Koskoca AB bu konuda zirve toplamışken ’sana mı kaldı bu konuda ahkâm kesmek’ diyebilirsiniz. Haksız da sayılmazsınız. Yine de hazır herkes bu konuda bir fikir beyan ederken ben de kusur kalmayayım dedim.
Yunanistan, İrlanda, İtalya, İspanya, Portekiz (YİİİP)... Mahallenin “şımarık çocukları”. Haa bir de İngiltere...
Ayağını yorganına göre uzatmayanlar...
Bunların bir kısmı hızlı büyümelerini borçlanmayla finanse ettiler. Büyürken ya atıl yatırım yaptılar, ya yatırımların geri dönüşü uzun zaman alacak ya da son krizin faturasını özel sektör yerine devlet üstlendi.
Mesele tercih meselesiydi.
Ya özel sektör yaptığı hataların, almış olduğu yanlış kararların sonucunda batacak ya da devlet bu yükü sırtlanacaktı. Krizin başında Bank of England’ın guvernörü Mervyn King kurtarmaya karşı tutum almaya çalıştı. Ancak sorunun bu denli büyük olduğunun anlaşılmasından mı, yoksa gelen politik baskılardan mı bilinmez o da “modaya uydu”. Nihayetinde hepsi yükü kamuya, dolayısıyla halka yıktı!
Aralarında bazıları kriz öncesinde bile “kantarın topuzunu kaçırmıştı”. Yunanistan, İzlanda (her ne kadar AB üyesi olmasa da öyleymiş gibi davrandı, herkes de bunu yedi!) ve İrlanda üretebileceklerinin üzerinde tükettiler, kendi paraları yetmeyince de borç aldılar. (Kazakistan, Dubai size birşey hatırlatıyor mu?)
Dünyada aşırı borca dayalı büyüme modeli neredeyse “iflâs etme” noktasına geldi. Bazıları bunu sürdürmeyi deniyor (İngiltere) bazıları bunu başarıyor (ABD) bazıları tökezliyor (Dubai, Yunanistan). Bu model kriz bir şekilde atlatıldıktan (atlatılacak merak etmeyin!) sonra yeni yeni kural ve rasyolarla farklı bir şekle dönüşecek!
Krizin en sıcak günlerindeyiz ve bugünlerdeki YİİİP krizini aşmak için ilk akla gelen; tıpkı Dubai’de olduğu gibi “büyük biraderin” gelip kurtarması. Büyük birader devreye girdi euro 1.3840’a yükseliyor. Yalanlanıyor, parite yarım saatte 1.3740’a düşüyor. Barosso ile Van Rompuy “tek bir ülkeyi savunarak aslında hepsini savunuyoruz” diyorlar parite 1.3598’e düşüyor...
AB’nin; sırf euronun ve AB Bölgesi’nin “namusu” için Yunanistan’ı kurtarması aslında bir kurtuluş olmayacaktır.
Tam tersine böylesi bir karar gerçekten euronun sonu olabilir. Nasıl mı?
Bugün Yunanistan, yarın İspanya, öbür gün Portekiz... Ya sonra sıradaki kim olacak? İtalya, İngiltere’nin ardından bu kurtarmalar için parayı veren Fransa (5 kuruş vereceklerini sanmam) ve Almanya’ya sıra gelmeyecek mi? Hem “karizmayı çizdirmiş” bir AB olmalarından hem de kurtarma nedeniyle finansal tabloları bozulduğundan...
İşin bir de “ahlâki erozyon” boyutu var ki bu da gözardı edilmemeli. AB’nin diğer küçük kardeşleri de nasılsa “büyük birader(ler)” batanı kurtarıyor, biz de arada bir şımarabiliriz derlerse ne olacak?
Buradan AB’ye sesleniyorum! (duyarlar mı bilmem?)
Gelin akıllı ve de akılcı olun; para vererek Yunanistan’ı kurtarmayın!
Komşu iyidir hoştur ama bizim illerde rivayet olunur ki biraz tembeldir.
Siz kurtarırsanız tembelliğe devam edecek!
Kurtarmazsanız mı?
Belki kendi yağıyla kavrulmayı öğrenecek,
belki ayağını yorganına göre uzatmayı öğrenecek.
Biz hem 1994’te hem de 2001’de bir kaç seneyi kaybettik. Onlarda bir kaç sene kaybetseler n’oolur ki?
Kurtarmazsanız başka neler mi olur?
Herşeyden önce kurulması için yıllar harcanan AB’yi ilk krizde dağılmaktan kurtarırsınız.
Euro rüştünü ispat edemese de en azından “ergenliğini” tamamlamış olur.
Ahlâki erozyonu önleyebilirsiniz.
Tüm bunlara rağmen kurtarırsanız mı?
Na haliniz varsa görün, bizi rahat bırakın!
Yunanistan kurtarılmalı mı?
Haberin Devamı