Türkiye’nin yabancıların da rahatlıkla satın alabildiği bir büyüme ve bölgenin lideri olma senaryosu vardı. Hele ki ‘barış süreci’ sonrasında hikaye süslenebilir hale gelmişti...
Türkiye’nin son 10 yıldaki ‘yükselişinin’ ardında ‘siyasi istikrarın’ olması önemliydi. Bunu herkes kabul ediyor. Ancak Mayıs ayının son gününde başlayan ve dün Gezi Parkı’nda yaşananlarda sonra bu söylemi aynı tonda söyleyebilmek, devam ettirebilmek ne denli mümkün?
Başbakan’ın “Topçu Kışlası olmazsa olmazımız” noktasından “Mahkeme kararını bekleyeceğiz, mahkeme kararı ‘kışlanın’ yapılmasına izin verse bile yine halkoyuna başvuracağız” söylemine gelebilmesi önemli bir değişimdi.
Barış sarsılıyor
Bu değişimi yeterli bulanlarla, bulmayanlar Cumartesi günü Gezi Parkı’nda tartıştılar ve sembolik olarak bir çadırla eylemlerini sürdürme kararı aldılar. Eylem barışçıl bir şekilde bitecek diye beklerken, bir yandan lojistik, bir yandan bu görüşü benimsemeyenlerin Gezi’yi terk etmemeleri üzerine polis Gezi Parkı’nı dağıttı. Hem de ne dağıtmak, Taksim’e kimseyi yaklaştırmamak pahasına. Üstelik de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Sincan’da söylediğinden de önce. Dün Kazlıçeşme mitingi öncesinde atılan bu adım, toplumsal barışı temelden sarsacak boyuta ulaştı.
Müzakere edilseydi...
Polisin ilk Taksim’den çekildiği gün yaşanan ‘lojistik’ problemine benzer bir sorun Cumartesi günü Taksim’de yaşandı. Alandaki eylemcilerin bir kısmı parkı terk etmişti. Diğer yandan geride kalan ve parkı bir ‘yaşam biçimi’ haline getirmiş olanlar için de tıpkı polislerin ilk çekildiği günkü gibi bir ‘lojistik’ sorunu vardı. Bu durum anlayışla karşılanıp eylemcilerle müzakere edilip parkın sükûnetle boşaltılması sağlansa çok daha iyi olmaz mıydı? En azından toplumsal barış bu denli derinden zedelenmemiş ol urdu!
Siyasi istikrar söylemi
Söz konusu polis müdahalenin şiddeti, doktorların dahi gözaltına alınması hele ki işin içine Jandarma’nın girmesi ‘algıyı’ derinden sarsan bir başka aşama oldu. Tüm bunların sonrasında ‘siyasi istikrar’ söylemini sürdürmekte zorlanacağımız açık.
Evet, Türkiye’nin güzel bir hikâyesi vardı. Yabancıların da rahatlıkla satın alabildiği, almayı tercih ettiği bir büyüme, bölgenin ‘lider’ ülkesi olma senaryosuydu bu! Hele ki ‘barış süreci’ sonrasında bu hikâye daha iyi ‘süslenebilir’ hale gelmişti. Ancak bunca olaydan sonra aynı ‘hikâyeyi’ sürdürebilmek ne derece mümkün olacak hep beraber göreceğiz.
G8’i 11 bin polis koruyacak
Dünyanın en büyük ekonomisine sahip 8 ülkenin liderlerinin bir araya geleceği G8 Zirvesi, Kuzey İrlanda’da bugün başlıyor. 2 gün sürecek zirve, güvenliğin kolay sağlanabilmesi için Kuzey İrlanda’nın Enniskillen şehri yakınında yarım ada üzerinde bulunan Lough Erne Golf Resort’ta yapılacak. İngiltere Başbakanı David Cameron’ın evsahipliği yapacağı zirveye, ABD Başkanı Barack Obama ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in yanı sıra Fransa, Almanya, İtalya, Japonya ve Kanada’nın liderleri katılacak. G8 Zirvesi için Birleşik Krallık genelinde yoğun güvenlik önlemleri alındı. Zirve boyunca Kuzey İrlanda’da yaklaşık 7 bin, ülkenin diğer bölgelerinde yaklaşık 4 bin polis güvenliği sağlayacak. Hafta boyunca Londra’da ve Belfast’ta süren G8 karşıtı protestoların ardından zirve boyunca da gösterilerin devam etmesi bekleniyor.
DÖVİZE MÜDAHALEYE ŞAHİT OLABİLİRİZ
Geçtiğimiz hafta başında Merkez Bankası’nın döviz piyasalarına müdahalesiyle döviz tarafındaki gerginlik azalmış, ‘Plesibit’ söylemiyle de piyasalar hafta sonuna ‘mutlu’ girmişti. BIST günü yüzde 4.61’lik yükselişle kapatırken Dolar/TL 1.8510’a kadar geriledi. Bu seviye 1.7875 ile 1.9090 arasındaki yükselişin yüzde 50’lik düzeltme seviyesi olan 1.8485’e oldukça yakın. Hafta sonu yaşanan gerginliklerden sonra bu seviyenin altına inilmesi zor görünüyor. Yarın PPK toplantısı var. MB’nın faizlerde indirime gitme ihtimali artık yok. Politika faizlerinde değişiklik yapılmasını da beklemiyorum. Büyük ihtimalle ROK oranlarında piyasalara döviz likiditesi vermeye ve dolayısıyla döviz cephesinde yaşanabilecek ‘talep artışını’ bu yolla dengelemeyi tercih edecektir. Bu hamle kısa vadede dövizdeki oynaklığı azaltmaya yönelik olacaktır. Bugün, yarın özellikle de ‘sepet kurunun’ 2.20’lerin üzerine çıkması durumunda; MB’nın dövize doğrudan müdahale ettiğine de şahit olabiliriz.
FED KARARI VE İRAN SEÇİMİ ÖNEMLİ
Bu haftanın önemli olaylarından birisi Çarşamba günü Fed’in faiz kararı açıklayacak olması. Faiz artışı beklenmese de piyasalar; Bernanke’nin parasal ‘sıkılaştırmaya’ başlayıp başlamayacağını, başlayacaksa da bunun zamanlaması konusunda ipuçlarını anlamaya çalışacak. Ben ne bir faiz artışı ne de piyasaları tedirgin edecek bir söylem gelmesini beklemiyorum. En azından son üç haftada New York ve Mineapolis’e yaptığım ziyaretlerden edindiğim izlenimler Fed’in en azından 2013’ü de böyle geçireceği, 2014’ün ilk çeyreğini hedefleyeceğini düşünüyorum. Orta vadede bir diğer olay da hafta sonu İran’da yapılan başkanlık seçimiydi. Eski müzakereci, İngiltere eğitimli, 5 dil bilen, ‘reformcu’ bir lider seçti İran. İran’ın ‘değişim’ talebini ortaya koyması, eski lider Ahmedinejad’ın desteklediği adayın hezimet uğraması bölgedeki muhtemel değişiklikler açısından önemli! Bu seçim; olaylarla değerlendirildiğinde; Türkiye’nin bölgedeki ‘liderlik’ senaryosu için bir tehdit olabilir!
‘Hikâyemizi’ sürdürmek mümkün olabilecek mi?
Haberin Devamı