Yabancı rapor terörü

Haberin Devamı

En son Bank of America Merrill Lynch bir rapor yayınlamış. ‘IMF anlaşması olmasa da olur’ mealinde bir başlığı var. Bir önceki IMF anlaşması sona erdiğinden bu yana küresel krizde yeni bir anlaşma yapılmaz ise, Türkiye’nin işinin zor olacağını söyleyen birçok rapor yayınlandı. Bunların bir kısmı objektif yorumları içerirken, bir kısmı da yeni bir anlaşmayı adeta “zorlama” amacına hizmet ediyordu. Bunların bir kısmı, Türk piyasalarında ciddi pozisyonlar almış olduğu düşünülen kurumlardı. Yatırımlarına dair risklerin azalmasını ister gibiydiler.

IMF anlaşmasının yapılma ihtimalinin düştüğünü gören bankalar, şimdi de anlaşmanın olmayacağına; olmazsa da hayatın devam edeceğine dair rapor üretmeye başladılar.

Yatırım bankaları (gerçi artık bunlardan fazla kalmadı ya) ya da yatırımcılara aracılık hizmeti de veren ticari bankaların araştırma bölümleri dönem dönem yatırım tavsiyelerinde bulunurlar. Bu tavsiyeleri için de önümüzdeki döneme dair alternatif senaryolar hazırlar ve bazı varsayımlarda bulunurlar. Faiz oranı, kur, arz-talep dengesi gibi... Bu raporlarında al/sat/tut gibi tavsiyelerin yanı sıra hedef değerler de ortaya koyarlar.

Geçmişte bono, döviz ya da hisse de önce pozisyon alıp sonrasında da alınan pozisyon doğrultusunda raporların yazıldığına çokca tanık olmuştuk. Şimdilerde araştırma bölümleriyle işlem yapan/pozisyon alan birimler arasına konulan “mesafe” biraz daha açıldığından, rapor/pozisyon ilişkisi azalmış (!) görünüyor.

Ancak bu “rapor” işi bir türlü yerli yerine oturmadı! Küresel krizin tırmandığı sıralarda özellikle Amerika’da bankaların birbiri hakkında yayınladıkları raporlar havalarda uçuşuyordu. Piyasalarda ha battı ha batacak diye konuşulan bankalar, diğerlerinin hedef fiyatlarını düşürüyor, ardından ya kendisi dibe vuruyor ya da değerini düşürdüğü banka tarafından satın alınıyor ya da onunla birleşiyordu.

Kriz bitmeye yüz tutarken, özellikle de Mart ayında hemen hiçbir banka “Hadi artık alım zamanı” diyemedi! Piyasalar iyiden iyiye toparladı ve hatta neredeyse V dönüşüne ikna oldu, ancak o zaman ‘kriz bitti(mi), alalım(mı)’ (halen daha da emin değillerdi ya neyse) raporları gelmeye başladı. Kriz sırasında her şey daha da kötü olacak deyip “sat” verenler, şimdi piyasalar neredeyse iki katına çıkmış, yeni zirveleri zorlarken şimdi “al” diyorlar.

Yakın zamandan bir örnek: Uluslararası piyasalara yön verdiğine inanılan; dağıttığı bonkör ikramiyelerle ünlü kurumlardan biri daha önceki raporunda “3.7 liradan sat” verdiği hisse senedine, hissenin piyasa fiyatı 6.20’ye geldikten sonra bir yıllık “8.60 TL hedefiyle al” verebiliyor. Aynı hisse senedi rapordan iki gün sonra 5.85’e düşüyor.

Bir başka Avrupa bankası Eylül ortasında açıkladığı bankacılık raporunda 2.81 TL hedef verdiği en büyük bankalarımızdan birinin hisse senedine; işlemler 5.60’dan geçerken 6.92 TL olarak yeni bir yıllık hedef fiyat veriyor. Hisse 5.35’lere geriliyor.

Akıllar neredeydi? İş işten geçiyor, son verdikleri 1 yıllık hedef fiyatın neredeyse iki katına hatta daha da fazlasına şimdi al veriyorlar. Daha önceleri sat dedikleri hisseyi çok değil dört-beş ay sonra iki katına al diyorlar...

Tutarsızlıkların bir sebebi de bu raporların çoğunlukla Londra’dan masa başında üretiliyor olması. Bir araştırmacı değişik sektörleri kapsadığı gibi değişik ülkeleri de aynı anda inceliyor. Yerel değişimleri zamanında yakalamakta geç kalabiliyor.

Sonuçta inanılırlıkları azalıyor.

Diğer yandan da insan sormadan edemiyor: O kadar iyi olsalardı batarlar mıydı?

DİĞER YENİ YAZILAR