Piyasalar bu hafta yapılacak Fed ve ECB toplantılarından gelecek ‘iyi haberlere’ göre pozisyon almış durumdalar. Her ne kadar ben bu iki büyük merkez bankasından herhangi bir ‘iyi haber’ beklemiyor olsam da piyasalar benimle aynı fikirde değil! Hafta başında pozitif seyrin devam etmesi durumunda borsalarda yeni “yüksekler” görülürse çok da şaşırtmayacaktır. İMKB’de şimdilik ilk hedef 64.750 seviyesi.
Geçtiğimiz hafta başında İspanya kaygılarıyla piyasalarda yeni bir “dalga” başlayacağına değinmiş ve işlerin sarpa sarabileceğinden dem vurmuştum. Geçtiğimiz hafta başındaki hareketler de bu savı destekler nitelikteydi.
Geçtiğimiz Pazartesi günkü yazımda haftanın başında bir düşüş, ardından da bir toparlanma beklediğime değinmiş; yazımı da “Haftanın ilk yarısında eğer bu seviyeler görülecek olur ise haftanın sonlarına doğru zayıf bir toparlanma görebiliriz! Fed toplantısı bunun iyi bir ‘mazereti’ olabilir. Ancak çok da sağlam bir dayanak olmayacaktır ” diye sonlandırmıştım. Benim beklediğim düşük seviyelere inilmeden “Fed mazereti” devreye girdi ve piyasalarda yeniden tahminimin de ötesinde bir “bahar havası” yaşanmaya başladı. Piyasalar yine “taşıma suyla değirmen döndürmeye” karar verdiler. Bana göre erken bir hevesti! Ama piyasa bu, nihayetinde benden daha fazla haklıydı.
Euro/dolar düşük 1.20’lere in(e)meden 1.2390’lara çıkarken, İMKB bu yılın en yüksek seviyelerine geldi. Her ne kadar “bedava paranın” asıl muhatapları olan DAX (Alman Borsa Endeksi) ile Dow Jones (ve de S&P 500) henüz daha yeni yüksek (veya bu yılın yükseğini) görebilmiş değil!
Ralliyi başlatan, Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Mario Draghi’nin euroyu ne pahasına olursa olsun koruyacaklarını söylemesiydi. Mali otoritenin bir an önce kurulması gerektiğinin altını çizen Draghi’nin, “Avrupa genelinde mevduat güvencesine geçilmesi ve euroyu korumak için gerekli olan adımlar hızla atılması gerekiyor. Eurodan geri dönülemez. Son 6 ayda alınan önlemlerin ekonomiye katkısı büyük” demesi piyasalara ihtiyaç duyduğu dayanağı/mazereti sağladı. Politika yapıcılarının, siyasetçilerin bundan farklı söylediği bir şey yok ki zaten. Yeni bir şey de yok. Ben Cuma günkü yazımda “Kuzey euro-Güneu euro” ayrırımından söz ederken de euronun korunacağını, korunamayacağı durumda da kuzey-güney diye ikiye ayrılması ihtimalinden söz etmiştim. Draghi de euronun korunacağını yinelerken, temel olarak bankalardan kaçışı engellemeye yönelik bir mevduat güvencesinden söz etmiş. İşe yarar mı? Hiç yoktan iyi diye düşündü piyasalar. Bu da euroyu toparlayan faktör oldu!
Haftanın sorusu bu ralli sürer mi?
Benim “bu hamlenin altı dolu değil” savıma rağmen haftanın ilk günlerinde pozitif seyir sürdürülmeye çalışılacak. Her ne kadar petrol, altın ve endüstriyel metallerle Çin Borsası bu “fikri” desteklemiyor olsa da... DAX’ta 6.875, Dow Jones’ta da 13.338 (bu yılın en yükseği) seviyelerinin test edilmesi ihtimali artmış durumda. 1.2320’nin altında kapanan euro/dolar paritesi de bu fikri tam olarak desteklemiyor olsa da hafta başında pozitif seyrin devam etmesi durumunda borsalarda yeni “yüksekler” görülürse çok da şaşırtmayacaktır.
Ha keza İMKB’de de... Geride birçok boşluk bırakan İMKB 100 Endeksi yükseliş ivmesini korumaya çalışacak gibi görünüyor! Şimdilik ilk hedef 64.750 seviyesi. Bu seviyenin “kararlı” bir şekilde aşılması durumunda ise yeni bir “ralli” başlayabilir. Ki bu ralli İMKB’yi 68.350-69.000 seviyesine kadar bile taşıyabilir.
Bu rallinin başla(ya)madığı; bir başka deyişle 64.750 seviyesinin aşılamadığı; durumda ise İMKB 100 için 61.650 seviyeleri resmin içine girecek.
Merkez Bankası yeni bir aracı devreye alıyor
Geçtiğimiz haftanın bizim piyasalarımızı yakından ilgilendiren açıklaması Merkez Bankası’ndan geldi. MB para politikası için “yeni bir araçtan” söz ediyor.
Önümüzdeki iki ay içinde açıklayacaklarmış. Büyük olasılıkla MB “kendi ihraç ettiği para” ile zorunlu karşılık kabul etme yerine döviz ve altın kabul etmeye başladı. Anlaşılan o ki “başka ülke paralarının” ve de altının oranlarıyla oynayarak para politikasına bir “esneklik” kazandıracak! Malumunuz son değişiklikle yabancı para cinsinden tutulabilecek karşılık zorunlu karşılık oranlarında yüzde 5’lik bir değişikliğe gitti ancak bu kez “çarpanı” 1.9’a çıkarttı. Ne diyor Merkez Bankası? Bankaların tutmaları gerken zorunlu karşılıkları TL yerine döviz tutmak isterlerse, tutmaları gereken TL’nin 1.9 katı kadar döviz yatırmaları gerekiyor. Halihazırda döviz fonlama maliyetleri, TL fonlama maliyetlerine oranla düşük olan bankalar karşılıkları döviz cinsinden yatıracaklar! Bu da görece olarak “şimdilik kaydıyla” bankalara maliyet avantajı sağlıyor. Ancak MB’nin “çarpanları” değiştirmesi durumunda bu avantaj da azalabilecek. Bu riskin artması borsadaki bankacılık hisselerini az da olsa gerebilecek.
Bu haftaya has olarak bu olasılık şimdilik düşük görünüyor. Zira piyasalar bu hafta yapılacak Fed ve ECB toplantılarından gelecek “iyi haberlere” göre pozisyon almış durumdalar. Her ne kadar ben bu iki büyük merkez bankasından herhangi bir “iyi haber” beklemiyor olsam da piyasalar benimle aynı fikirde değil!
TEPAV: Avrupa’daki kriz şiddetlenirse kur ve enflasyon artar, cari açık düşer
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV), Avrupa’daki krizin derinleşmesi durumunda içeride hem kurun hem de enflasyonun yükseleceğini, buna karşılık cari işlemler açığının azalacağını savundu.
TEPAV’dan yapılan yazılı açıklamaya göre, TEPAV Finans Enstitüsü ”Ekonomide Durum” başlıklı rapor yayınlamaya başladı. Finans Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Fatih Özatay’ın gözetiminde 2 ayda bir yayınlanacak raporun ilk sayısında mevcut durumun yanı sıra ekonomideki olası gelişmelere ilişkin senaryolara da yer verildi. Türkiye ekonomisinde yılın ikinci yarısında neler olabileceğini Avrupa’daki olası gelişmeler ışığında değerlendirmek gerektiğine işaret edilen raporda, bu gelişmelere Merkez Bankası’nın vereceği tepkilerin de belirleyici olacağı ifade edildi. Raporda yer alan 1. senaryo, Avrupa’da krizin şiddetlenmediği, Yunanistan’ın Euro Bölgesi’nden çıkış olasılığının yükselmediği, İspanya’daki durumun ise daha kontrol edilebilir hale dönüştürüldüğü, Portekiz ve İtalya’dan da kötü haberler gelmediği varsayımları üzerine inşa edildi.
Raporda, Avrupa’daki krizin şiddetlendiği varsayımı üzerine şekillendirilen 2. senaryonun yaşanma olasılığının daha yüksek olduğu belirtildi. İkinci senaryoya göre oluşabilecek durum ise şöyle anlatıldı:
“Risk alma iştahı ve yükselen piyasa ekonomilerine fon akımları azalır. Bu koşullar altında döviz kuruna yukarıya doğru baskı oluşur. Aynı zamanda özellikle yatırım ve dayanıklı tüketim harcamalarının olumsuz etkilenmesi beklenir. Bu, kredi talebini azaltır. Hem riskin artması hem de dış piyasalardan borçlanma olanaklarının azalması kredi arzını sınırlar. Sonuçta kredi hacminin artış hızında yavaşlama beklenir. Döviz kurunun artması enflasyonu yükseltir. Belirsizliğin artması ve kredi hacminin artış hızının azalması ile yurt içi talebin dizginlenmesi enflasyona olumlu etki yapar. Ama enflasyonu yükseltici etkiler ağır basar. Dolayısıyla, bir yandan büyüme oranının azaldığı, belki de ekonomik küçülmenin yaşandığı bir dönem yaşanırken, enflasyonun bir miktar yükseldiğine şahit olunabilir. Aynı ortamda cari işlemler açığının daha da azalması beklenir.”
‘Yunanistan için daha fazla bir şey yapılamaz’
Almanya Maliye Bakanı Wolfgang Schaeuble, Yunanistan için hazırlanan yardım programının fazlasıyla iyi şartlara sahip olduğunu, bunların dışında Yunanistan için daha fazla bir şeyin yapılabileceğini düşünmediğini söyledi.
Bakan Schaeuble, ”Welt am Sonntag” gazetesinde yayınlanan röportajında, Yunanistan’ın daha fazla paraya mı yoksa daha fazla zamana mı ihtiyacı olduğu konusunda spekülasyonların yapılmasına gerek olmadığını, sadece Yunanistan’ın bu kötü durumdan kurtarılması için akılcı bir yolun olup olmadığına bakılması gerektiğini belirterek, ”Yardım programı fazlasıyla iyi şartlara sahip. Bu konuda daha fazla bir şey yapılabileceğini sanmıyorum” dedi.
Yunanistan’ın iki seçim ve hükümetsiz geçen bir dönemden dolayı zaman kaybettiğinin herkes tarafından bilindiğini ifade eden Schaeuble, ”Sorun, programın hatalı olmasından değil, bunun Yunanistan tarafından yeterli derecede uygulanmamasından kaynaklandı” görüşünü ifade etti.
Euro Bölgesi’ne dahil olmanın bir ülkeyi büyük bir rekabet baskısı altına soktuğunu kaydeden Schaeuble, ”Bu nedenle bu ülke rekabet gücünü köklü reformlarla düzeltmek zorunda. Yunanistan ayrıca, bütçe açığını azaltarak makul bir borçlanma sınırına ulaşmalı” dedi.
Moody’s’in Almanya’nın ”Aaa” olan uzun vadeli kredi not görünümünü ”negatif”e çevirmesine ilişkin olarak da Schaeuble, ”Moody’s’in kararını yanlış buluyorum. Tabii ki, Euro Bölgesi’ndeki kriz riskler içeriyor. Ancak hiçbir ülke eurodan Almanya kadar faydalanmıyor. Bu nedenle krizin çözümüne katkı sağlamamız da doğru” değerlendirmesinde bulundu.
Yeni ‘bedava para’ rallisi sürer mi?
Haberin Devamı