İyi de... Ne kadar ? FED’in 50 baz puanlık faiz indirme kararı tüm dünya piyasalarını rahatlattı. Gelişmekte olan ülke piyasaları da bundan nasibini aldı. Yeniden baştacı edilen gelişmekte olan piyasalara ciddi fon akışı oldu.
Bu akım çok da fazla “ülke ayırımı” gözetmedi. Brezilya ve Rusya gibi petrol ihracatçısı, Güney Afrika gibi altın ihracatçısı gibi emtia piyasalarındaki rekorlardan fayda sağlayan ülkelerle, bunları ithal eden Türkiye gibi ülkeler aynı kefeye kondu.
Belki de bu farkın “fark edilmemesinin” en önemli sebebi bizdeki yüksek reel faizler. 2006 Haziran ayındaki türbülans sırasında panik halinde “olağanüstü” toplantılarla toplamda 425 baz puan artırılan faizlerdeki ilk indirim ancak 16 ay sonra geldi. O da 25 baz puan ve de üstelik Merkez Bankası ve PPK’nın başkanının “onaylamadığı” konuşulan bir kararla...
İndirimlerin son çeyrekte başlayacağını belirtilmişti. Ancak söylemlerle alakası olmayan, aslına bakılırsa hiçbir anlam ifade etmeyen ve önemsiz bir oranla “indirim sezonu” açıldı. Bir sonraki toplantı bayramdan sonraki Salı günü. Yani 16 Ekim’de...
Bu toplantıdan radikal bir faiz kararı çıkması gerek. Neden mi?
Piyasadaki gösterge bono olan 6 Mayıs 2009 vadeli iskontolu bononun getirisi bileşik 16.25 seviyesinde. Son ihraç edilen 26 Eylül 2012 vadeli, altı ayda bir yüzde 7 kupon faiz ödemeli 5 yıllık sabit kuponlu tahvilin getirisi bileşik yüzde 15.50’lerde. 5 yıllık dolar swapları ile temin edilebilen YTL fonlaması ise yüzde 14.50 seviyelerinde.
Tüm bunlara karşın şu andaki MB gecelik faizinin bileşik eşiti yüzde 18.82. Yani gösterge bono 6 Mayıs’a göre 257 baz puan, 5 yıllık bonoya göre 332 baz puan (yüzde 3.32) yukarda kalmış durumda. Yani piyasa katılımcıları, ileride faizlerin düşeceğine olan inançlarından dolayı kısa vadede bu kârlardan vazgeçmiş durumdalar.
Yani piyasa katılımcıları daha düşük faize razılar. Piyasalar risk primi talep etmiyor, tam tersine “iskonto” yapmış durumda!
Ancak MB “enflasyon hedeflemesi” nedeniyle faizleri yüksek tutmayı ve “tedrici” indirmeyi tercih ediyor. Evet enflasyon cephesinde belli kazanımlar ortaya konabiliyor, ancak buna karşılık da yüksek faizler nedeniyle bütçeye, sonuç olarak hepimize, ağır bedel yüklenmiş oluyor. “Tedrici” indirimler de bu yükü her geçen gün daha da artırıyor!
“Yüksek faiz>düşük kur=düşük enflasyon” denklemiyle başarı kazanıldığı varsayılırken, düşük kur nedeniyle tamiri zor hasarlarla karşı karşıya kalma riski artıyor.
Merkez Bankası bayram sonrasındaki ilk PPK’da 250-300 baz puan arasındaki farkı “hızla” azaltacak radikal bir adım atmalı ve en az 125-150 baz puanlık bir indirime gitmelidir. Kısa zamanda 425 baz puanlık artış cesaretini gösterenler, indirim içinde aynı cesareti ortaya koymalıdır.
MB radikal kararla faizleri indirip sonrasında topu hükümetin sahasına atabilir. Çünkü bu konuda tüm sorumluluğun MB’na yüklenmesi yanlış! Sayın Nazım Ekren koordinasyonundaki yeni ekonomi yönetimi de yeni indirimlere imkân tanıyacak mali disiplini ortaya koymalılar. MB’nın yeniden “geri adım atmak” zorunda kalacağı bir ortamın oluşmasına müsaade edilmemeliler.
MB’nın kredibilitesinin korunması hepimize lâzım.
PPK’da faiz indirimi şart!
Haberin Devamı