Yunanistan’ın kurtuluşu da İzlanda modelinden geçiyor. Borçlar külliyen silinecek ve ödenebilecek boyuta inecek, alacaklılar birer sürahi soğuk su ile yetinecekler, sonra sıra diğerlerine de gelecek. Kısa vadede Komşu için başka bir kurtuluş yolu yok. Süreyi uzatmak aslına bakarsanız hem riskli hem de zarar miktarını artırıyor.
Haberi duydunuz mu? Fitch, İzlanda’nın kredi notunu BB+’dan BBB-‘ye yani “yatırım yapılabilir ülke” seviyesine çıkarmış! Halbuki 2008 finansal krizinde ilk iflâs bayrağını çeken ülkeydi İzlanda. Kredi notu “çöp” seviyesine indirilen bir ülkeydi küçük ada ülkesi. 320 bin kişilik ülkede yaşananlar bizim 2001 krizinde de beterdi neredeyse. Para birimi Iceland Koruna’sının dolar karşısındaki değeri Kasım 2007’de 60 seviyesinden, Aralık 2008’de 149’a kadar değer kaybetmiş. İzlanda borsası yüzde 90 değer yitirmişti. 2011 tahmini GSMH’si 14.1 milyar dolar olan ülke (2008’de 12.1); IMF ile sürdürdüğü 3 yıllık program sonrasında “düze çıkmış” görünüyor.
Aslına bakarsanız IMF’nin yaptıklarından çok İzlandalıların attıkları adımlardı ülkeyi yeniden yatırım yapılabilir seviyeye çıkaran. Neler mi, yapıldı? 2008’de bankacılık sisteminin dış borçları 50 milyar euro seviyesindeymiş. (8.5 milyar dolarlık gayrisafi milli hasılaya sahip bir ülkeye hangi ‘akıl’ bu kadar büyük borç verir? Sanki Yunanistan’daki durum çok farklı!) Kriz çıktıktan sonra iflas noktasına gelen ülkenin 3 büyük bankası Giltner, Kaupthing ve sonrasında da en büyüğü Landsbanki, Iclandic Financial Supervisory Authority FME (İzlanda’nın TMSF’si) tarafından “devletleştirilmiş”. Bankacılık sistemi ve borsada işlemler durdurulmuş ve yabancı para işlemleri devlet kontrolüne alınmış. İzlanda Merkez Bankası, yabancı para üzerinden yapılan işlemlerdeki tek otorite ve yetkili kılınmış.
Bankalara sermaye benzeri borç vermiş ana alacaklılar (senior bond holders) paralarının ancak yüzde 7’lerini kurtarabilmiş, İzlanda bankalarının verdikleri yüksek faizin cazibesine kapılan İngiliz ve Hollandalı mevduat sahiplerinin alacakları da yapılan halk oylaması ile adeta ‘iç edilince’ (Icesave) toplam borç yükü bir anda “hafiflemiş” oldu!
Borç yükü hafifleyen (finansal sektörün büyüklüğü kriz öncesinin 5’te 1’ine inmiş), parası devalüe olan İzlanda için ekonomiyi; onca büyük felaketten sonra; rayına oturtmak daha kolay oldu. Cari açığın GSMH’ye oranı 2007’deki yüzde 6.5 idi. 2011’de ise yüzde 0.5’e düşmesi ve hatta 2012’de cari fazla vermesi bekleniyor. Kamu borcunun GSMH’ye oranının da 2013 sonunda yüzde 65’e gerileyeceği hesaplanıyor. AB üyesi olmayan ve görece olarak AB borç krizinden önce kendi krizini yaşayıp, ‘sokağının önünü -borçlarını silme suretiyle- temizleyen’ İzlanda’nın bu yıl yüzde 2-2.5 büyüyeceği tahmin ediliyor.
Tüm küresel finansal krizin gerçek çözümü İzlanda (aslında bizim de 2001’de yaptığımız) yönteminden geçiyor. (Denebilir ki İzlanda küçük, borçları da azdı, verdikleri zarar dev ekonomilerde pek de “hissedilmedi”. (Siz onu bir de İzlanda’da para kaptıranlara sorun.) Böylesi radikal bir çözüm AB (ve hatta ABD) için üretilmedikçe içinde bulunulan krizin çözümü hayli zor. Merkez bankaları tarafından verilen likidite bu “acı ilacı” içme zamanını geciktirmekten başka bir işe yaramıyor. Alın size Japonya’nın durumu. 1990’daki krizden halen daha çıkabilmiş değiller. Büyüme yok, kamu borcu GSMH’nin 2 katı (yüzde 200, sıra bir ara Japonya’ya da gelecek gibi...) ve bir türlü durgunluktan kurtulamadılar! Benzer bir tehlike ABD’yi ve AB’yi de bekliyor! Çok uzağa gitmeden, Yunanistan’ın kurtuluşu da İzlanda modelinden geçiyor. Borçlar külliyen silinecek ve ödenebilecek boyuta inecek, alacaklılar birer sürahi soğuk su ile yetinecekler, sonra sıra diğerlerine de gelecek! Başka bir kurtuluş; en azından kısa vadede; yolu yok. Süreyi uzatmak aslına bakarsanız hem riskli hem de zarar miktarını arttırıyor! AB’nin politika yapıcıları bunu görseler bile şimdilik göz ardı ediyor, zamanın tedavi edici gücüne güveniyorlar. Bakalım kim haklı çıkacak.
İMKB 62 bin puanın üzerine çıkacak mı?
Gelelim bu haftanın piyasa beklentilerine...
Yukarıdakilerin tamamını unutun! Kısa vadede yukarıdakilerin hiçbiri piyasaları ilgilendirmiyor. Hafta sonu Komşu’daki ‘atanmış hükümet’ yeni önlemleri kabul etmiş, IMF’de 13 milyar dolar ile “kurtarma harekâtına” katkıda bulunacağını açıklamış. Hafta başında; uzun zamandır beklenen; Yunanistan meselesinin “mutlu sonla” bittiği haberi gelebilir. Piyasaların gergin geçen bir haftadan sonra bu haberi yeni yükselişler için kullanacaklarını tahmin etmek zor değil. Bu hafta İMKB 100’de bir süredir “beklenen” 62.025 seviyesinin görülme ihtimali yüksek! Bu seviye teknik olarak önemli bir direnç seviyesi. Aşılmasında zorlanılacaktır. Olaki aşıldı, ilk hedef 63.900 seviyesi olacağa benziyor! 62.025 seviyesi aşılamaz ise yaşanacak bir kâr realizasyonu ilk aşamada Cuma günü geride bıraktığımız 60.034 ile 60.257 arasındaki boşluğun kapanmasını sağlayacaktır!
Bu hafta izlenmesi gereken “endikatör” euro/dolar paritesi olacaktır! Yunanistan haberleriyle haftanın ilk günlerinde 1.3290-1.3310 seviyelerinin test edilme olasılığı var. Sonrasında da 1.3440 seviyesi söz konusu. Ancak ilk eşiklerin aşılamaması hatta hiç ziyaret dahi edilmeden 1.3020 seviyelerindeki 50 günlük hareketli ortalamanın altına inilecek olur ise euroda önemli bir “düşüş” hareketi başlayacak demektir ki bu durum başta borsalar ve emtia olmak üzere varlık piyasalarında “sinirli” bir havanın oluşmasına sebep olabilir!
Krizin gerçek çözümü: İzlanda
Haberin Devamı