Meğer AB’deki problem ne kadar büyükmüş!

Haberin Devamı

Yunanistan için taahhüt edilen 110 milyar dolarlık paket açıklandığı sırada, bu rakamın ihtiyaçtan bile fazla olması piyasaları şaşırtmıştı. Arkasından Portekiz ve İspanya gelmesin diye kesenin ağzı açılmış, IMF’nin de elini taşın altına sokması sağlanmıştı. İlk anda piyasalar sakinleşti.

Ancak PIGS’in (Portekiz, İspanya, Yunanistan ve İtalya) 2010 yılı içinde 374 milyar, 2011 sonuna kadar da toplam 760 milyar euro kamu borcunun vadesi geliyor olması gerginliğin sürmesine neden oldu. 110 milyarlık pakete rağmen borçlarını çeviremeyeceğinden endişe duyulan AB üyelerinin risk primleri ciddi oranda arttı. Euronun değer kaybı 1.2522’ye kadar sürdü.

İşlerin daha da sarpa sarmasından endişe eden AB liderleri geçtiğimiz hafta sonu acil olarak toplandı ve 110 milyar dolarlık paketi, 750 milyar euroya çıkardı. 440 milyar euro üye ülkelerden, 60 milyar euro ortak bütçeden ve 250 milyar euro da “yeni IMF”den geliyor.

Piyasalar endişe etmekte haklı mıydı? Yoksa piyasalar istediklerini politikacılara dikte mi ettirdiler? Her ne kadar Merkel “spekülatörler ile meslektaşlarım (politikacılar) arasındaki mücadeleyi ne pahasına olursa olsun biz kazanacağız” demişti. Pazar gecesi geç vakitte açıklanan paket ile 750 milyar euroluk “AB garantisi” ile piyasalar (büyük çoğunluğu ilgili ülkelerin bankaları) bir anlamda kendilerini garantiye aldılar. Onlar eninde sonunda paralarını alacaklar. Sizce bu durumda Merkel mi kazandı, yoksa piyasalar mı?

Paket işe yarayacak mı?

2008’de eşikaltı krizi başladığında Citibank’ın liderliğinde 80 milyar dolar sermaye ile kurulacak ve piyasalardaki sorunlu kredileri alacak özel bir fonu hatırlar mısınız? Böylelikle piyasalardaki “toksik varlıklar” temizlenecekti. Değil işe yaramak, fon kurulamadı bile... O gün bu gündür toplam zarar hesaplanamadı bile halen daha...

AB’nin açıkladığı sepet sonrasında piyasaların “çocuklar gibi şen” tepkisini bakmayın. Geçen hafta cehennemi görenler için bugünkü seviyeler adeta “ikramiye” gibiydi. Yine taşınma suyla değirmen döndürülmeye çalışıyor. Fazilerin euroda yüzde 1’e indirilmesi de yetmedi, şimdi AB üyesi ülkelerin Merkez Bankaları doğrudan piyasalara girerek bono satın almaya başladı. Paket açıklanmadan önce bankaların birbirlerine olan limitlerini tıpkı kriz sırasında olduğu gibi dondurduğu bir ortamda, sistemin “çalışabilmesi” için yine devlet desteğine ihtiyaç duyuldu.

Ayağı yere basan, uygulanabilir, denetlenebilir ve herşeyden daha önemlisi benzer bir sorunun bir kez daha yaşanmaması için gereken düzenlemeler ortada yok. Varsa yoksa piyasalar para verilsin, bankaların üzerindeki riskler devletlere geri iade edilebilsin. Tüm yapılan bu. İşin kötüsü her geçen gün rakam büyüyor.

Bu paket kısa bir süre için euro bögesindeki ateşin harını alır. Ancak ayakları yere sağlam basan bir plan ile desteklenmediği takdirde sadece para vermek çözüm olmayacaktır! Olsaydı bugünlere gelinir miydi?

Bir de işin Avrupa Merkez Bankası ve Trichet tarfı var. Çok değil geçen Perşembe günü “bono almak da nereden çıktı, toplantıda bunu tartışmadık bile” diyen bir merkez bankası başkanı mı 750 milyar euroluk paketi yönetecek? O yönetmeyecekse, her merkez bankası kendi kafasına göre mi takılacak, koordinasyonu kim sağlayacak, başarı ya da başarısızlık kime ait olacak?

Paket haberinden sonra; dolar karşısında 1.3095’e kadar değer kazanan ancak bunu koruyamayıp yeniden 1.2850’lere dönen euro da benzer düşünenlerin sayısının hayli fazla olduğunu düşündürüyor.

DİĞER YENİ YAZILAR