Piyasalar ‘Seçim bitince belirsizlik ortadan kalkar; HDP meclise girse bile AKP tek parti iktidarını sürdürür’ diye bekliyordu. Seçime bir hafta kalana kadar olan sürede “AKP-MHP koalisyonuna” da razıydı. Ancak Pazar günü Bahçeli’nin yapmış olduğu konuşmanın “hızlı ve sert” olması piyasaların kafasını karıştırdı.
Sonuçların koalisyonu getirmesi belirsizliğin bir süre daha devam edeceğini gösteriyor.
Seçim sonuçlarına dair birçok yorum yapıldı, daha da yapılacak. Naçizane benim çıkardığım iki net sonuç oldu:
1- Başkanlık seçeneği toplumun geneli tarafından kabul görmüyor.
2- Toplum “iç barış” istiyor.
İlki kişisel bir talepti, toplumsal destek görmediğinden; eğer ısrara devam edilmezse; zamanla unutulup gidecek. Asıl önemlisi ikinci sonuç. Gönlümden geçen; HDP’nin meclise girmesiyle “resmi muhatap” kazanacak olan müzakere sürecinin, güçlü bir koalisyon hükümeti eliyle yürütülmesi ve “barış” ile nihayetlendirilmesi. Böylelikle başarılacak barış “tunç tabletlere” yazılabilir ve kolay kolay da bozulmaz.
Doğal olarak piyasaları yakından ilgilendiren nasıl bir hükümet kurulacağı, kurulamaz ise erken seçim olasılığının artacak olması. Hükümetin kurulması durumunda ekonomi yönetiminde kimlerin olacağı, kurulacak hükümete Cumhurbaşkanlığı’nın başkanlık yapmakta ısrar edip etmeyeceği gibi konular var.
İlginç olan bunlara döviz ve bono piyasası ile borsa cephelerinin farklı tepkiler vermesi. Seçimin hemen ertesinde dolar karşısında 2.8097’ye kadar değer kaybeden TL, dün 2.7275’e kadar değer kazandı. Bono tarafı “likidite kuruluğundan” dolayı zaten sınırlı tepki vermişti.
Asıl dikkat çeken BIST’in seçim sonrası yaşadığı sert düşüşe sınırlı tepki veriyor olması. Pazartesi günü görülen 75.268’den sonra dün 79.350’lere kadar çıkıldı ancak her yükseliş çabası bir satışla karşılaşıyor. Bana şaşırtıcı gelen, bu denli oynak olan piyasalarda VIOP Endeks 30 kontratının dün saat 14:30’a kadar 96.300-97.100 arasında 800 puanlık bir aralıkta sıkışıp kalmasıydı.
Döviz ve bono cephesini ‘başkasının parası ile işlem yapanlar’ borsa cephesini de kendi nam ve hesabına işlem yapanlar diye ayırdığımda, kendisi için işlem yapanların henüz daha gelecek konusunda güvenlerinin yerine gelmediğini söylemek mümkün. Başkasının parasıyla işlem yapanlar da; özellikle bankacılık kesimi; yükselen kurlar nedeniyle “batık kredilerinin” artmasından endişe ettiklerinden, kurların düşmesini umut ettiklerini gösteriyor.
Seçim sonuçları nihayetinde bir “normalleşme” talebini de ortaya koyuyor. Umarım bu toplumsal talep; hem cumhurbaşkanı hem de yeni seçilen vekiller arasında da karşılık bulur.