Dün Merkez Bankası nezdindeki Para Politikası Kurulu (PPK), 1 haftalık politika faizlerinin yüzde 6.25’te sabit tutulmasına karar verdi. Zorunlu karşılık artışın dair Banka Meclisi’ne herhangi bir tavsiye de çıkmadı. Büyük olasılıkla zorunlu karşılık artışı bu ay gelmeyecek.
Anlaşılan MB ani bir el freni ile “bekle-gör” politikasına geçmeye karar verdi.
Toplantı sonrasında yapılan açıklamada, “Merkez Bankası’nın Kasım ayından bu yana aldığı tedbirler özellikle ithalat talebindeki yavaşlama kanalıyla toplam talebin bileşimini dengeleyerek makro finansal riskleri azaltmaktadır. [Kurlardaki yükselişin cari açığı daraltıcı etki yapması umuluyor] Bunun yanı sıra, alınan parasal sıkılaştırma kararları enflasyon üzerindeki iç talep kaynaklı baskıları sınırlayacaktır. [En azından umuluyor, “bekle-gör” politikasınını dayanağı] Bununla birlikte, enerji ve diğer emtia fiyatlarında gözlenen hızlı artışların enflasyon üzerinde arz yönlü ilave bir risk unsuru teşkil ettiğine dikkat çekilmiştir. [Faiz indirimlerinde durmanın “resmi” sebebi!]”deniliyor.
Merkez Bankası’nın hızlanan ekonomiyi yavaşlatma, buna bağlı olarak artan ve işler sarpa sardığında risk olarak algılanabilecek cari açığı zapt-u rapt altına alma konusunda adımlar atması yerinde bir uygulamaydı. Bunun için parasal sıkılaştırma, MB tarafından uygulanabilecek öncelikli stratejilerden birisi. Bunun için karşılık oranları artırılması da ilk başvurulacak önlem. Kafaları karıştıran ve tüm bu söylemlerle “çelişen” kısmı, politika faizlerindeki indirimdi (gecelik faizlerdeki indirim son derece yerinde ve kendi içinde tutarlıydı). Hadi diyelim ilk defasında 50 baz puanlık bir “sürpriz” indirime gidildi. Madem bu ay el freni ile sert bir şekilde “durulacaktı”, geçen ayki indirim neyin nesiydi? MB deseydi ki; “Fazileri sabit tutup, karşılıkları artıracağız ve verileri izleyeceğiz” piyasalardaki kafa karışıklığı bu denli büyük olmazdı.
Anlaşılan kafa karışıklığının artmasıyla gelen oynaklıktan MB rahatsız oldu ki bu ay durma kararı aldı. Rahatsız olmasaydı, Londra’ya kadar giderek anlatmak zorunda kaldıkları politikayla “tutarlı” olmak adına; dün de politika faizleri 25 baz puan indirmesi, beraberinde de karşılık oranlarını artırması gerekirdi.
Bu arada parasal tarafta atılan adımlar, mali taraftan desteklenmiyor. Hükümet düşen faiz harcamaları ve artan tüketim (MB’nin azaltmaya çalıştığı bu değil miydi?) vergilerinden sağlanan avantaja rağmen kamu harcamalarında (seçim sath-ı mahallinde olmamız sebebiyle) herhangi bir kısıntıya gidiyor değil. Merkez Bankası’nın hem finansal istikrarı hem de fiyat istikrarını hedefleyen yeni politika oluşumu ; torba yasa gibi “esneticilere/gevşeticilere” değil gerçek anlamda “sıkılaştırıcı” etki yaratacak disipline ve kamu cephesinden gelecek ciddi desteğe muhtaç.
MB’nin son “deneysel politikası” ancak böylesi bir destek gelecek olur ise (belki) başarılı olabilir.
Merkez Bankası’ndan el freni!
Haberin Devamı