Geçtiğimiz hafta yaşananlara kadar bir koalisyon ihtimalinin, erken seçime oranla daha yüksek olduğunu düşünüyordum. Ancak IŞİD üzerine üç, PKK üzerine iki dalga halinde hava saldırılarında bulunulması, artık Güneyimizdeki “çatışmaların” bir parçası olduğumuz anlamına geliyor. Henüz daha bir “Kara Harekatı” başlamadığından bunu “savaş” olarak nitelemenin erken olduğunu düşünenler var.
Teknik olarak belki “savaş” değil ancak geçen haftaki tatil dönüşümden sonra Cumartesi izlediğim haberlerin ilk 8’i tamamen TSK’nın hava ve top saldırıları, PKK’nın karşı hamlelerine dair olunca bunu savaş olarak nitelememenin zor olduğunu düşünmeye başladım.
“Barış Süreci” şimdilik rafa kalkmış görünüyor. Ya da taraflar yeniden müzakere masasına dönmeden önce bir kez daha ellerinin ne kadar güçlü olduğunu göstermek üzere hamle yapıyor. İncirlik ve diğer Türk hava üslerinin IŞİD karşıtı koalisyona açılacak olması haberi son hamlelerin ABD ile mutabakat içinde atıldığı izlenimini veriyor. IŞİD’e karşı yapılan saldırıların etkisi ve örgütün tepkisi ne olacak henüz kestirmek zor. Özellikle İncirlik’in devreye girmesi ne gibi sonuçlar doğuracak bunları da kestirmek güç. Ancak görünen o ki bu yaz çok ama çok sıcak geçecek.
Seçimin üzerinden 8 hafta geçmiş durumda. Seçim sonuçları şu anda istifa etmiş olan AKP Hükümeti’ne tek başına karar alma yetkisini vermemiş durumda. Eğer bu yetkiyi vermiş olsaydı, AKP yine tek başına iktidar olacaktı. Seçim sonuçları bir “mutabakat” gerektiğini söylemesine rağmen, artık “geçici” olarak adlandırabileceğimiz 62. Davutoğlu hükümeti tek başına ülkeyi savaşa dahi sokabilecek bir kararı nasıl oluyor da tek başına alabiliyor? Üstelik meclis tatildeyken…
Yüzde 51 erken seçim
Koalisyon müzakereleri bir yandan sürüyor denebilir. Ancak 24 Ağustos’a artık sayılı günler kaldı ve CHP-AKP arasındaki müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlanması durumunda yeni bir alternatif için zaman daralmaya başladı. Olası koalisyonun mutabakat metni oldukça geniş kapsamlı olacak. Bunun hazırlanması için dahi ciddi zamana ihtiyaç var. Anayasa’nın koyduğu 45 güne sığıp sığamayacağı meçhul.
Sınırımızdaki ve koalisyon görüşmelerindeki seyre baktığımda, erken seçim ihtimalinin arttığını düşünüyorum. Bayram öncesinde 13 Temmuz’daki “Piyasalar da Bayram yapar mı?” başlıklı yazımda AKP-CHP koalisyonu olasılığının yüzde 51, erken seçim olasılığının yüzde 49 olduğunu yazmıştım. Son gelişmelerden sonra bu olasılıkların yer değiştirdiğini düşünüyorum.
Altın nereye kadar gider?
Altın fiyatlarında 2001 yılındaki 254 dolar/ons ile 2011 yılındaki 1.921 dolar/ons zirvesi arasındaki hareketin en önemli düzeltme seviyesi olan 1.090-1.140 arasındaki bölge nihayet geçtiğimiz hafta 1.073.40 ile test edildi. Son 2-3 yıldır bu seviyenin görülmesi gerektiğine inanıyor, bekliyordum. Arada kısa vadeli yükselişler olabileceğini ancak yeni dönem kararı için önce bu seviyelerin görülmesi gerektiğini yazmıştım.
Fed faiz artışı ihtimalinin arttığı bu dönemlerde altının yükselmesi için Yunanistan krizi bile (Bitcoin’e yarasa da) altına yetmedi. Kısa vadede 1.150-55 bandına kadar bir yükseliş görebiliriz. Ancak kalıcı olması hayli zor. İkinci ve hatta üçüncü denemeden sonra ancak geçtiğimiz hafta başında görülen 1.073.40 dolar/ons seviyesinin dip olduğuna ikna olmak mümkün.
Eğer 1.155 seviyesi haftalık kapanış bazında aşılamaz ise altının ons fiyatında 891 ons/dolar gibi inanılması zor bir düşüşün önü açılabilecek.
Piyasalar erken seçimi sevmeyecek
Geçtiğimiz hafta askeri hareketliliğin artması; Amerikalılar’ın “oyunu değiştirecek” diye nitelediği İncirlik üssünün kullanımına izin çıkması (her ne kadar ABD ile bir mutabakata varılmış olması varsayımına rağmen) piyasaların çok da hoşuna gitmedi.
Nasıl gitsin? Sadece savaş veya benzeri bir ortama girilmiş olması değil, bu yıl için yazabileceğimiz en iyi hikaye olan “Barış Sürecinin” derin dondurucuya konulduğu bu dönemde Türkiye ister istemez “rakiplerinden” olumsuz olarak ayrışacak. Hele ki İran ile P5+1 anlaşması imzalanmışken… Bir de buna Merkez Bankası’nın geçtiğimiz haftaki son PPK toplantısında da proaktif adım atmayarak faizleri aynen koruması ve her geçen gün; sırf kamu alımları nedeniyle “doğal olarak eriyen”; net döviz rezervleri meselesini de eklediğimizde piyasaların satın alabileceği olumlu senaryolar git gide azalıyor.
Nitekim 2.7534’ü test eden dolar/TL kuru ve 77.726’ya kadar gerileyen BIST 100 endeksi de gelişmeleri ister istemez olumsuz fiyatlıyor.
Bu hafta ne olabilir?
Kolay gösterge olmasa babında dolar/TL kurları geçtiğimiz Cuma gününü teknik olarak kritik bir seviye olan 2.7401’in altında, 2.7372’den kapattı. 2.74 (düz!) seviyesi bu hafta için de önemli olacak. Bu seviyenin üzerine iki ardışık günlük kapanış, dolar/TL kurlarında yeniden 2.7670 ve ardından 2.8097’deki zirvenin de aşılacağı bir hareketi beraberinde getirebilir.
Eğer 2.74 seviyesinin altında kalmayı başarabilir ise dolar/TL kurlarının 2.7030-2.7150 seviyelerini test etme olasılığı var. Ancak bunun için koalisyon müzakerelerinden iyi haberler gelmesi ve askeri hareketliliğin geçtiğimiz haftaya göre azalması gerekir. Ola ki askeri hareketlilik tırmanarak devam eder, erken seçim olasılığının arttığı “algısı” güçlenecek olursa, kurlar için yukarıdaki olumsuz senaryo ihtimali artacaktır.