Karttaki limit sizin paranız değil ki...

Haberin Devamı

Önce şunu belirtmeliyim ki ben, bankalar için ‘kötü’ bir kredi kartı kullanıcısıyım. Neden mi? 1986 yılından beri, yani yaklaşık 27 yıldır kredi kartı kullanıyorum. 324 aylık süre içinde kart ekstrelerimin sadece 3 tanesi zamanında ödenmemiştir. Bunlardan birisi param olmadığından, diğeri ikisi ise sadece zamanında yatırılmadığındandır. Ekstre gelene kadar çoktan tüketmiş olacağım benzin, beyaz peynir gibi alışverişler için taksit seçeneğini; beyaz eşya yada bilgisayar gibi uzun ömürlü tüketimler dışında; asla kullanmam!

Tam zamanlı profesyonel iş hayatıma Türkiye’nin ilk kredi kartı ‘ihraç eden’ şirketlerinden olan Anadolu Kredi Kartları A.Ş.’de başladığımdan olsa gerek, kredi kartı dünyasını yakından tanıma fırsatım oldu. İlk başladığım yıllarda şimdiki gibi manyetik bant ya da ‘akıllı yonga’ yoktu kartlarda. Halen daha kullanılan ‘kabartma rakamları’ kullanan özel yazıcılardan geçiriliyordu kartlar.

Aslına bakılırsa kredi kartları doğru kullanıldığında son derece mantıklı bir ödeme aracıdır. Banka ile yapmış olduğunuz ‘anlaşma’ size harcamalarınızı bir ay sonra ödeme imkânı sunar! Bir ay boyunca yaptığınız harcamayı ayın sonunda ödersiniz. Tanım itibariyle banka size bir ay boyunca (ortalama 15 gün) ‘faizsiz kredi’ olanağı tanır. Bu krediyi size tanırken, kartı kullandığınız dükkândan da sizi oraya getirdiği için bir ‘komisyon’ kazanır!

Son zamanlardaki yaygın kanının aksine; kredi kartları, var olan ya da en geç bir ay sonra gelecek gelirinizi harcama üzerine kurulu bir sistemdir. Temel olarak ‘kendi paranızı’ harcarsınız. Bankanın size tanıdığı kredi limiti bir ‘kredidir’, yani sizin paranız değil bankanın parasıdır. Tüketim dünyasının yarattığı ‘albeni’ kredi kartı limitlerinin kendi paranız gibi algılanmasına neden oldu.

BDDK son düzenlemesiyle bu anlayışı biraz olsun kontrol altına almayı amaçlıyor. Geliri belgelenemeyenler için 1.000 TL sınırı getirilirken, geliri belgelenenleri de bankalar aracılığıyla sürekli gözetim altına alarak kart kullanıcılarının mağduriyetini azaltma yoluna gidiyor. Bu arada minimum ödeme tutarlarını da kademeli olarak yükseltiyor ki bu da kartlar vasıtasıyla verilen kredilerin daraltılması anlamına geliyor.

Taslak aşamasındaki bu düzenleme, son derece modern bir ödeme aracı olan, kayıtdışı ekonomiyi azaltmaya yardımcı olan kredi kartını ‘kullanmayın’ demekten çok daha akılcı.

Olması gereken de bu. Kendi bütçesini ayarlayamayan, kredi limitini kendi parası gibi görenlerin başaramadıkları böylesi düzenlemeler ile kontrol altına alınabilecek, kredi kartı mağdurlarının sayısı azaltılabilecek.

Her ne kadar ilk aşamada tüketimi bir parça sınırlayacak gibi görünse de, bankalardaki ‘sorunlu kredi miktarını’ az da olsa arttıracak olsa da orta-uzun vadede tüm taraflar için daha sağlıklı bir döneme hazırlık açısından yapılan düzenlemeler olumlu bir adım.

DİĞER YENİ YAZILAR