Mayıs ayı başında Japonya'nın sıfır faiz politikasına son vereceğini açıklaması global likiditenin daralacağı endişelerini kuvvetlendirdi. Tüm piyasalara hakim olan bir varlık satış dalgası, ardından da gelişmekte olan ülke paralarından çıkış kurlar üzerine baskı getirdi.
Merkez Bankası, bu dalgaya faiz artışları ve döviz alabilecek likiditeyi daraltıcı önlemlerle cevap verdi. Faizler iki "olağanüstü" toplantıda 400 baz puan artırıldı. Adeta panik içinde alınan bu kararlar sonrasında YTL yine "cazip" hale getirildi. İlk aşamada doğru kararlardı. Ancak sonrası iyi yönetilemedi.
Hal böyle olunca da biz benzer ülkeler arasında hatta tüm piyasalar arasında en yüksek "resmi" faizi veren ülke durumuna geldik. Yani faiz liginde birinciliğe yükseldik. Tabii ki bu fırsatı gören -özellikle yabancı- yatırımcılar; yüksek YTL faizlerinden yararlanabilmek için yeniden Türk piyasalarına dönünce döviz satışları hızlandı.
8 Mayıs'ta 1.3120'den başlayan ve 23 Haziran'da 1.7650 alış seviyesine kadar yükselen dolar kurları faiz kararları sonrası önce 1.53-1.55 bandına geriledi. Adeta "ahlâksız teklif" gibi görünen faizin cazibesi satışları arttırdı ve 1.4410 seviyelerine kadar gelindi.
Düşük kurlar enflasyon hedefinin tutturulması için 'mutlak' şart gibi görünüyor. Ancak kurların yeniden 1.30'lu seviyelere gelmesi bize bir fayda sağlar mı? Enflasyonla mücadelede 2005 yılında olduğu gibi 'geçici bir zafer' kazanılmasına yardımcı olacağı aşikâr. Ama bunun da acısı 2006'daki gibi daha sonra çıkacaktır.
Piyasalarda; özellikle yabancı yatırımcıların yayınladıkları raporlarda; 2007 enflasyon hedefinin tutturulabilmesi için yıl sonuna kadar MB'nın 50-75 baz daha faiz arttırması gerektiği belirtiliyor. Şu andaki faiz seviyesiyle bile kurlar bu seviyelere gerilemişse, 50 baz puanlık artış sonrası faiz daha da cazip hale geldiğinde kurlar daha aşağı gitmez mi ?
Merkez Bankası müdahale etmezse; ki böylesi bir müdahale son derece anlamsız ve geçen yıl yapılan hataların bir tekrarı olur; yeniden 1.33-1.38 arası kurlara geri döneriz. Bir farkla, Hazine yüzde 13.75 yerine yüzde 20 bileşik faiz seviyelerinden borçlanıyor durumda.
Bütçe dengelerini hasara uğratan ve cari açık sorunun büyüyerek sürmesine zemin hazırlayan bu duruma meydan verilmemesi şart. MB'nın günlük depo ihalelerine son vermesi, bundan da önemlisi yeni faiz artışı söylemine bir an evvel son verilmesi yerinde olacaktır. Faiz artış kararlarıyla kazanılan zamanın hem Merkez Bankası, hem de hükümet tarafından iyi kullanılması gerek. Zira global faiz koşulları; özellikle ABD Merkez Bankası'nın son "sabit tutma" karan sonrası eskiye oranla daha iyi durumda.
Evet Japonya'dan ve Avrupa Merkez Bankası'ndan yeni faiz artırım kararları gelecek ama bunlar YTL'deki cazip farkı çok da azaltacak kadar değil.
Merkez Bankası faiz artırmalı mı?
Mayıs ayı başında Japonya'nın sıfır faiz politikasına son vereceğini açıklaması global likiditenin daralacağı endişelerini kuvvetlendirdi
Haberin Devamı