Merkez Bankası’nın bu haftaki faiz kararı kritik. Faiz koridorunun üst bandında 100 baz puanın altındaki bir artış, Merkez’in ‘kaçak dövüştüğü’ izlenimini kuvvetlendirip, yeni artış beklentisi yaratır.
Geçen hafta küresel piyasaları yakından ilgilendiren iki önemli gelişme yaşandı. İlki Çin’den. Çin ekonomi yönetimi, bankaların mevduat faizleri ile ilgili bir değişikliğe gitmezken kredi faizlerini “serbest” bıraktı. Çin’de “devlet denetimindeki” uygulamada mevduatlar için “gösterge faiz” yüzde 3 iken krediler için bu oran yüzde 6 olarak belirlenmiş. Bankaların mevduat faizinde yüzde 10’a kadar bir artış yapma (yüzde 3.3), kredi faizlerinde göstergenin yüzde 70’ine kadar faizi düşürebilme serbestisi vardı. Mevduat tarafına dokunmazken, kredi faizlerinin “liberalize” edilmesi Çin için önemli bir gelişme. “Gölge Bankacılığın” hayli yaygın olduğu Çin’de devlet şirketleri, devlet bankalarından aldıkları “kontrollü faizli” kredileri küçük şirketlere kullandırarak önemli kazançlar elde ediyorlar. Getirilen uygulama hem Çin piyasasının serbest piyasaya doğru kayması adına önemli, hem de Çin ekonomi yöneticilerinin gölge bankacılık konusundaki mücadeleleri adına ciddi bir adım olacak!
İkincisi ABD’den. Moody’s ABD’nin görünümünü negatiften, “durağana” yükseltti. İronik olan, bu haberin açıklandığı hemen hemen aynı zamanlarda ABD’nin “motor şehri” olarak anılan, otomotiv endüstrisinin kalbi kabul edilen ve 18 milyar dolar borcu olan Detroit şehri “iflasını” açıkladı. Kamu hizmetlerinin önemli ölçüde aksadığı Detroit’in geleceği Obama’nın alacağı yardım kararlarına bağlı artık! ABD’nin kamu dengeleri düzelmesi görünüm artışını getirirken, iflas eden Detroit’le beraber “şehir bono piyasasında” riskleri artarken, bu durumun ABD “faiz piyasasına” yansımaları yakından izlenmeli. Bu piyasada işler karışırken, ABD hisse senetlerinin yeni yüksekler görülmeye devam edecek mi? Microsoft ve Google’ın bilançolarının beklentilerden kötü geldiği bir ortamda benim şüphelerim artmış durumda. ABD 30 yıllık tahvil faizleri Cuma gününü kritik bir eşik olan yüzde 3.55 seviyesinde kapattı! Bu seviyenin hafta içinde 3.51’e kadar gerilemesi ihtimali var! Bu gerileme ile birlikte hafta içinde ABD borsalarında yeni yüksekler görülse de önümüzdeki dönemde bir ralliden çok, bir “düzeltme” hareketinin olasılığı artmaya başlamış durumda.
Bu hafta Merkez Bankası ve Suriye önemli olacak!
Kuzey Suriye’deki PYD lideri Salih Müslim “geçici bir otonom hükümet” kurmak istediklerini açıkladı!
Suriye’deki son gelişmeler Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor ve mutlaka izlenmesi gerekiyor. Özellikle de orta vadede...
Merkez Bankası’nın faiz kararı haftanın “göstergesi” olacak!
Piyasalar açısından bu haftanın en kritik olayı yarın toplanacak olan Para Politikası Kurulu’nun alacağı kararlar. Önceki hafta sonu yapılan “ekonomi zirvesi” sonrasında MB Başkanı Başçı’nın “ölçülü faiz artırılabilir” açıklamasından sonra piyasalar sakinleşmiş, yarın yapılacak toplantıyı bekler hale gelmişti!
Piyasalarda yapılacak faiz artışı ile ilgili değişik tahminler var! Politika faizinde bir değişiklik beklenmezken, faizin üst bandının artışında 50-250 baz puan arasında değişik tahminler var! Teknik olarak MB’nin bankacılık sistemini fonlarken uyguladığı faiz oranının ne kadar olacağı, MB’nin bundan sonraki öncelikleri konusunda ipuçları verecek. MB; açıklama sonrasında “yatışan” piyasaları dikkate alacak olur ise 50 baz puanlık bir artışla yetinebilir. Yok eğer kur artışlarının da besleyeceği enflasyon ile mücadele edeceğim derse 250 baz puanlık bir artış söz konusu.
Sınırlı artırım kurda yukarı hareket başlatır
Merkez Bankası’nın faiz koridorunda yapacağı artışla ilgili benim tahminim 150 baz puan.
Faizin alt bandında bir değişiklik yapmaksızın (sıcak para isteniyorsa (!) orada da aynı miktarda bir artışa gidilebilir) üst bandın yüzde 6.5’ten 8’e çıkarılmasından bahsediyorum. Bu seviyenin hem piyasalara verilen mesajın “net olması” açısından hem de enflasyonla mücadeleye devam edildiği mesajının verilmesi açısından önemli. 150 baz puanın, hele ki 100 baz puanın altındaki bir artış MB’nin “kaçak dövüştüğü” izlenimini kuvvetlendirir. Hele ki 50 baz puanlık bir artış MB’nin “bağımsızlığının” sorgulandığı bir dönemde bu şüpheleri arttıracaktır. MB bu kez piyasalara “net bir mesaj” vermeli. Düşük oranlı bir artış bono piyasalarında ilk aşamada; fonlama maliyetlerinin en azından bir sonraki PPK toplantısına kadar düşük kalacağı varsayımıyla; olumlu algılanabilir, faizleri düşürebilir! Ancak bunun kalıcı olması hayli zor!
200 baz puan ve daha yüksek oranlı bir artış “yabancıların istediği oldu” algısını yaratacağından dolayı “politik olarak riskli” görülebilir! Düşük oranlı bir faiz ortamı kurlarda yeniden yukarı bir hareket başlatabilir.