Uzun bayram tatilinden sonra piyasalar yeniden hareketleniyor. Bugün açıklanacak Ağustos enflasyon verisi kritik. Yıllık TÜFE, TCMB’nin politika faizini geçebilir. Gözler bu durumda Eylül ayı ortasındaki PPK toplantısına çevrilecek. OVP, yeni yol haritası için önemli olacak
Bankalar hem kredi vermekte hem de vadeli kur işlemleri yapmakta zorlanmaya başladılar. Neden mi? Biraz uzun bir yoldan açıklamaya çalışayım. Uzun bir bayram tatili sonrasındaki hafta boyunca hem kurlar arttı hem de kur cephesindeki oynaklık artarak devam etti. Kurlardaki oynaklık bir yana faiz cephesindeki “belirsizlik” de arttı. BDDK’nın swap işlemleri konusunda Türk bankalarına sermayelerinin önce yüzde 50’sine, daha sonra yüzde 25’ine sınırlama getirmesi sonrasında piyasalar biraz karıştı. Yurt dışındaki bankaların TL’ye erişimini kısıtlamaya yönelik bu önlem bir tarafı çözerken, diğer tarafı bozdu.
Merkez Bankası’nın (TCMB) swap işlemlerine taraf olacağı bir piyasayı devreye alacağı, Borsa İstanbul’da da benzer bir piyasanın devreye gireceği, ha keza TCMB’nin dolar vadeli kontratlarında da işlem yapacağına dair açıklamalar geldi. Son olarak TL’ye olan ilgiyi teşvik etmek için; TL mevduatlarındaki stopaj vergi oranları düşürülürken, dövizden kazanılanda stopaj oranı yükseltildi.
OVP bekleniyor
Tüm bunlar aslında geçici, palyatif önlemler. Kısa süreli çözümlerin derdimizi çözeceği zamanları çoktan geçtik. Kurban Bayramı tatilinde “Rahip Brunson krizi” konusunda bazı adımlar atılacağı beklentisi güçlüydü. O nedenle dolar/TL kuru 5.95-6.10 bandında seyrediyordu. Bu konuda bir adım atılmadığı görülünce bayram sonrasındaki hafta içinde dolar/TL kurunda (30 Ağustos tatilindeki 6.8438’i saymasak bile) geçtiğimiz Cuma günü 6.7881’e kadar bir yükseliş yaşandı.
Orta Vadeli Program (OVP) piyasaların merakla beklediği bir konu. Bundan sonraki dönemde nasıl bir yol haritasının izleneceğinin anlaşılması açısından önem taşıyor. Ancak OVP’nin açıklanmasının bir kez daha ertelenmesi piyasalardaki gerginliği artırıyor.
Bono piyasalarındaki “likidite kuruluğu” had safhaya ulaştı. Gösterge 2 yıllık tahvilde geçtiğimiz hafta boyunca neredeyse hiç işlem geçmedi. Bu çok ama çok önemli bir noktadır. Zira her zaman söylediğim gibi finansal piyasalarda “asıl olan faizdir” ve faizin nerede olduğu ya merkez bankalarının politika faizlerine ya da ilgili piyasadaki kamu kağıtlarının getirilerine bakılır. Bizde TCMB’nin piyasaların neredeyse 1.000 baz puan gerisinde kaldığı, tahvil piyasalarında işlem gerçekleşmediği bir ortamda TL’nin, kısa ve uzun vadeli faizlerinin ne olduğunu bilmek neredeyse imkansız hale geldi. Faizlerin nerede olduğunu anlamak için Londra swap piyasasına bakacağım deseniz, BDDK’nın getirmiş olduğu kısa vadeli çözüm nedeniyle orada da sağlıklı bir fiyat ne yazık ki oluşamıyor. Bir de işin içine bankaların pozisyonlarındaki farklılaşma nedeniyle birbirleriyle işlem yapma konusunda birkaç kez düşünmelerini eklersek neden kredi verme ve vadeli kur işlemleri yapmakta zorlandıklarını anlayabiliriz.
50 MİLYAR $’A RAĞMEN DİKİŞ TUTMUYOR
20 Haziran’da IMF ile 50 milyar dolarlık anlaşmaya imza atan Arjantin, bu anlaşmaya rağmen dikiş tutmuyor. Bir yandan verilerine olan güvensizlik diğer yandan soya fasulyesi ve mısır hasatının beklentilerin altında kalmasının Başkan Macri’nin çıkışları ile bir araya gelince Arjantin’deki çözüm gittikçe zorlaşıyor. Bir yandan biz, diğer yandan Arjantin gelişen ülke piyasalarındaki sıkıntıyı artırırken, kendi kendini besleyen bir sürece doğru da gidiliyor.
GÖZLER 13 EYLÜL’DEKİ PPK’YA ÇEVRİLECEK
13 Eylül’de Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı var. Bu toplantıya kadar faiz artırmama adına palyatif adımların gelmeye devam etmesi olasılığı yüksek. Ancak bunların da geçtiğimiz hafta(lar)da alınan önlemler gibi kızgın saca düşen bir damla su misali buhar olup gitme ihtimalleri yüksek. Bundan sonra yapılması gereken; piyasaları ikna edecek daha Ortodoks bir yol haritası ile orta uzun vadeli bir programın ortaya konması ve bu programın sonuç vermesine yetecek bir süre için TL’yi cazip hale getirecek bir para ve maliye politikasının ortaya konmasıdır. Aksi takdirde IMF ile yola devam ederken geçtiğimiz hafta zorunlu karşılıklarını artırırken, politika faizlerini yüzde 45’den 60’a yükselten Arjantin’i yakından izlemek zorunda kalacağız.
ENFLASYON POLİTİKA FAİZİNE YETİŞİYOR
Bu haftanın bizim açımızdan en önemli göstergesi Ağustos ayı enflasyon rakamları olacak. 15 ekonomistin beklenti ortalaması yüzde 2.15’lik bir artış. Buna göre Ağustos 2018 TÜFE rakamı yüzde 17.7 seviyelerine yaklaşıyor. Bu rakam neredeyse TCMB’nin politika faizi seviyesi. Beklentim yüzde 2.5 ve üzerinde bir aylık artış olması... Bu durumda yıllık TÜFE yüzde 18.1 ve üzerine çıkıyor ki, TCMB’nin cari politika faizi ile ancak başabaş geliyor. Bu da enflasyon ile mücadelede anlamlı bir pozitif bir reel faiz olmadığı seviyelerdeyiz demektir. Cari seviyelerde Merkez’in politika ve fonlama faizleri gerçek hayatın çok ama çok gerisinde kalmış durumda. Acil bir “yeniden dengelenmeye” ihtiyaç var. Bugün açıklanacak verinin “sağlıklı olması” konusunda bir endişe oluşmadığı durumda, Eylül ayı verisini şimdiden merak eder durumdayım.
FAİZ DENGELENMELİ, KUR DA...
Finansal piyasalarda artık tek bir “referans faizden” söz etmek mümkün değil. Merkez Bankası’nın mevduatın, swap’ın, kredinin, tahvilin faizleri çok ama çok farklı seviyelerde. Faiz dengelenmeden de kurun dengelenmesini beklemek abesle iştigaldir. Finansal piyasaların asli parametresi olan faiz dengelenecek ki, kur da dengelensin. Bu dengelenme olmadan ne kur, ne borsa tahmini yapmak ne yazık ki mümkün ol(a)mu(ı)yor. Bu dengelenme olmadığı durumda hem kur hem de faiz tarafında yeni yükseklerin görülmesi sürpriz olmayacaktır.