Fed Başkanı Yellen’in Çarşamba günü senatoda yapacağı konuşma, piyasalara ipuçları verecek. Son 2 haftadır süren oynaklık verilecek mesajlarla ya artacak ya da duracak.
Ramazan Bayramı haftası Draghi, Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve ardından güvercin tondaki Yellen açıklamaları, İngiliz Merkez Bankası Carney’in faiz artışlarına başlamanın “tartışıldığını” açıklaması ile geçen 2 haftada gelişen ülke tahvil getirilerinde önemli gelişmeler yaşandı.
27 Haziran’da yüzde 2.1260 olan ABD 10 yıllık kamu tahvil getirileri geçtiğimiz Cuma günü 2.3980’e yükselirken, asıl çarpıcı hareket Alman
10 yıllık devlet tahvil getirilerinde görüldü. 27 Haziran’da yüzde 0.2380 olan 10 yıllık Alman devlet tahvilleri (Bund) geçtiğimiz Cuma günü kritik yüzde 0.50’nin de üzerine çıkarak yüzde 0.572 seviyesinden kapattı. (Teorik olarak yüzde 143’lük bir artış) Alman tahvil getirilerinin yükselmesi ve ECB’nin parasal genişlemeyi yıl sonuna doğru yavaşlatacağı beklentisiyle euro 1.1446’lara kadar tırmandı.
Gözler Yellen’de
Geçtiğimiz Cuma günü ABD’de açıklanan Haziran ayı Tarım Dışı İstihdam (TDİ) verisi de kafa karışıklıklarını azaltmadı. 177 bin kişilik bir artış beklenirken 222 bin kişilik bir artış geldi. Fed’in faiz artışları konusunda elini biraz rahatlatabilecek bir veri. Ancak haftalık ortalama saat ücretlerinde yüzde 0.3 artış beklenirken 0.2 gelmesi belirsizliği artırdı. İş gücüne katılımın mevsimsel ve üniversite mezunlarının katılımıyla artması nedeniyle de ücretlerde “beklenen ısınma” gerçekleşmiyor.
Her ne kadar verilerin bazıları gerek faiz artışlarının ertelenmesi, gerekse parasal genişlemenin yavaşlaması ECB veya bilanço daraltılması Fed gibi adımların zamanlamasını etkiliyor olsa da geçtiğimiz iki haftada merkez bankalarının artık bir yola girdikleri, az-çok benzer ortak politikaları izlemeye başladıkları fikrini güçlendiriyor. Artık “bedava para” döneminin sonuna geldik. Veriler sadece oynanacak “ek süreleri” değiştirebilecek.
Bu durumun yansımaları gelişen ülke faizlerinde oldukça net olarak ortaya çıkıyor. Yükselen gelişmiş ülke faizleri, gelişen ülkelerden fon çıkışına ya da bu ülkelere yatırım yapan fonların getiri beklentilerine (Kredi/mevduat faizlerinin yükselmesi) yansıyor. Doğal olarak gelişen ülke para birimleri ve piyasaları bundan olumsuz etkileniyor. Korkarım daha yolun başındayız, bundan sonraki aylarda etki ‘ılık meltemden’, ‘sert rüzgarlara’ dönmeye aday.
Bu hafta Çarşamba günü Yellen, ABD Senatosu’nda
6 ayda bir yaptığı konuşmasını yapacak. Piyasalar bu konuşmadan olası bilanço daraltma tarihinin ne zaman olabileceğine dair ipuçlarını arayacak. Eğer Yellen bu konuda bir ipucu verecek olursa piyasalarda son 2 haftadır yaşadığımız oynaklık daha da artacak. Hatta ABD borsalarında önemli bir düzeltmenin de başlamasına neden olabilecek. Yine de bunun için Yellen’ın bir sonraki FOMC toplantısını bekleyeceğini düşünüyorum.
Trump ve Putin magazin kattı!
Geçtiğimiz hafta; Avrupa Parlamentosu’ndan bizim için önemli bir karar çıktı. Avrupa Parlamentosu, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile yürüttüğü üyelik müzakerelerin dondurulmasını öngören raporunu oylayarak, kabul etti. AP’nin aldığı kararın teknik olarak bir yaptırımı yok. Liderler zirvesi de bu yönde bir karar alacak olursa Avrupa Komisyonu müzakereleri durdurabilir veya yeni fasılların açılması mümkün olmayabilir. Bir de bunun üzerine akamete uğrayan Kıbrıs görüşmeleri eklendi. Cumhurbaşkanı G-20 sonrasındaki değerlendirmesinde “BM parametrelerinde ısrar etmenin anlamı yoktur. Şüphesiz ki B planı, C planı düşünülmeye başlanacaktır” şeklindeki açıklamasıyla daha öncesinden farklı yola girileceğinin mesajını veriyor. Kıbrıs meselesi ha çözüldü, ha çözülecek derken, daha da içinden çıkılamaz ve AB üyeliğinin önünde bir engel olmaktan çıkıp, “duvar” haline gelebilir mi? Kısa vadede piyasaları çok ilgilendirmese de uzun vadede “sıklet oluşturacak” bir konu olmaya aday Kıbrıs... G-20 toplantılarında genelde “havanda su dövüldüğüne” dair kuvvetli bir inancım var. G-20’nin 2008 krizinden sonra dünyanın yüzünü çevireceği bir yapı olarak ortaya çıkması iyi oldu, en azından birileri bir şeyler söyleyecekti. 2012 sonrasında temelde uğraştığı en önemli konu mali sistemin çalışır durumda tutulması ama bana göre bundan da önemlisi “küresel vergi tabanını” güçlendirme, buna engel olarak görülen vergi “cennetleri” gibi uygulamaların ortadan kaldırılması yönünde adımlar atılması oldu. Bir de işin “networking” boyutu var ki, Trump-Putin görüşmesi Erdoğan-Putin, Erdoğan-Trump görüşmeleri gibi liderler arası diyalogların öne çıkması G-20’nin magazinsel boyutunu oluşturuyor. Hamburg zirvesinden de kalanlar sanırım bunlar olacak.