Hafta sonu yapılan G-20 toplantısında bankacıların aldıkları ikramiyeler en fazla tartışılan konulardan biri olmuş. Bankacılar; devlet parasıyla kurtarılıp, sonrasında da kendi ceplerine okkalı ikramiyeleri atınca, bunları nasıl yasaklar ya da kontrol altına alırız tartışması zirveye oturmuş durumda. Fransa ve Almanya kısıtlamalardan yana tavır koyarken, ABD, Kanada ve onların Avrupa’daki takipçisi İngiltere buna karşı çıkmış.
Evet, yaratıcılığı azaltacağı ve hatta öldüreceği düşüncesiyle finans dahilerinin/büyücülerinin(!) aldıkları iktamiyeleri kısıtlanmaması bir tek noktada haklı olabilir. O da yaratılan finansal ürünler ‘ellerinde patladıklarında’ da bunların zararlarına katlanacaklarsa herhangi bir kısıtlama olmasın. Ama yok eğer zararlar; bohçalanıp cami önüne bırakılan çocuklar misali; devlet kapısına bırakılacaksa, o zaman derhal “akıllı ve akılcı” bir çözüm bulunmalı.
Hatta bu büyücüler(!), bırakılacak yeni gayri meşru çocuklar için de cami önüne bir kabul gişesi açılmasını isteyecek denli ipin ucunu kaçırmışlar ise bunları zapt-ı rapt altına alacak mekanizmalar derhal, hiç vakit kaybetmeden devreye alınmalı. (Baksanıza ABD’de yeniden subprime krediler paketlenerek satılmaya başlanmış bile!)
Aslında bu alanda getirilecek sözde kısıtlamalar zevahiri kurtarmaktan başka bir işe yaramaz. Zira dahiler(!) ile düzenleyici otoriteler arasında ciddi bir “içgüdü” farkı var. Düzenleyiciler, daha mutedil, daha ahlâki, toplumun her kesimini “kucaklayacak” bir çözüm peşindeyken; finans dahileri vahşi içgüdüleriyle kendisinin dışındaki herkes pahasına maksimum bireysel çıkar peşindeler. Anlaşmaları çok zor. Büyücü/dahiler her zaman bir adım önde olacaklar.
Tek çıkar yolu var. O da devletler; bankacıların bonusları gibi ‘popülist’ meselelerle uğraşmaktansa; finansal kurumların sermaye gerekliliklerini artırarak mutlak düzenlemelere gitmeliler. Böylesi bir tedbirin kısa vadede kredi daralmasına yol açması kaçınılmaz. Kademeli olarak artırılacak bir sermaye yeterlilik rasyosu yöntemiyle herkes zaman içinde tedbirini alma şansına sahip olacaktır. (Amerika tıpkı Kyoto protolünde olduğu gibi bunda da yan çiziyor) Kısa vadeli faydalar peşinde koşulup bu yapılmadığı takdirde gerçek çözüme ulaşılamayacaktır.
Alınan önlemlerin sürdürüleceğini söyleyen G-20 üyeleri bonus meselesini de gerçekten çözmek istemiyorlar. Tıpkı bizdeki gibi, meseleyi “komisyona havale” etmişler. Bu konuda “Finansal İstikrar Kurulu”na görev verilmesi kararlaştırılmış. İpe un serilmiş, çözüm ertelenmiş. Dahiler de (yoksa büyücüler mi demeliyim bir türlü karar vermedim farkındaysanız...) bu boşluktan istifade eski oyunu sahnelemeye devam ediyorlar. Bakınız Goldman Sachs...
Herkesin gözü bankacı bonuslarında
Haberin Devamı