Piyasalar için zorlu bir hafta başlıyor. Gözler bugün açıklanacak Mayıs ayı enflasyon verisinde olacak. Yüksek çıkması halinde Perşembe günü yapılacak Para Politikası Kurulu toplantısının önemi daha da artacak. Kurların kaderini faiz kararı belirleyecek
Zor bir haftayı geride bıraktık, yine zorlu bir haftaya giriyoruz. Bir yandan geçtiğimiz haftadan kalan derecelendirme kuruluşlarından gelen yükler, diğer yandan yeni haftanın getireceği yüklerle zor bir hafta olacak.
Geçtiğimiz haftanın son gününde iki önemli gelime oldu. İlki; derecelendirme kuruluşu Fitch’in 25 Türk bankasını “negatif izlemeye” alması oldu. Önümüzdeki 6 ay boyunca olumlu bir gelişme olmazsa Fitch, bankacılık sektöründeki bu aktörlerin notlarını düşürecek. İkinci gelişme de Moody’s’in, Türkiye’nin ‘Ba2’ olan kredi notunu, gelecek dönemdeki makroekonomik politikalara yönelik belirsizlik gerekçesiyle olası bir not indirimi için izlemeye aldığını açıklaması oldu.
Şirketlerin kur riski arttı
Derecelendirme kuruluşlarından gelen bu negatif “uyarılar” her ne kadar politika yapıcıları tarafından ‘yok hükmünde’ addedilse de bunlar ve “notlar” ne yazık ki “gerçek”. Biz bunları yok hükmünde saysak da, yurt dışındaki yatırımcılar ve finans kuruluşları, bunları dikkate alıyor. Özellikle de bankalara ve şirketlere açtıkları kredilerde akreditiflerde bu kuruluşların notları, önerileri, çekinceleri bizim içeride algıladığımızdan daha fazla dikkate alınıyor. “Uluslar üstü” finans kuruluşları, uluslararası yatırım bankaları ve uluslararası fon yöneticileri bu notlara bakıyorlar. Yatırım kararlarını; hele ki o ülkede kendi altyapıları yoksa; bu kuruluşların ‘notlarına’ göre alıyorlar. Bu durum biz istemesek de böyle.
Derecelendirme kuruluşlarının son 6 ay-1 sene zarfında hızlı not indirimine gitmelerinin ardında; bankacılık sektörü üzerinden ekonominin olumsuz etkilenebileceği hatırlatmaları vardı. Son not indirimlerinde; kurlarda son aylarda yaşanan hızlı yükselişlerin; özel sektörün kur riskini artırdığı; bunun da dönüp dolaşıp bankacılığa yansıyacağı endişeleri yatıyor.
Seçim öncesinde “Türkiye’ye bir ekonomik saldırı var” savını desteklercesine ard arda gelen bu indirimler; aslında daha önce yapılmış “uyarıların” bir devamı niteliğinde. Bizler yapılan uyarıları “yok hükmünde” saydıkça, gerçekleşmeyeceklerini umdukça, aksine tüm bu uyarılarda yer alanlar ne yazık ki hayata geçiyor. Biz ev ödevlerimizi zamanında yapılmadıkça, ekonomimiz ve finansal sistemimiz her türlü etkiye açık hale geliyor. Adeta bağışıklık sistemimiz çöktüğünde, tüm hastalıkların bir anda vücudumuzu istila etmesi gibi bir durum bu. Koruyucu hekimliğe gerekli önem vermediğimizden dolayı da ardışık ataklarla karşı karşıya kalıyoruz.
TÜFE’de negatif sürpriz olabilir
Bugün sabahtan Mayıs ayı enflasyon verileri açıklanacak. Piyasa beklentisi TÜFE’de yüzde 1.45 bir aylık artış, bununla birlikte de yıllık enflasyonun yüzde 11.95’e yükseleceği hesaplanıyor. Bazı beklentiler yüzde 2’nin üzerinde bir artış olacağı yönünde. Hemen her hafta ziyaret ettiğim semt pazarından “ölçtüğüm(!)” kendi “Ispanak-Ceviz endeksim” de bu ayın yüksek geleceğini söylüyor.
Ancak petrol fiyatlarında “yapılması gereken” zamların gerek ertelenmesi, gerekse de petrolde yapılması gereken zamların, ‘vergi indirimleri’ ile “dengelenerek fiyatların artmaması sağlanınca, bunların yaratacağı enflasyonist baskılar seçim sonrasına ertelendiğinden, enflasyon rakamı benim beklentimin altında kalabilir.
Akaryakıt pompa fiyatlarına rağmen enflasyon beklentilerin üzerinde gelirse Merkez Bankası 7 Haziran’daki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında yeni bir faiz artışına gidebilir mi? Geçtiğimiz hafta başında Başbakan Yardımcısı Şimşek ve Merkez Bankası Başkanı Çetinkaya’nın Londra ziyaretinde Mayıs ayı enflasyonu “yüksek” çıkarsa yeni bir faiz artışı gelebileceği söylenmiş. Kurlarda geçen hafta başında yaşanan düşüşte TCMB’nin politika adımlarının yanı sıra bu ‘sözel anlatımın’ da payı vardı.
Mayıs TÜFE rakamının yüzde 2’lerin üzerinde çıkması durumunda PPK’dan yeni/ek bir faiz artışı gelir mi? Normal şartlar altında böylesi bir artış gerekmiyor. Zira 1 Haziran’da devreye giren ve haftalık politika faizini, eski Geç Likidite Penceresi faizi olan yüzde 16.50’ye çeken hamle, halen daha olası bir enflasyon artışını ‘kapsar’ durumda. Kaldı ki 150 baz puanlık gecelik faizlerde yapılabilecek bir artış ile olası ihtiyaç da karşılanabilir. Ancak Londra’da ‘verilen sözler’ nedeniyle yıllık enflasyonun yüzde 12.50’nin üzerinde olması durumunda (Bu tamamen kişisel bir tahmin) PPK’dan 100-150 baz puanlık “politika faizinde” bir artış gelebilir. Teknik olarak 1 Haziran’da başlayan yeni dönemin “normale dönmesi” ancak 8 Haziran’da olacak. Yani GLP’den verilen borçların, haftalığa döndürülmesinden bahsediyorum. Bundan önce yapılacak bir faiz artışı da teknik karışıklıklara yol açabilecek.
Dayak yiyen BIST toparlanır mı?
Geçtiğimiz hafta başında Merkez Bankası’nın attığı adımlardan sonra BIST 100 endeksinin toparlandığını gördük. Ancak çok da kalıcı olmadı ve Perşembe günü 3 bin 800 puana ulaşan bir düşüş kaydetti. Düşüşte ağırlıklı pay bankacılık sektörüne aitti. Neden, Cuma günü Fitch’ten gelen; yukarıda belirttiğim açıklama idi. 97.990 seviyesi test edildi. Dolar bazında bakıldığında durum daha farklı. Geçen Cuma günü görülen 2.1062 seviyesi 12 Ocak 2017’den bu yana görülen en düşük seviyeydi. Dolar bazında takip etmenin daha “sağlıklı” olduğu günlerdeyiz. 2.0750 dolar seviyesi önemli bir ana trendin destek seviyesi. Bu seviye aşağı kırılmadıkça sorun yok, toparlama gelebilir. Ancak aşağı kırılırsa 11 Ocak 2017’de görülen 1.96 seviyesi ilk destek olacak. Bunun aşağı kırılmasını şimdilik beklemiyorum. Zira derecelendirme kuruluşlarından “yeterince” kötü haber geldi ve öncesinde büyük kısmı fiyatlandı. Ancak Fed’den önümüzdeki hafta gelecek açıklamalar önemli bir “oyun değiştirici” olacak.
Dolarda oynaklık devam edecek mi?
7 Haziran’a kadar dolar/TL kurunda 4.6700-50 önemli bir direnç gibi görünüyor. Eğer PPK’dan bir faiz artışı gelmezse, bu ilk anda olumsuz sürpriz olarak algılanabilir, 4.7850’lere kadar bir yükseliş olabilir. Eğer PPK’dan 50 baz puan dahi olsa bir artış gelirse dolar/TL kurunda bir süredir “umulan” düzeltme başlayabilir ve yeniden 4.4675’leri test edebilecek bir hareket gelebilir. Bu seviye aşağı kırılması bence zor hale geldi. Aşağı kırılırsa 4.3250’ler resmin içine girebilir ancak seçimlere yaklaştıkça bu ihtimal azalacaktır diye tahmin ediyorum.
Haberin Devamı