Gaziantep’in güzel insanları...

Haberin Devamı

Daha önceleri Gaziantep’e iş için kısa süreler için gitmiştim, ancak fazla kalamamıştım. 23 Nisan tatili vesilesiyle gazeteci Abdurrahman Yıldım ve Antepli Ali İhsan Gelberi ve de ailelerimizle iki günlüğüne Gaziantep’e gittik.

Önemli sanayi tesislerine evsahipliği yapan şehir, gün geçtikçe turizmde de iddialı olmaya başlamış. Celal Doğan’ın planlamasını yaptığını öğrendiğim şehrin büyümesi modern şehirciliğe uygun yapılmış. Şehrin yeni bölgeleri geniş caddelerle modern bir şehir izlenimi yaratıyor. Yeni açılan Zeugma Müzesi modern sergi tekniği ve harika mozaikleriyle şehrin mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerinden birisi. Müzede ayrı bir odada sergilenen ‘Çingene Kız’ artık Gaziantep’in sembolü olmuş.

Antep’te tarihi ve kültürel mekanların yanı sıra beni en çok etkileyen insanların sıcaklığı oldu. Havaalanındaki taksi şöförüyle başlayan insanların alçak gönüllülüğü, kanaatkârlıkları... Antepliler yavaş yavaş turizm endüstrisinin nimetlerinin farkına varmışlar ve şehre gelen yerli, yabancı turiste çok candan, çok sıcak davranıyorlar. Bir taksiye binmek için yaklaştığımız duraktakilerin ilk sorusu ‘Bir çay içer misiniz?’ olunca insan şaşırıyor. Büyük şehirlerde artık kaybetmeye başladığımız sıcak Anadolu yaklaşımını bana hatırlattıkları için kanım kaynadı şehre. Kenti ikiye bölen ve artık suni olarak su verilmekte olan Allebende Deresi’nin iki yanında 6-7 kilometrelik park şehre nefes aldırmış.

Gaziantep’in bende bıraktığı diğer bir izlenim de şehrin yemeğe olan merakıydı. Yanımızda yemeğe meraklı ‘Anadolu Gurmesi’ Abdurrahman Yıldırım olunca biz de furyaya katıldık. Sabah, Beyran çorbası; etli, pirinçli ve de acılı bir çorba ile güne başlamak benim için ‘garip bir kahvaltıydı’; tabii ki kebap ve yerel Antep yemekleri... Gaziantepliler adeta yemekten kalkarken; hatta kalmadan önce; bir sonraki öğünde ne yiyeceklerini düşünüyorlar. Bu kadar yemeğe düşkünlüğe rağmen şişman insan sayısı azdı, ben acıya bağladım bu işi...

Gaziantep deyince tabii ki akla ilk gelen şey belki de baklava. Haklı bir üne sahip olduğuna ben de ikna oldum. İmam Çağdaş’ın hemen yanındaki Anadolu Evleri adındaki çok başarılı bir butik otelde kaldık. İmam Çağdaş’ın sahibi Burhan Çağdaş ile tanıştık ve baklavanın ‘ekonomisini’ de öğrenme şansı bulduk. Suriye ile yaşanan sorunlar Antep’i baklavadan başlayarak etkilemiş. Ziyarete gelen Suriyeli turist sayısı oldukça düşmüş.

4 kuşaktır baklavacılıkla uğraşan ‘Zeki İnal’ı da anmadan geçmemek gerek. Müthiş güzel şöbiyet yapan Antep’in eski ve ünlü isimlerinden biri. Kendisi halen daha ilerlemiş yaşına rağmen sabahın 5’inde kalkıp fiilen üretimde çalışırken, oğulları Levent ve Bülent İnal satış ile uğraşıyorlar. Beyran çorbasından sonra saat 10:30 gibi gittiğimizde fırından çıkalı çok da fazla zaman geçmemiş ılık şöbiyeti muhteşemdi. Levent İnal’ın bir sözü de bana miras kalacak: “Pazar günleri biz açmayız. Açmayız ki etrafımızdaki diğer baklavacı esnafı da para kazanabilsin, onlarda çoluk çocuklarına ekmek götürebilsinler.” Özenilen bir meslek dayanışması...

***


Bugün 1 Mayıs! Tüm emekçilerin ‘Emek günü’ kutlu olsun!

DİĞER YENİ YAZILAR