Dünya Ekonomi Forumu Türkiye zirvesinde Sn. Babacan “Geçtiğimiz 4 yıl içinde, Türkiye’deki kayıtdışılıkla ilgili belki hiçbir ilerleme kaydedemedik. Bunu itiraf ediyorum ve kabul etmek zorundayız. Çok talihsiz tabii, ama durum bu...” demiş.
Samimi ancak çok acı bir itiraf! AKP hükümeti iktidara geldiğinde, adındaki adaletin bir parçası olarak vergi sorununu çözmeyi vaad etmişti. Ancak gelinen noktada, bu konuda adım atmış olması gereken en önemli makamdan elimizde sadece bir başarısızlık itirafı var.
Küçük-orta boy işletmelerde, devletin ve piyasanın getirdiği zorlu şartlar ve yükler nedeniyle kayıtdışılık ne yazık ki çok yaygın ve gittikçe de yayılıyor. Kanser gibi. Çünkü kayıtdışılık doğrudan doğruya haksız rekabete yol açıyor. Dürüst olan bile yapmak zorunda kalıyor. Bazı tahminler GSMH’nın yüzde 30’u bazıları yüzde 50’si bazıları ise daha fazla kayıtdışı oranından söz ediyor.
Hükümetin samimiyet sınavı
Yine aynı forumda MB başkanı Sn. Yılmaz da kayıtdışı ekonominin ekonomik kalkınmanın önünde engel olduğunu ifade ederek, kısa vadede yüksek maliyetler nedeniyle istihdamı desteklese de uzun vadede istihdam ve mali sektör üzerinde olumsuz etkisinin bulunduğunu kaydetmiş. Bu gerçek, hemen herkes tarafından kabul edilse de, ne AKP hükümeti ne de önceki hükümetler meselenin ‘kısa vadeli’ cazibesinden bir türlü kurtulamıyorlar.
Bir de işin “dinsiz devlete vergi vermem” diyenler boyutu var. Hem kayıtdışı olacaksın, hem de üç kuruş da olsa “devlet dinsiz, onlara verilen vergi haram” mantığıyla vergi vermeyeceksin. Bu hükümete dini motifleri nedeniyle oy verenler arasında bu söylemin de yaygın olduğu biliniyor.
Başarısızlığı itiraf etmek yerine, bu konuda adım atabilecek en “şanslı” hükümet bu hükümet. Evet hem cumhurbaşkanlığı hem de genel seçimlerin yapılacağı 2007’ye girerken böylesine “sevimsiz” bir reformu hiçbir iktidar yapmak istemez. Ancak bu konuda ciddi adımlar atmak, AKP hükümetinin samimiyetini göstermesi açısından önemli. Bu kesimi ikna etme, durumun önemini anlatma şansına en fazla sahip olan bu hükümetin, seçimler öncesinde atabileceği en önemli adımlardan birisi de bu olsa gerek.
Vergi ödemeyene oy hakkı yok
Ya da başka bir öneri. Aslında bu öneri bana ait değil. Adeta bir ‘şehir efsanesi’ gibi benim çocukluğumdan beri var. “Vergi numarası olan ve gelir vergisini tam ve eksiksiz ödemiş olanlar oy kullanabilsinler.” Sizce seçmen sayısı kaça düşer ve ülkenin yönetim şekli nasıl oluşur?
Hiçkimse ‘bu öneri demokratik değil’ demesin! Vergisini düzgün ödeyen ve ödediği vergisine karşın devletten eğitim, sağlık ve güvenlik talep etme hakkı olanların, bunları tam olarak kullanamaması ve hatta “dinsiz devlete vergi vermem” diyenlere de bunlardan pay verilmesi mi sizce demokratik?
Verginin az ya da çok olması önemli değil. Önemli olan elde edilen gelirden herkesin eşit oranda vergi ödemesi ve bunun temin edilmesi. Bunun sağlanması AB üyeliğinden bile önce gelmesi gerek bizim için. İnanıyorum ki o zaman belki de AB üyesi olmak bile istemeyebiliriz. Zira şimdi AB’den “uyum yardımı” beklerken, belki o zaman biz başkalarına yardım yapmak zorunda bile kalabiliriz.
Bence vergide adaleti sağlamak, sokaktaki adaleti sağlamak demek!
Dinsiz devletin vergisi... ya da itiraf!
Dünya Ekonomi Forumu Türkiye zirvesinde Sn. Babacan “Geçtiğimiz 4 yıl içinde, Türkiye’deki kayıtdışılıkla ilgili belki hiçbir ilerleme kaydedemedik. Bunu itiraf ediyorum ve kabul etmek zorundayız. Çok talihsiz tabii, ama durum bu...” demiş
Haberin Devamı