2007’den başlayalım; Kerkük’te referendum yapılacaktı. Zamanın ABD Dışişleri Bakanı Rice, bizzat kendisi giderek, bu referandumun yapılmayacağını açıkladı. Araya küresel kriz girdi. Alınan önlemler şimdilik işe yaramasa da yangının “kontrol altına alınmasına” yardımcı oldu. Ve önemli aktörler yeniden “işlerinin başına” döndüler.
Bizim yerel seçimlerin hemen öncesinde ilk olarak IMF, Başbakanı adres göstererek (ki normalde ülkeyi ya da hükümetleri adres gösterirken) program için yeniden görüşebileceklerini açıkladı. Hemen ertesinde ABD’nin yeni Dışişleri Bakanı Bayan Clinton Türkiye’yi ziyarete geldi ve “müjdeyi verdi”. Obama ilk müslüman ülke olarak Türkiye’yi ziyaret edecekti. Çok önemli bir gelişmeydi bu.
Birbiri ardına yaşanan bu gelişmeler akıllara hemen bir soru getirmiyor da değildi hani... ABD bizden bir şeyler mi istiyordu? Batağa saplandıkları Afganistan’da işin taşeronluğunu bize mi yaptırmak istiyorlardı? Yoksa Irak’tan çekilecekleri zaman reddedilen ilk “tezkerenin” tersinin, yani çıkarken Türk topraklarını kullanmak mı istiyorlardı? Ya da Irak’ta ABD’nin bıraktığı boşluğun Türkiye tarafından mı doldurulmasını istiyorlardı?
Akıllara gelen bu sorulara yanıt bulunmamışken, son günlerde uluslararası politikada iki ayrı konuda hızlı gelişmeler yaşandı. İlki; Türkiye’nin NATO genel sekreterliği için aday olan Rasmussen’e karşı olmasıydı. Karikatür krizi ve Roj TV konularından dolayı Türkiye, Rasmussen’e “bir karşıydı, bir değildi”. Cumhurbaşkanı Gül adaylıkta sorun görmezken, Başbakan Erdoğan önce “kişisel olarak” karşı çıktığı adaylığa; Obama ve Merkel’in çabalarının yanı sıra Oli Rehn’in AB adaylığı konusundaki tehditleri ve Berlusconi’nin gayretleri sonrasında “ünvanıyla” evet demiş durumda.
Belki hatırlarsınız; yakın geçmişte Nato’nun askeri kanadına geri dönmeye hazırlanan Fransa için de Türkiye’nin çekinceleri olduğu ve “evet demesinin” koşulları olacağı konuşulmuştu. Fransa, Türkiye’de fazla yankı uyandırmadan sessiz sedasız Nato’ya geri dönüverdi.
Yakın zamandaki ikinci gelişme ise Ermenistan sınırının açılmasıyla ilgili söylentiler. Sınırın açılması için; Azerbeycan ile Ermenistan arasındaki Dağlık Karabağ sorunun çözümünü ön şart olarak öne süren Türkiye bundan vaz mı geçiyor? Üstelik bu “açılım”; “karındaşımız” Azerbeycan’ı küstürmek pahasına mı yapılıyor?
Uluslararası politika mutlaka çok karmaşık denklemlerle örülmüş durumda. Ancak bu denklemlerde Türkiye’nin taviz veren taraf gibi görünmesi, ya da pazarlık sürecini kontrol eder gibi görünüp sonrasında neden “iddialarından” ve savlarından vazgeçmesini anlamak hayli zor! Ya da ne adına? NATO Genel Sekreter Yardımcısı’nın ya da Afganistan’daki resmi temsilcinin Türk olması verilen tavizler için anlamlı bir karşılık mı?
Gelelim piyasalara...
Haftaya Obama’nın ziyareti ile başlayacağız. Tabii ki yeni seçilmiş ABD Başkanı’nın ilk müslüman ülke olarak Türkiye’yi seçmiş olması önemli. Hem Türkiye hem de müslüman dünya ile yeni dönemde izlenecek ABD politikaları adına vereceği mesajlar daha da önemli. Tabii ki bir misafir olarak; kamuoyunun hoşuna gidecek, gururlarını ve gönüllerini okşayacak mesajlar verecektir.
Bu hava piyasalarda yaşanmakta olan olumlu havayı destekleyecektir. Geçtiğimiz hafta içinde dolar/TL kurlarında 1.62 seviyelerinin tutacağını belirtmiştim. Ancak haftalık kapanışın 1.62’nin oldukça altında olması; 1.5660 seviyesi yeni hedef ve önemli bir destek seviyesi olarak karşımıza çıkarıyor. Yine de bunca olumlu havaya rağmen bu seviyenin aşağı geçilmesi zor olabilir.
Obama ve olumlu havanın katkısıyla; İMKB’de 27.400-27.750’ye kadar bir hareket olabilir. Dow Jones Endeksi’ndeki 7.990-8.275 arasına kadar yaşanabilecek bir hareket İMKB’deki böylesi bir yükselişi destekler. Kısa vadede hisse senedi piyasalarında yükseliş hareketinin hız kesmesi ve bu hafta içinde düzeltme benzeri geri çekilmeler görme ihtimali yüksek.
Dow Jones’ta 7.720 ve ardından da 7.560 seviyelerine; benzer bir şekilde İMKB’de de 26.025 ve ardından da 24.900’lere kadar devam edebilecek bir geri çekilme yaşanabilir.
Bu düzeltmelerin ya da geri çekilmelerin; yükselişin devamı açısından sağlıklı olduğunu akılda bulundurmakta fayda var.