Dünya piyasaları bu yıl diken üstünde olacak

Haberin Devamı

‘Uzun vadeli pozisyon alacağım, bunu uzun süre koruyayım’ diyenler yandı. 2009’un sonlarında yaşanan bahar havası, yılın ilk yarısında bulutlanacak.

Türk ekonomisi için en kritik konu ise erken seçim ihtimali

Bu yıl herkes diken üstünde olacak. Kimseye rahat yok. Uzun vadeli bir pozisyon alayım, bunu uzun süre koruyayım diyenler hop oturup, hop kalkacaklar. Temel varsayımım; 2009’da bedava para ve sorunların halı altına süpürülmesi ile yaşanan bahar havasının 2010’un ilk bölümünde bir şekilde düzeltileceği, sonrasında daha mutedil bir yükseliş yaşanacağıdır.

Sırf baz etkisinden dolayı bu yıl, birçok ekonomi, pozitif büyüme rakamları üretecek. Her ne kadar birçoğu kriz öncesi 5 yıllık ortalamalarından geride kalacak olsa da beklentilerin pozitife dönmesi açısından olumlu algılanacaktır.

AB ile ABD arasında krizin çözümü konusundaki felsefi tartışmanın 2010’da sonuçlanmasını beklemek hayal olur. AB daha sıkı kontrol edilen bir mali sistem önerirken, ABD bunun yaratıcılığı kısıtladığını iddia ediyor. ABD’nin tercihi aslında Wall Street’in tercihi. Bu tercihe bağlı olarak Fed başta olmak üzere, tüm merkez bankaları piyasadan likidite çekme işini ağırdan alacaktır. Finans dünyasının; “krizin tekrarının maliyeti çok daha yüksek olacağından, iyisi mi bol likiditeye ve teşviklere devam şantajı” korkarım bu yılda da sürecek.

Global enflasyon endişeleri korkulduğu kadar kısa zamanda gündeme gelmeyecek. Likiditenin devamının koşulu ABD’nin borçlanmaya devam edebilmesine bağlı. Bu nedenle ABD’ye borç verme konusunda en ufak bir tereddüt oluşması durumunda sorun çıkacaktır. Bu sorun 2010’da değil ancak daha sonra gündeme gelebilecek.

İngiltere’den tehlike sinyali

Lehman kadar olmasa da özellikle gelişmiş ülkelerin finans sektöründen gelebilecek “sürpriz bir batış” haberi, yapılan her şeyi berbat edebilir. Hele ki iflâs benzeri haber, Dubai gibi küçük olmayan bir ülkeden gelecek olur ise şok daha büyük olabilir. Bu konuda İngiltere’nin adını bu yıl sıkça duyuyor olabiliriz. Bunun olmaması için şantajın bir parçası olarak; varlık fiyatlarına konsantre olmuş merkez bankaları (!) başta olmak üzere ‘karar verenler’ her şeyi yapacaklardır.

İlk yarıda düzeltme olur

Küresel ekonomide 2010’un büyümenin yaşandığı, pozitif bir yıl olması beklentisine karşın; tüm dünyada reel ekonomiden ayrışan finansal piyasalarda, yılın ilk çeyreği/yarısında önemli bir düzeltme olması gerektiğini düşünüyorum. Reel ekonomiler, bedava parayla beslenen finansal piyasalara bir türlü yetişemediler, çok gerisinde kaldılar. Bu düzeltme; ikinci V’si birincisine oranla daha kısa olan bir W (aksak W) şeklini andırabilir. Bu olmadığı takdirde ‘halının altının’ çok kalabalıklaşma ihtimali yüksek. Gün gelir halı, altındakileri gizleyemez hale gelebilir.

Adına ‘aksak W’ denmese bile yıl boyunca kısa süreler içinde yüzde 25 aşağı, yüzde 15 yukarı salınan finansal piyasalar göreceğiz. Zira bir yandan büyümenin kanıtları aranacak, diğer yandan bir türlü azaltılamayan küresel işsizlik, yükselemeyen konut fiyatlarıyla uğraşacağız.

ABD büyüyecek

Büyümenİn başlaması konusunda ABD, AB’ye oranla “teknik olarak” daha şanslı görünüyor. AB; İngiltere ve Doğu Avrupa’dan sonra son olarak Yunanistan’la uğraşırken; ABD sorunlarını en azından yüzeyde de olsa çözmüş görünecek.

Bu durumda faiz artışında da ABD başı çekecektir. 2009’da hemen her şey doların aleyhine iken bile 1.60’taki bir önceki zirvesine çıkamayan euro, bu yıl dolar karşısında önemli ölçüde gerileyecek. Bu yıl doların yılı olacak. 2009’da doların zaafiyetinden faydalanan euro, bu yıl doların toparlanmasıyla 1.30’ların bile altına inebilir.

Doların değer kazanması durumunda; 2009’da yıldızı parlayan altını ve doların rezerv para olma özelliğini kaybettiğini 2010’da daha az konuşur olacağız.

Türkiye’ye dair nokta tahminler

Seçim olursa borsa 35 bine gerileyebilir


İMKB’de bu yıl içinde 41.000-42.500 seviyelerine kadar bir düzeltme olmasının ‘yerinde olacağını’ (böylelikle ‘geride kalmış boşluklar’ da kapanacak), seçim ihtimalinin artması durumunda ise 35.000 seviyelerinin görülmesinin muhtemel olduğunu düşünüyorum. Yok her şey yolunda gider; seçimler normal zamanında yapılır, Kuzey Irak’ta Amerika ve Kürt yönetimiyle bir ‘işbirliği anlaşması’ imzalanır, Ermenistan açılımında sorun çıkmaz, AB ile bütün ‘fasıllar’ açılır, o zaman da değil 58.000, 71.000 bile az gelir...

Dolar 1.4650-1.6350 bandında gezinir

Her senenin olmazsa olmazı... Dolar/TL kurlarında 1.4650-1.6350 bandında bir hareket görebiliriz. Bu bandın dışına çıkılmış olması piyasadaki risklerin arttığı anlamına gelecektir. 2011 yılının 1.5850 seviyesinde kapanması da nokta tahminim.

Dünya için birkaç nokta tahmin

Dolar, euro karşısında değer kazanacak


Euro/dolar paritesinde 1.4150 ilk ara hedef ki 2009 yılı içinde bile görülebilir. Ardından 1.3650 seviyesi yılın ilk yarısında görülebilir. Bu hareketin ardından yılın ilk yarısında gelebilecek sert bir düzeltme hareketi nedeniyle pozisyon kapanması olur ise doların euro karşısında 1.2850’ye kadar değer kazandığını bile görebiliriz. Sürpriz dip seviye 1.2450 olabilir. 1.5250’nin üzerinde ardışık iki-üç haftalık bir kapanış tüm bu senaryoyu çöpe atar ki o zamanda büyük olasılıkla küresel piyasalarda ‘ikinci dip vs.’ gibi konuları tartışıyor oluruz.

ABD’nin yüksek stokları, reel ekonomi tarafında pozitif gelişmelerin gecikmesi ve finansal piyasalardaki düzeltme gibi sebeplerle birlikte yılın ilk yarısında hampetrol fiyatlarında 65 dolar seviyelerine doğru bir gerileme yaşanabilir. Yılın ikinci yarısından sonra ise 80-90 dolar bandını konuşuyor olabiliriz.

Faizlerin yükselme riski var

Küresel ekonomi ve likidite koşullarındaki olumluluk bizi de pozitif etkileyecektir. Ancak en büyük ihracat bölgemiz olan AB bölgesinde Uzakdoğulu rakiplere karşı pazar payı kaybediyor olmamız, euronun değer kaybetmesi olumsuz yansıyacaktır. Euro bölgesine ihracat yapanların, 2010’da kur risklerini daha dikkatli yönetmeleri gerekecek. Kamu maliyesinde 2009’dan kalan sorunlar ve buna bağlı olarak borçlanmanın artmış olması, reel sektör ile devlet arasındaki fon paylaşım meselesini gündeme getirecek. Ek bir kaynak, yeni doğrudan yatırım gelmediği takdirde; ki bu ihtimaller 2009’dan daha da iyi olmayacaktır; TL faizlerinin genel seviyesinin 2009 kapanışına göre 200-400 baz puan yükselmesi kaçınılmaz olacak.

Sorunlar erken seçim ihtimalini artırır

Bu yıl özel sektör tahvillerinin, yeniden piyasalara döndüğü bir yıl olacak. Bu tahviller, tasarruf sahipleri ve yatırımcılar için yeni bir alternatif olacaktır.

Yılın ilk yarısında ‘ikinci dip’ tarzı sert bir düşüş olmadığı takdirde 2010’da yeni bir IMF anlaşması yapılmayacaktır (yüzde 50!!!). Bu da 2010 yılında ‘çıpa’ ihtiyacını artıracaktır.

Türkiye için 2010’daki asıl sorun, ekonomik olmaktan çok politik olabilir. 3 açılımın aynı anda devreye alınmış olması, bunlardan Kürt açılımının Habur’a takılması, Ermeni açılımının Nisan ayına kadar meclisten geçmesi siyasi gerilimi yükseltecektir.

Burada yaşanabilecek sorunlar 2010 yılında bir erken seçim ihtimalini artırabilir. Üstelik bu artış meclis aritmetiğinden değil, ekonomik sorunlar ve işsizlikten bunalan ‘sokaktan’ bile kaynaklanabilir. Normal tarihi Temmuz 2011 olan seçimin erkene alınması durumunda, sonbaharda Türkiye yeni bir genel seçim yaşayabilir. Böylesi bir seçim sürecine girilir ise bunun ekonomiye ve piyasalara etkisi olumsuz olacaktır. Bu arada Türkiye bu yıl “yatırım yapılabilir” kredi notuna sahip olabilir.

AB’deki sorunlar bizi etkileyecek

Başta Çin ve Hindistan olmak üzere gelişmekte olan ülkelerin AB ve ABD’nin yaratacağı boşluğu doldurması bence zor. Arada ciddi bir “siklet” farkı var. Yine de gelişmekte olan ülkeler kıvraklıkları ve kriz tecrübeleri sayesinde daha hızlı toparlanacaklar. Ülkeler arasında krizden çıkma ve büyüme konusunda ciddi farklar olacak. Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in oluşturduğu BRIC tanımından Rusya çıkabilir; yerine Türkiye, G.Kore veya Meksika dahil edilebilir. Türkiye olarak biz kriz tecrübesi, sağlam bankacılık ve düşük borçluluk sebebiyle “şanslı” görülenlerden biri olsak da en büyük ihracat pazarımız AB’deki büyüme konusundaki sorunlar bizi mutlaka olumsuz etkileyecek. İşsizlik tüm dünyada “öncü göstergelerden” biri olacak.

DİĞER YENİ YAZILAR