Geithner’in açıkladığı plana dair beklentiler ne olursa olsun, elde bir planın olması piyasaların hoşuna gitti. Planda iki ana yöntem benimseniyor.
Halen daha bankaların bilançolarında bulunan toksik kredileri alacak bir fon kurulacak. Bu fonun kurucuları dört beş yönetici aday arasından seçilecek. Fon sermayesinin altı katı daha borçlanabilecek ve bu borçlanma için FDIC (ABD’nin TMSF’si) garantör olacak. İlk sermayenin yarısını özel sektör, yarısını da devlet koyacak. Planın bu kısmı, özel sektör “kılıfı” ile devletleştirmenin ta kendisi. Özel sektör 12 birimlik riskin sadece birini alıyor, 11 birimi devlette kalıyor.
Planın ikinci bölümündeyse varlığa dayalı, ancak kendisi toksik hale gelmiş menkul kıymetlerin devralınması var ki burada 1 birimlik özel sermayeye karşın devlet 2 birim fon koyacak. Gerekirse de özel sektörün 1 birim daha para koymasını isteyebilecek.
Her iki fon yapısında da yönetim özel sektörden gelenlerden olacak. Özel sektör de sermaye koyduğu için fiyatlamanın daha adil yapılacağı “varsayılıyor”.
Planın net olmayan kısmı; yeterli tahsilat yapılamadığında; tahsil edilen kısmın devlet ile özel sermaye arasında nasıl paylaşılacağı. Eğer ilk payı devlet alacak olursa, özel sektör bu işe yanaşmaz. Aksi takdirde de bu plânı senatodan ve “kamuoyunun vicdanından” geçirmek hayli zor olabilir.
Yine de elde daha iyi bir plan olmadığından; “daldaki iki baykuştan dahi iyi olan eldeki bir kuş” misali piyasalar bu planı satın almayı tercih ettiler. Senatodan aksi bir haber gelmedikçe de olumlu hava devam edecektir.
Plan işe yarayacak mı?
Haberin Devamı