Siyasi İstikrar İndeksi ‘not artışını’ desteklemiyor!

Haberin Devamı

Not artışına yönelik beklentiler geçen hafta bizim piyasalarımızın dünyanın geri kalanından pozitif ayrışmasına yardımcı oldu. Derecelendirme kuruluşları not kararı verirken ekonomik veriler kadar siyasi gelişmeleri de hesaba katıyor. Son 1 yıldır takip ettiğim Siyasi İstikrar İndeksi, bir not artışı olacağına işaret etmiyor. Belki bir veya iki kurumdan ‘görünüm’ artışı gelebilir. Ancak bu piyasaların beklediği gibi ‘not artışı’ anlamına gelmeyecek.

“Siyasi İstikrar İndeksi (Sİİ) de ne?” diyeceksiniz... Yaklaşık 1 yıldır izliyorum bu indeksi. Kamuoyuna çok da yansıyan bir indeks değil. S Bilişim Danışmanlık adlı firma tarafından 1996’dan bu yana hazırlanıyor ve 2007’den bu yana da “ilgili” taraflarla paylaşılıyor. Nasıl bir endeks olduğuna gelince...

Hazırlayanların ifadesi ile “Siyasi İstikrar İndeksi; kısaca; siyasi sistemlerin temel çıktısı siyasi kararların devamlılığını ve kararlılığını ölçmekte. Siyasi kararlar; kısmi-dereceli ve öngörülebilir oldukça, siyasi istikrar mevcut kabul edilebilir. Sİİ’ler, ülke derecelendirme ve yönetişim ölçümlerinin ekonomi dışı kısmını tamamlayıcı bir unsur. Siyasi İstikrar İndeksi, yurtdışı muadillerinin kullandığı yöntemlerle uyumlu, karşılaştırılabilir yapıda. Kısa vadeli fon değil, uzun vadeli sermaye hareketlerinin hassasiyetlerine dayalı. Sİİ; hukukun üstünlüğü ve demokratik yönetim gereklerine uygunluk, hükümetin parlamento desteği, hükümetin performansı, kurumsal yönetişimin işleyişi, kurumlar arası ilişkiler, dış politik aktörlerle ilişkiler, bürokratik kapasite, siyasi şiddet, ekonomik istikrar faktörleri olmak üzere dokuz alt sektörü ayrıştırmakta ve izlenebilir kılmakta. Bu şekilde, salt düzey değil siyasi istikrar bileşimlerini ve bunların değişimini de yansıtmakta. Sİİ, para-sermaye piyasalarının siyasi vaka serilerine duyarlılığını yitirdiği dönemlere karşın, gecikmeli de olsa er ya da geç makro ekonomik dengelenme ve fiyatlamaların istikamet ve derecesini başarıyla yansıtmaktadır.” S Bilişim, halihazırda Türkiye, İran ve Rusya’da siyasi istikrar ölçüm ve analizlerini üretiyor.

Temmuz 2007’de 65 binlerin üzerine çıkıp, Nisan 2008’de 52 binlerin altına düştükten sonra Mart 2009’da yeniden 62 binlere yükselen Sİİ, o günden bu yana düşüyor! Ağustos ayında 49 binli seviyelere geriledikten sonra Eylül ayında toparlanmaya başlamış görünüyor. 50 bin seviyesi kritik bir eşik ve bu seviyenin altına inildiğinde siyasi istikrarın zayıfladığı varsayılıyor. Eylül ayı raporunda “Siyasi İstikrar İndeksi, Eylül’de yükselmiştir; 49.423’ten 50.059’a. “Siyasi Şiddet” alt sektörü hariç tüm alt sektörler yükselmiştir” deniliyor.

Kısa süre kritik eşik 50 binin altına inildikten sonra yeniden bu eşik etrafında kalınmış durumda. Ancak son gelişmeler; Suriye uçağının Ankara’ya “indirilmesi” ve sınırdaki askeri hareketlenme henüz indekse yansımış değil! S Bilişim; Suriye gelişmelerini Rusya’yla enerji ve ihracat anlaşmalarını riske edecek derecede önemli görmekte. İzlenen Suriye politikasıyla Körfez ülkelerinin ürettiği bol likidite-varlık alım taahhüt destekli ekonomik ortamın, İran ile de yaşanan gerginliğin bizleri olumsuz etkilemesini engelleyemeyeceğini öngörmekte.

Sİİ hazırlayan kuruluş geçtiğimiz hafta sonuna doğru not arttırımı ile ilgili bir bilgi notu yayınladı. Bu notta “Ülke ekonomik derecelendirmesine dair kamuoyunda artan hassasiyet malumdur. Mali piyasa beklentilerine göre; ülke derecelendirmesi, not ya da görünüm yükseltme şeklinde olumlu gerçekleşecektir. Ekonomik istikrar faktörleri diğer ülkelere göre iyi-olumlu görünmekle birlikte güç yitirmekte, Sİİ kapsamında hafif olumsuz eğilimdedir. Geniş manada siyasi istikrar parametrelerine nazaran ülke derecelendirmesinin gerektirdiği ölçümleme, mali piyasa beklentilerinin aksi yönündedir” deniliyor. Piyasa koşullarının er geç bu indekse yakınsadığını varsayacak olursanız, notumuzun “yatırım yapılabilir” seviyeye çıkmasının bu ortamda çok da yakın ol(a)mayabileceğini göz önüne almakta fayda var!

Bu indekse inanırsınız veya inanmazsınız. Yatırım tercihleri tamamen kişisel kararlardır. Ancak ben yan gözle de olsa Sİİ’yi takip ediyorum. Hele ki işler bu denli karışmış, siyasi kararları “okumak” bu denli zorlaşmışken! Hepimiz ülkemizin “yatırım yapılabilir” bir nota sahip olmasını istiyoruz. Böylelikle hem doğrudan yatırımlar artabilecek, hem de daha uzun vadeli ve daha ucuz kaynak temin edebileceğiz. Ancak bunun “borsanın varsaydığı kadar” kısa sürede olma ihtimali “satın alındığı” kadar yüksek değil! Belki bir veya iki kurumdan “görünüm” artışı gelebilir. Ancak bu “not artışı” anlamına gelmeyecektir!

İMKB’de pozitif ayrışma sürecek mi?

Geçtiğimiz hafta açıklanan ve beklentilerden daha da düşük gelen cari açık rakamları sonrasında daha da fazla konuşulmaya başlanan not artışı meselesi bizim piyasalarımızın dünyanın geri kalanından pozitif (Fed’in III. BPP’sinden en fazla “pay alan” Hindistan hariç) ayrışmasına yardımcı oldu.

Bu haftanın sorusu: “Ayrışma devam edecek mi?” olacak. Not artacak diye alınmış olan pozisyonların “inadı” sürdükçe pozitif ayrışma çabaları da devam edecek. Geçtiğimiz hafta için 69.000 (düz) seviyesi kritikti ve bu seviyenin üzerine çıkıldı. Yeni hedefler Mayıs 2011’de görülen 70.335 ve ardından da Kasım 2010’da görülen 71.665. Yeni ve daha büyük bir ralli ancak bu seviyeler aşıldıktan sonra görülebilir.

Bizde “ayrışma” ve yükseliş yaşanırken gelişmiş ülke borsalarında “düzeltme havası hakim! Geçtiğimiz haftanın son gününde ABD’nin Dow Jones ile S&P 500 endeksleri ile Alman DAX Endeksi kritik eşiklere (50 günlük Hareketli Ortalama) kadar geriledikten sonra kapanışları bu seviyelerin çok az üzerinde oldu. S&P 500’e bakıldığında 1.425 seviyesi bu hafta için kritik. Ola ki ardışık birkaç günün kapanışı bu seviyenin altında gerçekleşirse gelişmiş ülke piyasalarındaki düzeltme daha da sertleşebilir. Bu durum, not artışı haberi geciktikçe İMKB’yi de yeni yükseklerden alıkoyacaktır! Yükseliş inadı bir süreliğine ertelenir ve sınırlı bir düzeltme hareketi başlayacak olur ise 68.350 ve ardından da 67.850 seviyeleri test edilebilir!

Merkez üst bantta indirime gidebilir

Bu haftanın bizim piyasalarımız açısından 18 Ekim’deki PPK toplantısından çıkacak faiz kararı önemli. Merkez Bankası üzerindeki “faiz indir” baskısı, buna karşın son yapılan zamlarla birlikte yine hedeflerin üzerine çıkan enflasyon ikilemi PPK’nın faiz kararını şekillendirecek. Piyasanın ve benim beklentim politika faizinde (yüzde 5.75) bir değişikliğe gidilmemesi. Buna karşın artık çok da fazla pratik bir önemi kalmayan ve MB’nin yeni politikası gereği daralması “gereken” faiz üst bandında bir indirim söz konusu olabilir. Belki 50 belki de 100 baz puanlık bir indirim... Ancak böylesi bir indirimin pratikte hiç bir anlamı kalmadı artık! Belki moralleri bir parça yükseltmekten öte...

DİĞER YENİ YAZILAR