Merkez Bankası (MB) kısa bir moladan sonra zorunlu karşılıklarda “sert” bir artışa gitti. Her türlü emtianın fiyatı artarken faizleri “seçim veya başka saiklerle” arttıramayan MB’nin zorunlu karşılıkları yükseltmesini bekleyenlerdendim. Bazı katılımcılar da bekliyor olsa da MB’nin 100 baz puanlık “makul” bir artışla yetineceği düşünülüyordu. Bir önceki toplantıda herhangi bir değişiklik yapmayan ve ard arda iki toplantıda arttırılan karşılık oranlarının etkisini görmek için ‘Bekleyeceğim‘ diyen, ardından yabancı basın organlarına demeçler veren, içeride değişik sunumlar yaparak neden arttırmadığını anlatan ve bu toplantıyı da “bekleyip görerek” geçireceğini “ima eden” MB’nin orantısız güç kullanımı piyasaların kafasını karıştırdı!
Sadece kafalar karışmakla kalmadı, bence PPK’nın kredibilitesi de önemli ölçüde yara aldı. Madem kısa vadelilerde 500 baz puanlık orantısız güç kullanılcaktı, PPK’nın bir önceki toplantısında aklı neredeydi?
Peki ne olacak şimdi?
Önceki iki artışta bankalar bir kısmını mevduat sahibine yansıtarak, bir kısmını da sineye çekerek atlatsalar da bu kez hem kredi faizleri hem de mevduat faizleri yükselecek.
Kredi büyümesi düşerken, bankaların fon ihtiyaçları artacak. Bu günlerde 30 milyar TL civarındaki MB fonlaması, 15 Nisan itibarıyla yaşanacak 19 milyar liralık çıkış sonrasında 50 milyar TL’ye dayanacak. Her ne kadar MB faizleri değiştirmeyerek 6.25’te tutmuş olsa da çok değil 4 ay önce sıfır olan bu maliyet şimdi bankaların bilançolarına daha net yansıyacak. Bundan dolayı da bankacılık hisselerine gelen satışla İMKB günü yüzde 1.7 düşüşle kapattı.
Bankacılık sisteminin MB’ye bağımlılığı bu kararla daha da artacaktır. Her ne kadar MB’nin politikası bunu hedefliyor olsa da tüm bu fonlamasını MB’den karşılamak istemeyecek bankacılık sektörünün mevduat konusunda rekabete girmesi, mevduat faizlerini yükseltecektir. Bu yükseliş beraberinde bono faizlerinde de yükseliş getirecektir ki bunun ilk etkilerini dün 8.60’dan 8.90’lara çıkan gösterge bono faizlerinde gördük.
Bono faizlerinin yükseliyor olması beraberinde yabancıların yeniden bu piyasaya dönmesine, TL’nin de yeniden değer kazanmasına neden olacaktır. Yabancı girişi hemen başlar mı bilemiyorum, ancak dün dolar/TL kurlarının 1.5560’lara kadar gerilemesinin ardında bu beklentinin de payı vardı.
Yabancıların muhtemel ilgisiyle bono faizlerindeki yükseliş, mevduat ve kredi faizlerine oranla sınırlı kalacaktır.
Yükselen faiz, yeniden yabancı girişi, “güçlenen TL”, artan ithalat, daha da büyüyen cari açık... Biz “faiz indirimi+zorunlu karşılık artışından” oluşan “garip karışımı” bu sorunlara çare olsun diye devreye sokmamış mıydık? Madem bu yola girmiştik, neden 1 ay ara verip (ki bence son derece anlamsızdı) sonrasında bu denli neden sert vuracak noktaya geldik?
İşin garip tarafı bir yandan MB, kredileri “pahalılandırarak” toplam talebi düşürmeye çalışıyor diğer yandan yepyeni af paketleri açılıyor. Şimdi de esnaf ve kooperatiflere “af” çıkarılıyor. Diğer yandan da “40 gün, 40 gece alışveriş festivali” düzenleniyor. İfratla tefrit tam anlamıyla birbirine karıştırılıyor!
Başkan Yılmaz artık izne çıkmalı!
Başkan Yılmaz’ın önceki söylemleriyle tutarlı olmayan son kararla birlikte görev döneminin sonuna gelindi. Savunmakta hayli zorlandığı “garip karışım” da onu hayli yormuştu zaten. İyisi mi artık son demlerini yaşadığı görevinin son günlerinde tatile çıkması çok daha yerinde olacaktır. En azından daha iyi hatırlanabilmesi adına... Sahi bu arada merak da etmiyor değilim, 500 puanlık “orantısız güç” yeni başkana daha rahat bir “çalışma ortamı” sağlamak için mi kullanıldı?
Merkez’den orantısız güç kullanımı!
Haberin Devamı