Samsun 19 Mayıs Üniversitesi ve IMF

Haberin Devamı


29 Ekim’de Abbas Güçlü’nün hazırladığı ve üniversite öğrencilerinin katılımıyla yürütülen “Genç Bakış” programının konuğu olarak kısa da olsa Samsun 19 Mayıs Üniversitesi’ni ziyaret etme fırsatım oldu.

Fırsat bulup yazmak bugüne kaldı. Programın konusu küresel finmansal kriz ve muhtemel sonuçlarıydı.

Müthiş bir konukseverlik ve gençliğin heyecanı ile karşılandık. Gençlerin geç saatlere kadar salondan ayrılmamaları ve candan katılımları gerçekten heyecan vericiydi. Sabırlıydılar ve özellikle uygar tartışma üslupları takdire şayandı. Bu üslup gerginliği bir konuşma üslubu olarak sunanlara adeta bir ders niteliğindeydi.

Diğer yandan aynı öğrencilerin dünyada olup biteni çok da yakından izlemeden daha kalıplarla düşünüp, konuşmaları biraz yadırgatıcıydı. Özellikle de IMF konusundaki ısrarlı sorularından, IMF anlaşmasına karşı oldukları net olarak anlaşılıyordu. (Bu arada IMF’yi “ay em ef” diye telafuz ettiğimden dolayı yediğim zılgıt hâlâ hatırımda, umarım unutmam bir daha)

IMF’ye karşı olmayı daha çok bağımsızlığa düşen gölge olarak algılıyorlardı. Buna karşın, içinde bulunduğumuz ekonomik sistemden dolayı küresel dünyanın bir parçası olduğumuzu ve bu sistemin gereklerini yapmazsak sorun yaşayacağımızı pek dikkate almıyorlardı.

Aslında bir konuda haklıydılar. O da kamuyoundaki tartışma IMF’ye taraf ya da karşı olmak şeklini aldığından, onlar da kendi taraflarını seçmişlerdi. Mesele bir IMF anlaşması meselesi değil aslında. Yapılması gereken hedefleri ve kaynakları net olarak ortaya konmuş, kriterleri açıklanmış ve başarısı kamuyounca izlenip, denetlenebilecek bir program hazırlanmasıydı. Böylesi bir program için kaynakların neler olabileceği (yeni yada arttırılan vergiler, doğalgaz ya da benzin zamları, dış borçlanma v.b.) kamuyouna açıklanmalı ve hatta desteği alınmalıydı. Diğer yandan ne hedeflendiği de (büyüme, borç ödeme v.b.) açıklıkla ortaya konmalı ki kaynağı sağlayanlar, nemasını da görebilsinler.

Böyle bir programı hükümet hazırlasa IMF’ye gerek kalırmıydı? Ya da TÜSİAD ya da iş alemi IMF ile bir program üzerinde anlaşılması için çağrı yaparlarmıydı? Bence hayır. Ancak yerel seçimler nedeniyle kamuyounda IMF ile “ümük tartışmasına” girmek daha kolay ve daha fazla oy anlamına geliyor olabilir.

Önümüzdeki üç-dört ayda dört büyük banka sendikasyonlarının ne kadarının uzatılacağı, ya da hangi maliyetlerden (saklanmış maliyetleri de dahil ederek) uzatılacağı krizin bizi teğet geçip geçmeyeceğini gösterecek.

19 Mayıs Üniversitesi’ndeki öğrenci arkadaşlarımın da bunları yakından izlemesini salık veriyorum. Umarım sonrasında bunları yeniden tartışma fırsatı bulabiliriz...

DİĞER YENİ YAZILAR