Not artışına özelleştirme engeli!

Haberin Devamı

Geçtiğimiz Aralık ayının 17’sinde köprüler ve otoyolların 25 yıllığına özel sektöre devredilmesine dair ihale sonuçlandı. Tüm dünyadaki şirketlere açık olan bu ihaleye üç grup katıldı ve en yüksek teklif veren “Koç Holding AŞ - UEM Group Berhad - Gözde Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı AŞ Ortak Girişim Grubu ” 5 milyar 720 milyon dolara ihaleyi aldı.

Buraya kadar herşey normaldi. Ancak sonrasında Başbakan’ın “Otoyol-köprü meselesini tekrar masaya yatıracağız. Daha yüksek beklentimiz var. Zaten köprü ve otoyollardan ciddi parayı kazanıyoruz. O zaman bu rakamlarla neden özelleştirelim” demesiyle başlayan süreçte Özelleştirme İdaresi ihaleyi iptal etti. Şimdi bu gelirlere istinaden “gelir ortaklığı senedi” çıkarılarak halka arz edilmesi seçeneği üzerinde duruluyor.

Bana göre mesele de bundan sonra başlıyor. Neden derseniz...

Böylesi bir ihalenin şeffaf bir süreç içinde sonuçlandırılmasından sonra gelen iptalin uluslararası piyasalarda yaratacağı “güven sorununu” göz ardı ediyoruz. Herkese açık bir ihale açıklanan şartnameler uyarınca sonuçlandırılmış, ilgili tüm taraflar şartnamedeki yükümlülüklerini yerine getirmiş ancak fiyat düşük bulunarak ihale iptal edilmiş. Anlatması hayli zor bir durum!

O zaman ihaleye çıkılırken bir alt limit konulamaz mıydı?

Özelleştirme İdaresi bu ihaleye çıkarken bir danışman firma/bankayı mutlaka yanına almıştır. Danışman firma da olası rakamları mutlaka hesaplamıştır. Bu hesaplamadan yola çıkılarak ihaleden önce “minimum rakam” belirlenebilir ve kamuoyuna açıklanabilirdi. O zaman da yatırımcılar durum değerlendirmesi yapıp, bu rakama göre bir karar verirlerdi. Belki ihaleye kimse girmez, Elektirik dağıtım ihalelerinde olduğu gibi yenilenebilirdi.

Hadi bu yapılmadı diyelim, “halka arz” seçeneği neden daha önceden düşünülmedi? Eğer düşünüldüyse; ki mutlaka düşünülmüştür; neden “doğrudan devir” seçeneği öne çıktı? Madem bu seçenek öne çıktı o zaman da ihalede çıkacak fiyatı; en azından danışman firmanın rakamlarına yakın ise; kabul etmek daha doğru olmaz mıydı?

Bu iptalin kısa vadede bütçe dengesine yansımaları dışında yaratacağı büyük bir sorun yok. Asıl sorun orta uzun vadede Türkiye’de iş yapma pratiğine yönelik algılamanın bozulması olacak. Benzer “keyfi” uygulamaların daha önceleri de gözlenmesi; bundan sonra da tekrarı, özellikle uluslararası finans kuruluşları ve yabancı yatırımcıların Türkiye’ye bakışını olumsuz etkileyecektir.

Hepimiz Türkiye’nin yatırım yapılabilir ülke notuna kavuşmasını arzu ediyoruz. Daha fazla doğrudan yatırım gelsin, istihdam artsın istiyoruz. Ancak kredi derecelendirme şirketleri sadece ekonomik verilere bakmıyor. Bir ülkede uluslararası kabul görmüş iş yapma prensiplerine ne kadar uyulduğu, istikrarlı yönetim, hukukun üstünlüğü gibi kriterleri de esas alıyorlar.

Son iptal bu kriterlerin biraz daha öne çıkmasına, hatta not artışının bir süre daha ertelenmesine bile neden olabilecek!

DİĞER YENİ YAZILAR