İçeride siyasi tarafta yeni bir gelişme olmazsa piyasalar Fed’in 28-29 Ocak’taki toplantısını beklemeye geçebilir. O zamana kadar da ‘düşüşe direnen yatay’ bir seyir izlenmesi makul karşılanmalı. Bu durum ‘kavga yorgunu’ bizim piyasalarımız için de bir nefes alma fırsatı.
Ne günler yaşıyoruz. İçeride “kavga” devam ediyor. Hukuk cephesinde benim aklımın erdiği dönemdeki en “sert değişimler” yaşanıyor. HSYK için referandum ile kabul edilen anayasal bir değişiklik Meclis’te değiştirilmeye çalışılıyor ve bu konuda gerilim iyiden iyiye tırmanıyor. Diğer yandan yolsuzluk soruşturmalarında “2. Dalga” olarak anılan adımın hayata geçip geçmeyeceği kestirilemiyor. Her sabah televizyonu açtığınızda neyle karşılaşacağınızı bilemiyorsunuz. Bu belirsizlik finansal piyasaları geriyor, germeye de devam edecek.
Yurt dışından, özellikle ABD’den de kafa karıştırıcı sinyaller geliyor. Cuma günü açıklanan son istihdam verisinin ardından 28-29 Ocak’ta Fed’in ne yapacağı merak ediliyor. Zira TDİ’deki (Tarım dışı istihdam) 195 bin kişilik bir artış beklenirken, artış 74 bin kişi ile beklentilerin oldukça altında geldi. Piyasalar için “kötü veri, iyi haber” söylemi bir kez daha çalıştı, finansal piyasalardaki değer kayıpları durdu, bazıların yükselişler oldu.
İşsizlik oranının; yüzde 7 beklenirken, 6.7 gelmesini piyasa “şimdilik” dikkate almadı. Soğuk havanın ve işgücüne katılımın düşmesi nedeniyle TDİ ve işsizlik verisinin düşük geldiği kanısı oldukça yaygın.
Fed için Ocak ayı toplantısı “zor” bir toplantı olacak. TDİ düşerken, işsizliğin de düşüyor olması karar almayı zorlaştıracak. Diğer yandan ABD’de pozitif bir seyir izleyen; sanayi üretimi, stoklar ve diğer verilerin de dikkate alınacağını ve Fed’in başlattığı hamleden “bir veri” ile dönmeyeceğini düşünenlerdenim. Fed’in başkan yardımcılığına IMF’nin eski başkan yardımcısı ve İsrail Merkez Bankası’nın eski başkanı olan Stanley Fischer’in atanması da bu görüşü destekler nitelikte. Her ne kadar güçlü bir “şahin” olmasa da Yellen kadar “güvercin” olmadığı söylenebilir. Bir anlamda Yellen’i dengeleyebilecek bir isim olması, piyasa tecrübesi ile Fed’in daha “istikrarlı” politikalar izlemesine yardımcı olacaktır. “İstikrardan” kastım da aslında tam buradaÖ 1 ay evvel “parasal daraltmayı” başlatan Fed’in bu yoldan hemen dönmeyeceğini düşünüyorum.
Faizde % 9.60’ın altı şimdilik zor
Geçtiğimiz haftanın Borsa İstanbul (BIST) kadar dikkat çekmeyen ancak “piyasaların toparlanma arzusunu” en iyi gösteren 10 yıllık tahvil getirilerinin TDİ verisinden sonra çift haneli seviyelerden yüzde 9.94’ten haftayı kapatması oldu. 10 yıllık tahvil getirilerinde ilk aşamada yüzde 9.89 seviyesi ardından da yüzde 9.60 seviyesi önemli olacak. Yüzde 9.60 bileşik seviyesinin altına inilmesi piyasalardaki toparlanmaların “kalıcı” olabileceği izlenimini güçlendirecektir. Ancak 50 günlük HO’ya da denk gelen bu seviyenin aşağı kırılması şimdilik zor görünüyor.
Piyasa toparlanmak istiyor
2 Ocak’ta yüzde 3.05’e kadar yükselen ABD 10 yıllık tahvil getirileri, TDİ verisinden sonra 2.86’dan haftayı kapattı. 3.05 teknik olarak kritik bir seviye idi, aşıl(a)madı! Bu durumda piyasalar Fed’in Ocak toplantısını bekleyecek. O zaman kadar da “düşüşe direnen yatay” bir seyir izlenmesi makul karşılanmalı. Bu durum “kavga yorgunu” bizim piyasalarımız için de bir nefes alma fırsatı yaratabilir. Tabii ki bunun en temel koşulu, içerideki “kavgada” yeni yumrukların savrulmaması. Eğer ki yeni hamleler gelmez ise piyasalar kendi dinamiklerine döneceklerdir. Aslında dönmek de istiyorlar. Fed’in kararından sonra tüm gelişen ülkeler içinde en fazla “hasar gören”, en fazla düşen Türkiye piyasaları kayıplarının en azından bir kısmını geri almak istiyor. Cuma günkü yükselişler de bu çabaların bir sonucu. Yükselişlerin kalıcı olması atılacak demokratik adımlara bağlı olacak. Hükümet ve parlamento tarafındaki “tek sesli” bir yapı için ısrar devam edecek olur ise, yükselişlerin kalıcı olması zor!
Dolarda ibre aşağı gösteriyor ama...
“Kavgada” yeni bir hamle gelmez ise bu hafta finansal piyasalarımızda kısa süreli de olsa bir “rahatlama” olacaktır. Bunun en temel “gerek şartlarından” birisi de bankacılık sektörümüze yönelik yeni “söylemlerin” ortaya çıkmaması. Eğer politika tarafında yeni bir gerilim yaşanmaz ise dolar/TL kurlarında 2.1550 seviyesinin test edilip aşağı yönde kırıldığını bile görebiliriz.
Bir “yumuşama” havası hakim olursa 2.1300 (Düz!) seviyesinin bile test edilmesi söz konusu. Euro/dolar paritesinin geçtiğimiz Cuma günü 1.3611’den geçen 50 günlük Basit Hareketli Ortalamayı (HO)aşağı kıramayıp; TDİ sayesinde; yeniden 1.3670’lere yükselmesi ve bu hafta başında 1.3760’ı test edebilme olasılığının artması (euronun daha üzerine çıkmasını zor görüyorum!) Dolar/TL kurlarındaki bir geri çekilmeyi olası kılabilecek!