Şu öğrenciler olmasaydı maarifi ne güzel idare ederdim!

Haberin Devamı

Değişik isimlere atfedilse de Abdülhamit dönemi maarif nazırlarından birinin söylediği varsayılan bu “kelâm” son kriz sırasında siyasi otoritelerin düştükleri açmazı en iyi anlatan söz.

Piyasalarda sorun var aklına eseni yasakla. Borsalar düşüyorsa hisse senetlerinde açığa satışı yasakla. Satışlar azalsın ki, fiyatlar düşmesin! Faizler yükseliyor, bonolarda açığa satışları yasakla. Herkes CDS’lere (Kredi sigorta primleri diyelim) bakıyor, CDS’lerde açığa satışı yasakla. Olmadı CDS’leri yasakla!

Hadi diyelim CDS’lerdeki durum bir parça anlaşılabilir. Zira işi kredi sigortası olmayanlar da bu ürünü “çıkarabiliyor”. En azından onların yasaklanması, piyasada işlem yapılan CDS miktarı ile, CDS’lerin “üzerine yazıldığı” menkul kıymet miktarı eşitlenerek ve bunların bir borsada işlem görmesi sağlanarak da bu sorun çözülebilir. Ama düzenlemek zor, zaman alıcı. Kolayı ne? Yasaklamak. Yasakla ki kimse “açığa” satamasın. (Bu arada şimdiye kadar hiç bir zaman “açığa alımın” yasaklandığını duymadım!)

Açığa satış konusunda Lehman Brothers’ın iflası sonrası ABD’li yetkililer de yasaklama cihetine gittiler. İşe yaradı mı? Tabii ki hayır. Dow Jones tarihi diplerinden birini gördü. Yasaklamanın işe yaraması da mümkün değil. Nitekim dün Almanya’dan gelen açıklama sonrasında borsalarda ve euro da yaşananlar bunun en güzel örneği. İşin kötüsü Almanya’nın bu kararı alırken diğer ortaklarına danışmamış olması da işin tuzu biberi oldu. Ülke bonolarındaki aşırı oynaklığı engellemek amacıyla elinde bono, belirli hisse senetleri ve CDS olmayanların (daha önceden borç almamışlarsa-CDS’ler nasıl borç alınacak ki?) “açığa satış yapmaları” ikinci bir emre kadar yasaklanmış.

AB ve Almanya, borç krizinin başından bu yana verdiği hatalı kararlarına bir yenisini daha eklediler. Korkuyla alınmış ve piyasalardaki paniği daha da arttıracak bir karar. Korkunun ecele faydası yok! Piyasalar “çıplak” (elinde satacakları mal olmadan) açığa satamıyorlarsa mutlaka başka bir yol bulacaklardır. Ya tezgâhüstü piyasada uzun vadeli satacaklar. Ya opsiyonlarda pozisyon alacaklar ki bu da nihayetinde spot piyasayı vuracaktır. Ya da uzun vadeli swaplarla hisseyi ya da bonoyu temin edip, bunları “normal” açığa satacaklar.

Ne Merkel’in ne de Trichet’nin hiç şüphesi olmasın ki piyasalar gitmek istedikleri hedefe ulaşabilmenin bir yolunu mutlaka ama mutlaka bulacaklardır. Bu tarz palyatif, eften püften “önlemsilerle” piyasaları ikna etmek artık günümüzde mümkün değil. Ya “koruyucu hekimlik” benzeri tedbirlerinizi önceden alıp sorunların bu noktaya gelmesini engelleyeceksiniz, ya da bundan sonra benzeri sorunların yaşanmasının önlenebilmesi için kararlı ve radikal adımlar atacaksınız.

Merkel tüm AB’yi “borcu ödemeye yönelik tasarruf edip, bu sırada yan etki olarak ortaya çıkacak ekonomik daralmaya” razı ve ikna etmek yerine popülist davranmayı tercih ediyor. Diğer yandan da euronun dağılmasının AB’nin sonu olacağı tehditiyle de diğerlerinin gözünü korkutmaya çalışıyor. Bu tehditi önlem almaya razı etmekte kullanıyor olsaydı AB’deki “borç sorunu” bu noktaya gelmeyecekti.

Nasıl ki 750 milyar euroluk “devasa(!) paket” işe yaramadıysa, açığa satışı yasaklamak da işe yaramayacaktır. Bu tedbirler ne zaman işe yarar? Ancak çok daha büyük ve kapsamlı, yeniden bunların yaşanmayacağına piyasaların ikna olabileceği bir paket hazırlanır ve içinde bu önlemler de yer alırlarsa işe yarar.

Bu paket öyle hazırlanmalı ki 750 milyar euro ile en azından 7.5 trilyon euroluk iş ve etki yaratılabilsin!

Yoksa sonuç yine hüsran, yine hüsran...

DİĞER YENİ YAZILAR