, kriz sırasında ve hemen sonrasında iktidarda olanlara kesiyor ve yenileriyle değiştiriyor. Her ne kadar Yunanistan ve İtalya’da görev ‘merkez valilerine’ devredilmiş olsa da arkasında halk desteği olmayan ‘müstemleke valilerinin’ başarılı olma şansları sınırlı.
Bu yazı yazıldığı sırada Yunanistan ve Fransa seçimlerinin sonuçları netleşmemişti. Fransa’ya geçmeden Yunanistan’ı kısaca özetlemekte fayda var. Borç yeniden yapılandırması sırasında parlamentoda temsil edilen partiler; biraz da Almanya’nın da zoruyla; seçimlerden sonra da kemer sıkma önlemlerine devam edeceklerine dair taahhütler imzaladılar. Dün yapılan seçimlerde başta aşırı sağdaki ‘Altın Şafak-Golden Dawn’ olmak üzere bu taahhüt altına girmemiş olan partilerin parlementoya girmesi, taahütnameyi imzalamamış olanların hükümet kuracak çoğunluğa ulaşamamaları ihtimali yüksek. Bu durumda Yunanistan’da 30 gün sonra yeniden bir ‘erken seçim’ ihtimali ortaya çıkıyor. (30 günde ne değişecekse?) Böylesi bir belirsizlik piyasaları mutlaka rahatsız edecektir.
Piyasaları asıl rahatsız edecek olan Fransa’da Hollande’ın seçimi kazanması. Son viraja yüzde 52’ye 48 Sarkozy’ye göre önde giren; Fransa’daki son 8 seçimde hiçbir aday seçimde böylesi bir farkı kapatamamış. Böylelikle Sarkozy krizde koltuğunu kaybeden 11’inci Avrupalı lider olacağa benziyor. Seçilmesine kesin gözüyle bakılan ve geçmiş 20 yıldaki ilk sosyalist başkan olması beklenen Francois Hollande’ın izleyeceğini söylediği politikalar ilk aşamada piyasaların kafasını karıştıracak. Sarkozy-Merkel “ittifakının” dağılması sonrasında Hollande’ın daha çok büyüme yanlı politikalar izliyor olması, Almanya ile ters düşebileceği endişeleri geçtiğimiz haftanın sonundan itibaren başta Avrupa olmak üzere piyasaları gerdi. Almanya ne istiyor? Daha çok kemer sıkma önlemi, kamu borcunun kontrol altına alınması ve daha kontrollü bir finansal piyasa. (Ki ben de kurtuluşun 2-3 senelik bir kemer sıkmadan sonra burada olduğunu düşünenlerdenim.) Ancak bu yöntem bir yandan ekonomilerin küçülmesini getirirken, diğer yandan da işsizliğin azalmasını engellemekte. Hollande’nin vadettiği de bu önlemleri gevşeterek büyümeye öncelik vermek. Daha Amerikanvari bir çözümden söz ediyor!
Gelelim bu durumların piyasalara etkisine...
Dünkü Vatan Gazetesi’nde Ufuk Korcan’ın yaptığı röportajda uzun yıllar Fransa’da okumuş ve çalışmış olan Murat Sağman durumu özetlemiş: “Hollande seçimi kazanır, piyasalar strese girer.” Kapanan haftada euro/dolar paritesinin 1.3080’lere kadar gerilemesinin de ardında bu beklenti/yorum yatıyor. Hollande’ın kendini anlatması zaman alacak. O zamana kadar bozulan ‘Merkozy’ ortaklığının getireceği endişe bu hafta başında özellikle euro/dolar paritesinde fazlasıyla hissedilecek gibi görünüyor.
Şubat ayının son haftasından bu yana yükselmekte zorlanan, üç denemesinde de ‘düşük yüksekler’ gören euro için bu hafta kritik! Hem Fransa, hem de Yunanistan’daki seçim belirsizliği ile euronun bu hafta başında öncelikle 1.3030 (diyelim ki 1.30 düz) ‘zayıf direnç’ seviyelerini test etme olasılığı yüksek. (Hatta Sarkozy seçilse bile bu ihtimal var!) Ardından da 1.2950 ve sonrasında da 1.2650 seviyelerinin test edilmesinin yolu açılacaktır! Sırf ‘politika faizi’ yüzde 1 olduğu için, politika faizi sıfıra yakınsamış olan dolardan yüksek olan euronun; artık güneşin balçıkla sıvanamayacağı misali; zayıflayacağı bir döneme giriyoruz.
Tabii ki ‘varsayılan’ bu seçim sonuçları hisse senetlerini de etkileyecektir.
Bunu yine ABD borsaları üzerinden açıklamakta fayda var. Zira tüm finansal piyasalar adeta ‘Mekke’ gibi ABD’deki gelişmeleri izliyor! Dow Jones Endeksi bizim tatil olduğumuz 1 Mayıs günü ‘garip’ denebilecek bir zirve yaptıktan sonra geçtiğimiz Cuma günü 50 günlük harketli ortalamasının altında bir kapanış yaptı. Düşüşün işlem hacmiyle de desteklenmiş olması içinde bulunduğumuz hafta da düşüşlerin sürebileceği izlenimini uyandırıyor.
Nereye kadar derseniz, ilk aşamada 12.875 ilk hedef gibi görünüyor. Ancak asıl hedef 12.610 seviyesi. Bu seviyeye bu hafta içinde inilmese bile, yükseliş potansiyeli azalmış olan borsaların bu ay sonuna kadar bu seviyeleri test etme olasılığı hayli yüksek. Malumunuz ‘Mayıs’ta sat ve uza-Sell in May and go away’ ayındayız! Bu hareketin en azından bizim piyasalarımız için Nisan’ın üçüncü haftasında başladığına daha önce Pazartesi yazılarımda değinmiştim.
Bunca hengame arasında İMKB için iyi bir haber var. Düşüşüne çok daha önceden başlamış, Dow Jones Endeksi yeni yüksekler görürken; S&P’nin görünüm indiriminin de etkisiyle; negatif ayrışmış olan İMKB 100 için düşüş sınırlı olacağa benziyor. Bu hafta için 58.110 seviyesi önemli olacak. Bu seviyenin birkaç nedenden dolayı ‘tutacağını’ düşünüyorum. Ola ki yurtdışı piyasalardaki bozulma hızlanır, bu durumda da 57.000 (düz!) seviyesinin önemi artacak.
Ve yine ola ki Sarkozy seçimi kazanmışsa ve de piyasalar bunu ‘alkışlıyorsa’ bu durumda İMKB’nin gidebileceği yer de sınırlı. Yukarıda da 60.100 seviyesi önemli bir ‘direnç’ olarak kalacaktır!
Yunanistan ve Fransa seçimleri piyasaları nasıl etkileyecek?
Haberin Devamı