Merkez Bankası’nın hamleleri geç de olsa piyasa için olumlu adımlar. Verilecek mesajlar, Fed’in hızlı adım atmayacağının sinyalleri ve ABD 10 yıllık tahvillerin gerilemesiyle kurlarda düzeltme olabilir
Geçen hafta hem kurlardaki yükselişin hem de oynaklığın müthiş arttığı bir hafta yaşandı. Çarşamba günü; Fitch’in para politikası bağımsızlığının azalmasının kredi notu üzerinde baskı oluşturacağını kaydettiği açıklamalarının basına yansıdığı sıralarda; Asya seansında “Japon ev kadınlarının” TL uzun pozisyonlarını kapatmaya karar vermeleriyle; dolar/TL Türk piyasaları tam da açılmadan önce 4.8020’lere kadar tırmandı. Bizim piyasalarımız çalışmaya başladığında 4.75-4.76’lardan işlem görmeye başlandı. TCMB’den herhangi bir açıklama gelmemesiyle beraber gün içinde dolar/TL’deki çıkış 4.9282’ye (Günlük yükseliş yüzde 5.40’a, Mayıs’taki yükseliş yüzde 21.7’e çıktı) ulaştı.
Resmi iş saatlerinin tamamlanmasından sonra; TCMB Para Politikası Kurulu (PPK) 2014’ten sonraki ilk olağanüstü toplantısını düzenleyerek Geç Likidite Penceresi faizini yüzde 13.50’den yüzde 16.50’ye yükseltti. (Sadeleştirme herhalde 7 Haziran’a kaldı) 25 Nisan’daki PPK’da yapılan 75 baz puanlık artış da dahil edildiğinde son 1 ay içerisinde toplam faiz artışı 375 baz puan oldu.
Son artışın Türk piyasaları kapandıktan sonra yapılmış olmasının, o saatlerde işlem yapma imkânına sahip yabancılara bir ayrıcalık yarattığı tartışıldı. Olağanüstü toplantı aynı günün sabahında yapılmış olsaydı; hem gün içindeki hasar meydana gelmeyecekti hem de şartlar en azından yerli yatırımcılar için daha adil olacaktı.
Karar sonrasında kur 4.5410’a kadar geriledi ancak çok da uzun süre kal(a)madı. Zira piyasalardaki ‘güven kaybı’ tek başına faiz artışı ile telafi edilecek gibi değildi. Temelde; para politikasının sıkılaştırıcı etkisini azaltacak hatta bertaraf edecek mali politika adımlarının da atıldığına ya da atılacağına dair kalıcı bir güven oluşmadıkça; serbest piyasa ekonomisinin devamına yönelik güven verici ifade ve adımlar atılmadıkça, yaşanan oynaklığın yatışması zor olacağa benziyor.
Atılan adım tek başına bir faiz artışı idi. Her ne kadar TCMB takip eden iki gün içinde ‘nakit TL uzlaşmalı vadeli döviz işlemlerindeki’ miktarı 6.15 milyar dolardan 8 milyar dolara, 2018’deki toplam rakamını da 10 milyar dolara çıkarsa; Cuma günü de reeskont kredileri ile ilgili adımlar atmış olsa da bu adımların teker teker gelmesi yeterli “vurucu” etkiyi göster(e)medi. Dolar/TL paritesi reeskont haberi öncesi ve hatta sonrası 4.80’leri test etti.
Piyasalar daha fazla “güven artırıcı” adımlar atılmasını bekliyor. Bu ihtiyaç politika yapıcılar tarafından da anlaşılmış olsa gerek ki Başbakan Yardımcısı Şimşek ve TCMB Başkanı Çetinkaya, bu hafta Londra’ya giderek finans çevreleri ile görüşmeler yapacak. Ancak haftanın ilk gününde batıdaki finansal piyasalar kapalı. Bu çabalar ne kadar amacına ulaşacak, bu da ayrı bir merak konusu.
Düzeltme gelir mi?
Merkez Bankası’nın adımları her ne kadar “taksitle” gelse de ve piyasalar açısından yeterli görülmese de hiç yoktan iyi denebilecek hamleler. Bunlarla kredibilitesini yeniden kısa zamanda inşa edebilir mi, bu ciddi bir soru işareti. Merkez‘in 7 Haziran’a kadar bir adım atması beklenmiyor, ben de beklemiyorum. O tarihe kadar politika yapıcıları tarafından “yapıcı katkılar” gelir, mali politika tarafından, para politikasını “sulandıracak” adımlar atılmazsa bir şansımız var. Ancak mali politika tarafında seçimler nedeniyle “yeni, yepyeni” vaatler gelecek olur ve bunlar da para politikasının sıkılaştırıcı etkisini “esnetirse kurlarda da “yeni, yepyeni” rekorlar görebiliriz. Dediğim gibi, eğer bunlar olmazsa bir şansımız olabilir. Zira, ABD 10 yıllık tahvil getirileri yüzde 3.1290’dan sonra 2.9350’lere kadar geriledi. Euronun önemli katkısı ile 94.25’lerden kapatan Dolar Endeksi gelişen ülke para birimleri için bir risk oluştursa da tahvil getirilerindeki gerileme, son FOMC notlarından sonra Fed’in hızlı adım atmayabileceği (Haziran’da artış çok büyük ihtimalle geliyor da...) algısını güçlendiriyor. Bu da gelişen ülke para birimlerine, dolayısıyla da TL’ye yarayabilir. Euro/dolar paritesinin 1.1565’lerin altına inmediği, DXY’ın da 94.30-50’leri aşmadığı bir ortamda bir düzeltme gelebilir. Bu düzeltme ile dolar/TL paritesinde 4.6450 ve 4.4675’in görülme ihtimali artacaktır. Yok, eğer yine piyasa güvenini erozyona uğratacak adımlar gelirse 5.25’lere kadar devam edebilecek yeni bir dalganın tetiklenmesi işten bile olmayabilir.
Dip seviye 4.20 mi?
Daha önceden 2 kez yapılan uygulama ile TCMB kaynaklı ‘ihracat ve döviz kazandırıcı hizmetler reeskont kredilerinde’ yeni bir kur sabitlemesine gidildi. Geçtiğimiz Cuma günü Merkez Bankası tarafından yapılan açıklama “25 Mayıs 2018 tarihinden önce kullanılan ve 31 Temmuz 2018 (dahil) tarihine kadar vadesi dolacak olan ihracat ve döviz kazandırıcı hizmetler reeskont kredilerinin, kredinin vadesinde ödenmesi halinde, ABD Doları için 4.20, euro için 4.90, İngiliz Sterlini için 5.60 kuru kullanılarak TL olarak yapılabilmesine olanak tanınması ve kredi kullandırım tarihindeki işlem kurunun sabitleme kurundan yüksek olması durumunda kredi geri ödemesinde kredi kullandırım tarihindeki işlem kurunun esas alınmasına karar verilmiştir” şeklindeydi.
Bu kararla; bu kredileri kullanmış olan şirketlere 4.20 dolar kurundan (diğer para birimlerinde de açıklanan kurlardan) “sıfır primli alım opsiyonu” verilmiş oldu. Döviz kazandırıcı gelir yaratan şirketler bu gelirlerini bugünden; ilgili vadelerine forward işlemi ile satıp, dolar taahhütlerini 4.20’den kapatabilecekler. Ya da spot kurdan satıp, ilgili vadeye kadar TL faizinde değerlendirerek, vadesinde TL olarak kapatabilecekler demektir. Hangi işlemi yapmış olurlarsa olsunlar; yapmış oldukları işlemin kur ve faiz gelirleri ile 4.20 kur arasındaki farkı “kâr yazacaklar”. Üstelik vadede kur; 4.20’nin altında olursa da piyasadan daha ucuza dolar alarak, taahhütlerini dolar olarak da kapatabilecekler. Bahse konu sürede vadesi dolacak TCMB kaynaklı reeskont kredisi kullanmış olan şirketler için büyük bir imkân. Bu krediyi kullanmış ancak ilgili dönemde döviz kazancı elde edememiş şirketlerin de Haziran/Temmuz aylarında piyasadan dolar talep etmelerine gerek kalmayacağından dolayı, döviz talebini azaltıcı da bir etkisi olacaktır. Şirketleri rahatlatan ve dolar talebini azaltan bu karar; aynı zamanda kur riskinin TCMB’ye devredilmesi ve Merkez’in rezerv artırma imkanından vazgeçmesi anlamına geliyor.
Önceki iki uygulamada da dolar gerilese de TCMB’nin belirlemiş olduğu kurların çok da altına inil(e)miyor. Böylelikle bir anlamda ileriye yönelik beklentiler şekillendirilmeye çalışılıyor. 31 Temmuz tarihine kadar dolar/TL kurunda 4.20’nin altına inilmesi böylelikle zorlaşmış oluyor.
İleriye dönük beklentiler adına bir yandan iyi, diğer yandan kötü bir “gösterge” olarak algılanabilir. İyi yönü; TCMB dolar/TL’nin 4.20’lere inebileceğini düşünüyor, diğer yandan kredi geri ödemesi yapacak şirketlerin 4.20’nin altına inilmesi durumunda döviz talepleri artacağı için kurun daha aşağı inişi sınırlanacak. Bir anlamda “taban” etkisi ile kurların daha aşağı düşme ihtimali azalacak.