Referandum sürecini tamamladık ancak kesin sonuçlar henüz açıklanmış değil. Çıkan sonuç; özellikle ekonomik değer yaratan kesimlerin tercihlerindeki değişim; referandum sonuçlarının ciddi bir şekilde analizine muhtaç. Bu konuda Cumhurbaşkanı’nın izleyeceği politikalar, her ne kadar yapılmayacağı dile getirilse de bir erken seçime gidilip, gidilmeyeceğinin netleşmesi bekleniyor.
Referandum öncesinde yazdığım olası senaryolarımdan “Yüzde 51 evet” seçeneğinin de erken seçim getirebileceğini tahmin etmiştim. Referandum öncesinde erken seçimin Kasım 2017’de yapılabileceğini düşünüyordum. Ancak referandumdaki oy dağılımını gördükten sonra en erken tarih; Mart 2018 olabilecek gibi görünüyor. Erken seçim tarihi ile ilgili en iyi ipucu Başbakan’ın 2018’de yapılacağını açıkladığı AK Parti Olağan Kongre tarihinin netleşmesi olacaktır.
Piyasalarda kabinede bir revizyon yapılabileceği konuşuluyor. Hatta OHAL’in uzatılma kararı sonrasında sert bir şekilde 3.7150’lere yükselen dolar/TL kurlarının 3.63’lere gerilemesinde Ali Babacan’ın yeni kabinede yer alabileceği dedikodularının payı vardı. Yeni kabinenin “piyasa dilinden konuşabilen” bakanlardan oluşması veya oluşmaması piyasalar tarafından mutlaka fiyatlanacaktır. Geçen haftanın iyimserliği bunun ilk ipuçlarını veriyordu.
Bu hafta bizim piyasalarımız açısından; 26 Nisan Çarşamba günü yapılacak Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısından çıkacak karar önemli olacak. Referandum sonrasındaki ilk PPK toplantısı olması açısından da önem taşıyan bu toplantıdan çıkacak karar, bundan sonrası için de önem taşıyor.
‘Euro’nun kaderi Fransa’nın elinde
Bu hafta bazı Fed üyeleri konuşacak, 27 Nisan’daki ECB (Avrupa Merkez Bankası) toplantısından politika faizinde ve bono satın alma limitinde bir değişiklik olup olmadığına bakılacak. Belki de ECB’nin kararından çok, dün yapılan Fransa’daki başkanlık seçimlerinden çıkan sonucun parite üzerindeki etkileri fiyatlanacak. Bu yazı yazıldığı sırada henüz Fransa’daki başkanlık seçim sonuçları açıklanmamıştı. Le Pen, Macron, Fillon ve Melenchon’un yarışından bir adayın tek başına ilk turda seçilmesi beklenmiyordu. Sonucun böyle olduğu varsayımıyla, ikinci tura kalan iki adaydan ilkinin Le Pen olması durumunda Fransız halkının “ortak akıl” ile diğer adaya yöneleceği ve bu yönelim sayesinde “diğer adayın” kazanması bekleniyor. İkinci turdaki iki adayın Le Pen veya Melenchon olması piyasaların en fazla tedirginlikle karşılayacağı ikili olacakt. Biri en sağdan, diğeri en soldan olan bu 2 adayın yarışacağı ikinci tur; daha sonuçlanmadan başta euro olmak üzere tüm AB’de kırılganlıkları artıracak. Eğer Le Pen’in aralarında olmadığı 2 aday ikinci tura kalmışsa euro kısa süreliğine de olsa ralli yapacaktır. İlk aşamada 1.08’lerin üzerine çıkabilecek. Ancak bu seviyelerin uzun süre korunmasını da beklemiyor; ikinci turun sonucunu dahi beklemeden; yeniden 1.0650’lere doğru bir geri çekilme olacağını tahmin ediyorum.
BIST’te yükseliş sürer mi?
BIST 100 endeksi “referandum etkisini” üzerinden atıp yükselmeye çalışıyor. Ancak bu nominal yükseliş yerine BIST’in dolar bazındaki performansına bakmak daha doğru. Endeks daha önce üç kez 5.10 dolar seviyesine çıktı, ardından geriledi. Bir anlamda bu seviye, BIST 100 için kırılması zor bir zirve haline geldi. BIST 100 endeksi, 11 Ocak’ta dolar/TL kurunun 3.9422 ile rekor kırdığında 1.98 dolara kadar gerilemişti. Geçen Cuma günü 2.53 seviyesinden haftayı kapatan BIST 100 için 2.48 önemliydi, üzerinde bir kapanış oldu. 2.48 seviyesi Mart 2013’ten bu yana devam eden düşüş trendiydi. Üzerindeki kapanış, önümüzdeki günlerde/haftalarda yaşanabilecek bir yükselişin habercisi olabilir. Bu yükseliş borsanın yükselmesi ile olabileceği gibi dolar/TL kurlarındaki düşüşle de olabilir. Böylesi bir yükselişte 2.71-2.75 dolar seviyesi önemli hedef.
Dolar için 3 senaryo
MERKEZ Bankası Cumhurbaşkanı’nın politik tercihlerini ya da yüzde 13’e yükselen Ocak ayı işsizlik oranını mı göz önüne alarak bir karar verecek? Yoksa; Nisan ayı başından bu yana yüzde 11.50’ye yükselmiş olan ağırlıklı fonlama faizine ve referandum sonucuna rağmen gerilemeyen kurları ve yükselen enflasyonu mu göz önüne alarak karar verecek? İkisi arasında çok önemli farklar var. Yabancı bazı yatırım bankaları ve özellikle de son dönemde Kredi Garanti Fonu’nun da desteği ile kredilerini artırmış olan başta kamu bankaları olmak üzere bazı bankalar PPK toplantısından faiz indirimi bile bekliyorlar. Benim de dahil olduğum diğer grup “işgören faiz” dediğim ağırlıklı fonlama faizinde artış bekliyor. Asıl beklentim artık referandum belirsizliği de geride kaldığına göre PPK’nın Geç Likidite Penceresi üzerinden yürüttüğü uygulamasına bir son vermesi ve son günlerdeki “işgören faizi”ni haftalık politika faizi haline getirmesidir. İlk anda TCMB’nin kısa vadede faizlerde düşüş beklemediği şeklindeki bir yoruma da kulak asmadan, para politikasının anlaşılabilir bir yapıya kavuşturulması açısından bu önemli. Bu yapıldıktan sonra GLP faiz oranı da gerçekten “cezai” bir niteliğe büründürecek şekilde, yüzde 14-15’e çekilebilir.
3.58’i test eder mi?
İster “işgören faizin” haftalık fonlama faizi haline gelmesi ister GLP ile yola devam edilmesi durumunda 50-75 baz puanlık bir artış yapılması gerektiğini düşünüyorum. 75 baz puanlık bir artış, Merkez Bankası’na zaman kazandıracak. Bu zamanda; kabine revizyonun yapılması ve yeni reformların hayata geçirilmese bile, adımların atılmaya başlaması piyasaları rahatlatacaktır.
- 75 baz puan ve üzerindeki bir faiz artışında dolar/TL kurunda 3.6130 ve ardından da 3.5830 seviyelerine kadar bir geri çekilme (Paritenin de Fransa seçimlerinden kaynaklanabilecek desteğiyle) yaşanabilir.
- 25-50 baz puanlık bir artış piyasalar üzerinde çok da anlamlı bir etki yaratmayacak, 3.6250 düzeyi yeniden test edilebilir ancak düşüş çok da kalıcı olmayacaktır.
- Faizler değişmezse bunun politik bir tercih olacağı yorumları öne çıkacak. Bu durumda kurlarda yükselişlerin yaşanması, dolar/TL’de yeniden 3.70’lere doğru bir hareketin yaşanması olasılığı artacaktır.