MERKEZ Bankası’nın yarınki Para Politikası Kurulu toplantısında faizleri değiştirmeyeceğini bekleyenlerin sayısı son günlerde artmaya başladı. Ancak Merkez Bankası mademki bu yola girdi, en azından bu haftaki toplantıda politika faizlerinde 25 baz puanlık indirim, zorunlu karşılık oranlarında da yine artırım yapması gerekiyor
Cuma günü BDDK kriz sırasında sorunlu hale gelen kredilerin banka bilançolarına getireceği yükü hafifletecek uygulamalarına son verdi! Sorunlu kredilerin yeniden yapılandırılması, sermaye yeterlilik oranı yüzde 16 ve üzerinde olan bankalar için uygulanan genel karşılık oranının sıfır olarak uygulanması gibi “kolaylaştırıcı” uygulamalara 1 Mart 2011 itibarıyla son verildi. Son haftalarda gerek Bakan Ali Babacan, gerek Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz tarafından sıkça dile getirilen, ilgili kurumlar arasındaki işbirliği adına yeni bir adım daha atılmış oldu.
İşbirliği çabaları yolunda
BDDK’nın kararı kriz öncesine dönülmesi anlamına geliyor. Bir anlamda bankaların sorunlu kredileri konusundaki esneklikleri konusunda daraltıcı bir yapıya geri dönülürken, sermaye yeterlilik hesaplamalarında daha “katı” olan eski yapıya dönülmüş oluyor. Bankacılık sektörü açısından çok şey değişecek mi? Sanmam! Son BDDK raporuna göre, 31 Aralık 2009’da 397 milyar TL olan krediler 7 Şubat haftasında 539 milyar TL’ye ulaşmış. Yüzde 36’lık bu artışa karşın 2009 yıl sonunda yüzde 5.16 olan sorunlu kredilerin toplam kredilere oranı yine 7 Şubat itibarıyla yüzde 3.53’e gerilemiş. Sorunlu kredilerin hem oran hem de miktar (!) (Yeni düzenleme sonrasında her ikisi de olumsuz yönde ancak sınırlı olarak değişecektir!) olarak düşüyor olması BDDK’nın bu kararı almasını kolaylaştırmıştır.
Bu karar bankaların sermaye yeterlilik oranlarını dolaylı olarak etkileyeceğinden kredi verme konusunda bir kez daha düşünmelerini, en azından hesaplarını bir kez daha yapmalarını sağlayacaktır. Bu da Merkez Bankası’nın izlediği politikaya bir anlamda destek olacaktır. MB faizlerini indirmesine karşın zorunlu karşılıkları artırarak ne yapıyor? Bankaların kredi için kullanabilecekleri kaynakları azaltıyor. Karşılıkları BDDK tarafından yeniden eski haline getiriliyor olması da bir anlamda bankaların ellerindeki kaynakları azaltmaya yönelik bir uygulama. BDDK, dolaylı olarak Merkez’e yardımcı oluyor, Bakan Babacan’ın sözünü ettiği işbirliği çabalarına uygun bir adım atıyor.
Kredilerde yavaşlama yok
Bu haftanın yerel piyasalar açısından önemli olayı MB’nin 15 Şubat Salı günü yapacağı PPK toplantısı. Bu toplantıda faizi değiştirmesini beklemeyenlerin sayısı geçtiğimiz haftanın ikinci yarısında artmaya başladı. Hele hele zorunlu karşılıkları artırmayacağını düşününlerin sayısı daha da fazla artmış olmalı ki, bonolara ciddi bir alım geldi! Naçizane görüşüm, politika faizlerini indirip, zorunlu karşılıkları artırmaya yönelik bu “deneysel” politikaya sırf faizler ve kur yükseldi diye ara verilecek ise, bir çok yatırımcının “madem korkacaktı Merkez, neden o zaman bu politikayı uygulamaya koydu” şeklinde sorular sormasına neden olacaktır!
MB madem bu yola girdi, en azından bu haftaki toplantıda da devam etmeli. 25 baz puanlık bir indirim (ki enflasyon yine MB’nin belirttiği üzere bu politikaya “destek” olmaya devam ediyor!) ve Banka Meclisi’ne zorunlu karşılıkları artırmak yönünde bir karar çıkmalı! Zira kredilerde gözle görünür bir yavaşlama söz konusu değil. Otomobil satışları Ocak ayında (normalde amortisman sebebiyle Aralık ayında beklenirken...) rekor kırıyor, tüketici kredilerinde gözle görünür bir yavaşlama yok! Eğer kurlardaki ve bono faizlerindeki artışlardan ürktüğü için “kendi politikasından uzaklaşan” bir MB piyasa katılımcılarına yanlış mesaj verecektir. Çok değil daha birbuçuk hafta önce Londra’da ‘faiz indirimlerine devam’ mesajı veren ve daha önceki indirimlerini “ne pahasına olursa olsun” savunan MB, bu kez faiz indirip, karşılıkları artırmazsa (en azından sembolik olarak da olsa...) bir sonraki adımını anlatmakta zorlanacak, piyasanın kendisine olan güvenini sorgulamasına neden olacaktır. Herşeyden öte, yeni başkanının kendi kredibilitesini oluşturmak için çok daha fazla çaba sarfetmesine neden olunacaktır!
Mübarek’in istifası petrol piyasasına nefes aldıracak
Mübarek’in istifası, Mısır’daki hayatın “normale dönmesi” konusunda önemli bir eşik idi. Bu karar aynı zamanda petrol piyasasındaki “arz belirsizliği” endişelerini de azaltacaktır. Ne de olsa Mısır Ordusu, ABD’nin “himayesinde” ve büyük patronun çıkarı da Süveyş başta olmak üzere petroldeki arz güvenliğinin mutlaka temin edilmesinden geçiyor. Bu nedenle bu hafta içinde petrol fiyatlarında; özellikle Brent’te aşağı yönlü bir seyir izleyebilir, 100 doların altına inildiğini görebiliriz.
Mısır meselesinin en azından bir süreliğine gündemden düşeceğini düşünmek hatalı olmaz. Gerginliğin azalması hem ortadoğu, hem de bizim de içinde bulunduğumuz bölgeye yakın gelişmekte olan ülke borsalarının geçtiğimiz hafta yaşadığı kayıpların bir kısmını geri almasını sağlamak açısından önemli olacaktır.
İMKB 100 Endeksi’nde geçtiğimiz hafta 200 günlük hareketli ortalamanın (HO) altına ilmişti. Bu haftanın başında kısa süreli bir topralnma yaşanabilir. Dolar/TL kurlarındaki muhtemel “yumuşama” ile birlikte Cuma günü 4.08 dolar/cent bazında kapanan İMKB 100 Endeksi’nin önce 4.12’deki 200 günlük HO ve ardından da 4.25’teki 50 günlük HO ortalamayı test etmesi ve hatta 4.33 cent seviyesindeki “boşluğu” da kapatacak tarzda bir yükeliş göstermesi söz konusu olabilir. Ancak bu yükselişlerin yeni bir yükseliş trendinden çok, pozisyon azaltmak için kullanılması daha akılcı olacaktır.
Dolar/TL’deki muhtemel yumuşama mı?
Pazartesi günü 1.5790’dan geçen ve hergün 25 pip’lik yükseliş gösteren trendin aşağı yönlü kırılması durumunda önce 1.5650, ardından da sırasıyla 1.5550 ve 1.5350 seviyelerinin test edilmesi söz konusu olacaktır. Yukarıda ise halen daha 1.6070 TL seviyesi önemli olacak!
Merkez Bankası faiz indirimine bu ay da devam edecek mi?
Haberin Devamı